- 509 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Prangalar arası/ Mektup
Ankara’da kaldığı bir hafta yaşadığı elli yıla denk gelişmelerin yaşandığı süreç olmuştu.Gençlik parkı,Atatürk Orman Çiftliği,Ulusta ki Meclis binası gibi tarihi yerler unutması mümkün değildi.
Ayrıca " Çarıklı Behçet" hayatında ilk defa otomobile binmiş, sonra geldikleri yüksek katlı binada asansörle tanışmıştı.O günün akşamı kaldığı otelde nice hayaller kurmuştu asansör üzerine.Köylerde ahaliye anlatacağı hikâyelerin hangi bölümüne "asansör denen bir alet var; biniyorsun, bir düğmeye basıyorsun seni evinin önünde indiriyor dese" ona "deli der de; peşinden teneke çalarlar "diye kendi kendine alıp veriyordu. Geldiği günden beri hayret üstüne hayret yaşamış, neye, nerede, nasıl yaradığını bilmediği bir sürü aletlerle tanışmıştı.
Köyde evinde elektrik yokken, elektrikle çalışan lambalar yüzünde patlıyordu.Daha evinde radyosu yokken onu binlerce insan radyodan dinleyecekti.Stüdyo dedikleri bir sürü ışık ve ses kayıt yapan cihazların olduğu kocaman o odayı hangi cümlelerle ahaliye anlatacaktı bilemedi.Mayısın yirmisi, akşam yedide "Anadolu Mahalli sanatçıları" programında onu tüm Türkiye ortak yayından dinleyeceklerdi.
Artık, son gün gelip çatmıştı.Yarın Ankara garından bindiği Doğu Ekspresi onu memleketine götürecekti.Ali bey’in yardımı ve referansı ile aldığı teyp aleti iki yarım altına mal olmuştu.Yani sıra getirdiği beş yarım altından diğer üçü ile de çoluk çocuğa bir sürü giyecek, oyuncak,kitap,el feneri ve bir de kendine dürbün almıştı. Fener ve dürbün yaya yaptığı köy yolculuklarında ona epey yarayacaktı.
Ali bey onu kasetçiler çarşısına götürüp bir sürü kaset aldırmıştı.Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur,Recep Kaymak,Neşet Ertaş , Ali Kızıltuğ,Arif Sağ gibi sanatçılara ait bir sürü bantı eşine ve çocuklarına gösterecekti. Ayrıca hikayelerinden bir kaçını anlattığı müzikli kasetini onlara dinletecekti.Köy köy dolanıp yorulduğu yerde teybin düğmesine basıp banttan yayın yapacaktı.
Bu gece Çarıklı için uzun olacak belliydi.Bir sağa,bir sola defalarca döndü.Bir türlü uyuyamıyordu.Teybe taktığı kasetleri sabah ezanına kadar dinledi.Uyursa kalkamazdı.Saba makamında ki ezan onu kendine getirmisti.Müezzin ne de güzel okuyordu.Abdest alıp, namazını kıldı. Eşyalarını toplayıp valizine itina ile yerleştirdi. Binmekten bıkmadığı asansörle aşağı indi.Kahvaltısını neresine yedi bilemedi.İçi içine sığmıyor, heyecandan dudakları kuruyordu.
Ali bey’in tarif ettiği duraktan taksiye bindi
ve yirmi dakika sonra gara vardı. Gar gişesinden Erzurum bileti aldı.İstanbul Haydarpaşa garından kalkan "Doğu Ekspresi" onu Ankara garından alıp Erzurum’a bırakacaktı.Doğu Ekspresi’nin son durağı Kars garıydı.Ankara-Erzurum arası normal şartlarda yirmi üç saat sürüyordu. Yataklı kamaraya kondöktör yardımı ile yerleşti.Valizini ayaklarının altındaki bölmeye yerleştirmişti.İçeri girdiğinde genç bir delikanlı vardı.Ona "selamını "vermiş ve" hayırlı yolculuklar "
dileğini iletmişti.Kasketini çıkarıp cam kenarına koydu.Cebinden çıkardığı mendille kafasının terini sildi. Saçlarını itina ile taradı.Ceketine çeki düzen verip huzurla arkasına yaslandı.Yolculuğun uzun ama keyifli geçeceği belliydi. "Gözlerini kapatırsa heyecanı belli olmaz " diye düşündü. Kapının sesi ile gözlerini açtı. Fötr şapkalı, şık giyimli adam, elinden tuttuğu ondört-onbeş yaşlarında bir kız çocuğu ile içeri girdi
Göz ucuyla onlara bakıp "merhaba "der gibi koltuğa oturdular.Kız kaçamak bakışlarla onlara bakıp gülümsedi. Yalnız yüzündeki gülümseme ile sol elindeki titreme hiç bitmiyordu.
……...….……….......................
.…........….............
…
.......
........
:::::::;;;!!!!!!!??????????///////
”’"’’’’’’
¿????? bu??????????????
;;;;;;;!.......................…))>)))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))/////))))))((((((()))))))))))))))))))))))))>)))))))))))))
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.