- 788 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BU BİR İHANETTİR!
Oktay SİNANOĞLU anısına. Allah rahmet eyler inşallah!
Üzerinde yaşadığımız, vatanımız dediğimiz topraklar bizim en değerli varlıklarımızdır. Bu toprakların kıymetini bilmeyenlerin akıbetleri ve sevgileri zan altındadır.
Memleketimiz, dünyanın en kozmopolittik kıtalarının ortasında, medeniyetlerin beşiğinde, verimli toprakların bulunduğu bir bölgedir. Medeniyetlerin beşiğinde olmasının önemi, her devirde bu topraklarının değerinin anlaşılmış olmasındandır. Zaten anlaşılmamış olsaydı bu kadar savaş ve medeniyetin izlerini göremezdik.
Vatanımızın, bizden sonra revaçta bir ülke olmayacağı kanaatine kapılmaya başladım. Elimizdeki kıymetli, verimli, emanet ve kutsal vatan topraklarının gün geçtikçe eridiğini ve yok olduğunu düşünenlerdenim.
Bugün kozmopolittikliğinden ve siyasi öneminden bahsetmeyeceğim. Fakat özellikle verimli topraklarımızın günlük heva ve heveslerimiz için, doymak bilmez nefsimiz için, tembelliğimiz ve mirasyediliğimiz için heba olmakta olduğunu görmekteyim. Hatta ve hatta insan bazen bu işin içinde dış güçlerin parmağı var diyesi geliyor. Fakat bunu demiyorum. Çünkü o zaman iş vatan hainliğine kadar gider. Onun için cahillik deyip geçiyorum.
Nedir beni bu kadar düşündüren, böyle bir yazıyı kaleme aldıran?
Hayatımız boyunca bildiğimiz, duyduğumuz ve öğrendiğimiz “dünya üzerinde kendi yağıyla kavrulabilen ender ülkelerden biriyiz” sözüydü. Fakat günümüzde bu böyle değil. Ben tarım ve hayvancılığın durumunda da bahsetmeyeceğim. Ben verimli tarım arazilerinin betonlaşmasından bahsedeceğim.
Bizim öğrendiklerimizde, bilgilerimizde, şehirleşmelerimizde kısacası kültürümüzde verimli tarım arazilerinin üzerine bina yapma yoktur. Bırakın böyle betonlaştırmayı, betonlaştırırken bir ağacı kesmek yoktur.
Özellikle bu yörede yani Büyük Menderes Nehri ovasında (diğer bölgelerde farklı değil ama ben bu bölgemizi görüyorum.)turizm ve şehirleşme adına çok büyük verimli toprak kıyımı yapılmaktadır. Bu resmen, gelecekte ekip dikeceğimiz yer kalmayacak demektir.
Denizli-Aydın karayolundan yolculuk yaparken bir dikkat edin. Yol kenarlarında neredeyse tarla bahçe göremiyorsunuz. Zaten yolun yapımında bir cahillik yapılmış. Eskiden bu yoldan etrafımızdaki çilek, şeftali, karpuz, kavun, salatalık, portakal, zeytin, incir, pamuk, mısır, erik ve daha bir sürü mevsimine göre sebze ve meyvelere bakarak yolculuk yapardık. Şimdi nelere bakıyoruz?
Hele sahil ilçe ve beldelerimizin durumu daha da içler acısı. Kuşadası, Davutlar, Söke ve Didim artık verimli tarım arazilerinin üzerinde yetişmiş ender bir kaktüsler durumundadır.
Belki geleceğimizi yok etme adına günümüzü kurtarıyoruz ama bu da çok sürmez. Toptan yok oluruz.
Bugün için aldığımız üç-beş kuruşun kat ve kat fazla acısını yarın, biz veya evlatlarımız çekecektir. Siz hiç betonlaşmanın temizlenip verimli ovaya dönüştürüldüğü yer gördünüz mü?
Bu binaları yapıp birde yabancılara satıyoruz. Bugün Aydın ili yabancılara konut satımında üçüncü sırada yer almaktadır. (Belki bununla övünenlerde vardır.) Bu tarlalar veya topraklar bitince sattığımız yabancı evlerin bahçesinde, bahçıvanlık bile yaptırmazlar bizi. Sonrada oturup rahmetli Reşat Ertaş’ın “kendim ettim, kendim buldum” türküsünü dinleriz artık.
Bugün için mahsul para etmeyebilir. Tarla ve bahçe fiyatları ucuz olabilir. Yerimiz ekilip dikilmeden boş kalıyor olsa bile ne olur bu toprağın kıymetini bilelim. Biz resmen “bindiğimiz dalı kesiyoruz”. Kötü düşeceğimizi kendimiz de dâhil herkes biliyor. Biz elimize geçecek üç-beş kuruş için, başkaları da bizim düşüşümüzü seyretmek için ses çıkarmıyor.
Buradan hepimizin bildiği (ama sadece bildiği) bir Kızılderili sözünü hatırlatmakta fayda görüyorum. “Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu evlatlarımızdan emanet aldık.” (Bu sözü Afrika atasözleri diye de yazanlar var.) Evet, evlatlarımızı hangi verimli toprakları bırakacağız? Emanet böyle mi korunur? Dünya var olduğundan beri verimli topraklar olarak gelen bu toprakları biz niye heba ediyoruz?
Bütün tarihi eser ve şehirleri dağ yamaçlarından veya dağlardan çıkarmamıza rağmen geçmişten ve kültürümüzden hiçbir şey öğrenemedik mi?
Şehirleşme planı yapanların ve konut yapma izni verenlerin durumlarını yukarıdaki açıklamalarımla yetinmiş olayım.
Bu bir bencilliktir!
Bu bir cahilliktir!
Bu bir cinayettir!
Bu bir ihanettir!
Muhabbetle!..
Osman GİRGİN
osmanlıhaber.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.