- 471 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DEDEMİN TABAKASI
Yaz tatilinin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Şarkışla terminalinden Ankara’ya gideceğim; biletimi aldım, otobüsün içine girdim, koltuk numaralarına bakarak ilerliyordum. Bir de baktım ki cam kenarında 80-85 yaşlarında gözlüklü ve takkeli yaşlı bir amca var, iki eli ile bacaklarının arasına sıkıştırdığı bastonunu sıkıca tutuyordu. Bilete göre cam kenarına benim oturmam gerekiyordu. Selamünaleyküm amca cam kenarına benim oturmam gerekiyor, eğer senin için de bir sakıncası yoksa ben o tarafa geçeyim, deyince yaşlı amca,” evladım hele otur bakalım anlaşırız seninle” dedi. Amcanın yanına oturdum otobüs terminalden çıktı yavaş yavaş ilerlerken amca bana hafif dönerek” oğlum nerelisin kimlerdensin, nereden gelip nereye gidiyorsun deyince ben içimden” işte bulduk belayı, işin yoksa gidene kadar dinle” diye içimden geçirdikten sonra yarı yumuşak yarı sert bir tonla “amca sen tanımazsın ben Altınyayla tarafından geliyorum. Ankara’ya gidiyorum” deyince amca heyecanlandı. Yönünü tamamen bana doğru döndü.” Altınyayla’ nın hangi köyündensin “dedi. Amca sen oraları biliyor musun? ”Tabii tabii sen söyle köyü” diye heyecanlı bir şekilde benim konuşmamı bekledi. Eski ismi Mezere şimdiki ismi Başyayla köyü olarak geçiyor amca. “Başyayla köyünden kimlerdensin” “Cercis’ in torunuyum “dedim. “Cercis’ in torunu mu, hani şu bizim Kara Cercis mi? “Evet, sen nereden biliyorsun Kara Cercis’ i deyince adam gözlüklerini çıkarttı, cebindeki mendili gözlerine bastırdı ve ağlamaya başladı. “Nasıl bilmem o kalender adamı” diye bir müddet ağladı. Sonra ellerini açtı dua etti. Kendine geldikten sonra amcacığım sen benim dedemi nereden tanıyorsun? Diye sorunca yaşlı adam anlatmaya başladı. “Bundan yaklaşık 40 yıl önceydi Sivas’a, ofise buğday götürmüştük haliyle buğday sattıktan sonra aldığımız paranın bir kısmıyla kışlık erzakımızı alıp kağnıya yükledik. Benim büyük oğlan kağnıyla arkadan gelecekti. Ben köydeki işler aksamasın diye ata bindim ve önden yola çıktım. Yolu yarıladıktan sonra tabakadaki tütünümün bittiğini, yedek tütünün kağnıdaki çuvalda kaldığını fark ettim. At üstünde yolda gidiyorum ama canım öyle bir sigara çekiyor ki anlatamam, sanki ben atın sırtında değilim de at benim sırtımda gidiyordu. Sana ancak bu kadar anlatabilirim. Bu şekilde ilerlerken taa uzaktan atla gelen bir yolcu gördüm, tek şansım vardı bu yolcu tiryaki ise onu durdurup ondan bir sarımlık tütün istemekti. Adamın geldiği yöne doğru atımı sürdüm ve yolun ortasında onu beklemeye başladım. Karşıdan gelen atlı yolcu senin dedendi, selam verdi. “Hayırdır bir şey mi oldu” diye sordu. Ben de dedim ki “kusura bakma birader bilirsin sigara tiryakiliğinin nasıl bir şey olduğunu. Tütünüm bitti, gelirken tütün almayı unutmuşum. Sende varsa bana bir sarımlık tütün verebilir misin? Veya bana sen sar da ver” dedim. O da at üstünde olmaz. “Zaten ben de sigara saracaktım ,”istersen şu ağacın dibine oturalım hem atlar dinlensin hem de biz sigaralarımızı içelim” dedi. Ağaç gölgesinde biraz sohbet ettikten sonra nereli olduğumuzu kimlerden olduğumuzu sorarak tanıştık. Ben de sizin yakın bir köydenim, dedenle ilk olarak orda tanıştık. Benim tiryaki olduğumu anlayınca “hele tabakanı çıkart bakalım” dedi ve tabakasındaki tütünün çoğunu benim tabakama boşalttı. Ben de” hayırdır sen sigara içmiyor musun sen tiryaki değil misin “diye sorunca “ben Sivas’a yaklaştım ama senin daha Şarkışla’ya çok yolun var. Tiryakiliğin ne demek olduğunu iyi bilirim” diyerek tabakasının içindeki tütünü benim tabakama boşaltmıştı. O günden sonra dedenle arkadaş olduk. Ben hemen şuracıkta Mergesen köyü var oralıyım. Şarkışla’ya her gelişimizde buluşup çay içiyorduk. Deden bizim köye çok geldi, ben de sizin köye çok gittim. O gönlü geniş ve cömert adamı unutmak ne mümkün! Köye her geldiğimde Kara kovan balımı hazır eder, beni boş göndermezdi. Aynı şeyi belki benden isteseler aynısını yapamayabilirdim. Ne gibi? Tabakadaki tütünün tamamını vermeyi diyorum”. Diye iç çektikten sonra “eskiden bir kışlık erzakı almak bir de tütün parasını denkleştirmek çok önemliydi. Eğer bunun ikisi tam olursa kışı rahat geçirirdik. Başka bir şeye ihtiyacımız olmazdı. Dedenin cenazesine katılmıştım. Çok seveni vardı. Allah rahmet eylesin”dedi ve yolculuk boyunca dedeme Kur’an’dan ezbere bildiği sureleri okuyarak dua etti. Bu yaşlı amcayı Kayseri’de indirdik. Şimdi düşünüyorum da ne kadirşinas insanlar varmış. Bir tabaka tütünü unutamamış. Dedem öldüğünde ben 4 yaşındaydım, dedemi fazla hatırlayamıyorum. Dedem hakkında bildiklerim birkaç ufak hikâyeden ibaretti. Şimdi dedemin bir yönünü daha öğrendim ve dedemle gurur duydum. Geçenlerde dedemden kalma sandığı karıştırırken bir tabaka ile çakmak buldum. Yaşlı amcanın anlattığı hikayeye konu olan tabaka ve sigaraları yakan çakmak olma ihtimali çok yüksek olan bu iki parçayı, hatıra olsun diye saklıyorum. Ruhun şad olsun dedeciğim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.