- 410 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÖY ENSTİTÜLERİ.
KÖY ENSTİTÜLERİ..
BÜROKRATİK ENGELLEMELER:
Köy Enstitüsünün bulunduğu ilin çevresindeki, öğrenci aldığı illere; “Köy Enstitüsünün Kesimi” deniyordu. Köy Enstitüleri, kesimine giren üç-beş ilin okullaşmasından, öğretmen atanmasından, sağlık ve tarım alanlarının gelişmesinden ve planlanmasından sorumluydu. Enstitü Müdürleri bu görevleri dolayısıyla kesimine giren illerin Genel Valisi gibiydi.
Bu yaklaşım, gerek Valilerde, gerekse bakanlıkların daire müdürlerinde kıskançlığa neden oluyordu. Kaymakam ve Valileri, ilköğretim seferberliğinde yarıştırmak için, her 17 Nisanda o yıl seferberlikte en çok başarı sağlayanların adları devlet radyosuyla ilan ediliyordu. Buna karşın, aşağıda örnekleri görüldüğü üzere, engellemeler sürüyordu.
Konya Bozkır ilçesi köylerinde 23 okul yapılacaktır. Çalışmaları izlemek ve yardımcı olmak üzere Yüksek Köy Enstitüsü son sınıf öğrencilerinden Ali Yılmaz ve Musa Çınar, Genel Müdür Hakkı Tonguç tarafından görevlendirilir. Bozkır’a ulaşan öğrenciler, İlçe Kaymakamından, muhtarları toplamasını ve okul yapımına başlanmasını isterler. Kaymakam muhtarları toplar, ancak okulların yapımına gönülsüzdür. Görevli öğrenciler bütün uğraşlarından sonuç alamayınca, Tonguç’a şu telgrafı çekerler: “Kaymakam okul yapımına istekli değil. İşlerimizi engelliyor!” Telgrafa, üç gün geçmeden yanıt gelir: “Kaymakam süresiz izinli sayılmıştır. İznini Konya’da geçirecektir. Yerine vekâleten Beyşehir Kaymakamı Melih Yuluğ atanmıştır. Başarılar dilerim. Tonguç” Öğrencilerin çabası ve koşuşturmasıyla 23 köyün okulu öğretim yılı başına yetiştirilmiştir. (Özkucur, H. Yük. Köy Enst. 195-203)
KÖY AĞALARININ ENGELLEMELERİ:
Büyük toprak ağaları, çiftliklerinde bulunan ırgat ve yarıcıların eğitim yoluyla uyanacağından kaygılıdırlar. Eskişehir’in toprak ağası Milletvekili Emin Sazak: “Bindiğim atın benden akıllı olmasını istemiyorum.”
Doğu Anadolu’da 200 köyün sahibi toprak Ağası Kinyas Kartal, “Köy Enstitülü öğretmen köylerinize gelinceye değin, köylerimin halkı her şeyi bana danışırdı. Artık gelmez oldular. Böyle giderse, birkaç yıl sonra otoritemin kaybolacağından kaygılandım. Toprak ağalarını topladım. Emin Sazak’la görüştüm, Menderes’e başvurma kararı aldık. Kendisine, ‘Köy Enstitülerini kapatırsanız, oylarımız sizin’ dedik. Bazı köyağaları, “Köyüme gelecek öğretmenin bacaklarını kırarım” diyorlardı. Büyüklü küçüklü, her köyde, son sözü söyleyen “sözü geçenler” ve din adamları vardır. Bunlar da öğretmeni kendilerine rakip görüyorlardı.
KÖYLÜ KESİMİNİN İSTEKSİZLİĞİ:
Köylerde okullaşma seferberliği, köylünün aydınlanmasına yardımcı olmayı amaçlamasına karşın, bu seferberliğe köylü sıcak bakmadı. İsmet Paşa: “Köylü camisini nasıl kendisi yapıyorsa, okulunu da yapsın!” diyordu. Devlet, köylere yapılacak okul başına iki bin lira ve orman işletmelerinden gerekli keresteyi parasız veriyordu. Köylü, kum, taş ve kireci sağlayacak, işçiliğini de yapacaktı. Köylüye yukarıdaki işlerden daha ağır gelen ise, çalışıp okulu yapmaktan çok, toprakla ilgili isteklerdi. Okul yeri, bir dekar kadar uygulama bahçesi ve toprağın verimliliğine göre, bir ailenin geçimini sağlayacak büyüklükte, öğretmen tarlasını köy arazisi içinden ayırmak gerekiyordu. Az topraklı köylerde bu isteği karşılamak büyük bir sorundu. Ayrıca, 4274 sayılı yasanın 28. Maddesiyle, 18-50 yaş arasındaki kadın erkek her köylü, okulların yapımı, bahçe yol vb. düzenlemesi için yılda 20 gün çalışmakla yükümlü kılınmıştı.
Henüz Köy Enstitülerinin hiçbir nimetiyle karşılaşmadan, bu denli büyük külfetlerle karşılaşan köylüler, doğal olarak Enstitülere sıcak bakmadılar. Ayrıca 1946’da Demokrat Partinin kurulmasıyla, siyasi istismarın da kapısı aralanmıştı. “Şehirlerde okulları devlet yapıyor, köylerde niçin yapmıyor? Angarya yasaktır!” gibi sloganlarla köylüleri tahrik ediyorlardı.
BAZI EĞİTİMCİLER KARŞI ÇIKTI:
Diyebilirim ki, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, İlköğretim Gnl. Md. Hakkı Tonguç ve kadrosuyla, Köy Enstitülerinin özverili Müdür ve Öğretmenlerinden başka, Köy Enstitülerini destekleyen bir kamu görevlisine rastlanmıyordu.
Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Şubesi Başkanı Dr. Halil Fikret Kanad, Köy Enstitülerindeki özgür düşünme ve okuma özgürlüğünden rahatsızdı. “Düşün ve kanı özgürlüğü yanıltmacasına kapılarak; öğretmenlerin türlü dünya ve yaşam görüşleriyle öğrenci karşısına çıkması bir felakettir... Düşün ve kanı özgürlüğü her yerde akla gelebilir, ama ulusal birlik ve ulusal ruh yaratmayı amaç edinen eğitim kurumlarında asla sözkonusu olamaz...”
Aynı kişi, Köy Enstitülerindeki iş eğitimi ve ustalaşmaya da karşıydı. 1946 yılında kurulan Şemsettin Günaltay Hükümetine, H. Ali Yücel yerine M. E. B.’lığına Reşat Şemsettin Sirer getirilmişti. Köy Enstitüleri Gizli Oturumunda Sirer, şöyle diyordu:
“Kaderin bana bahşettiği bir fırsat, Allahın bir lütfüdür ki; İlk tedrisat umum müdürü olduğum tarihten beri bu meseleyle, yani öğretmen yetiştirmeye kendimi vermiş olduğum için, bu müesseselerin fena gidişini önceden gördüm.”
“Köy Enstitülerinden, hem öğretmen, hem demirci, hem marangoz çıkacak bu bir hayaldir.” (19 Kasım 1951 Gizli Ot. Tutanak.)
DIŞARIDAN GELEN ENGELLEMELER:
İkinci paylaşım savaşından sonra, ülkemiz Amerikan nüfuz bölgesinde kalmıştı. Mc Charty’nin ABD’de başını çektiği antikomünist kampanya ülkemize de ulaşmıştı.
“1947 yılında Günaltay hükümetinin istemi üzerine, James Barker başkanlığında kalabalık bir Amerikan heyeti Türkiye’ye geldi. Çalışmaya başladı. Aralarına yerli uzman alınmadı. Barker raporunda, sanayiye çok az, 150 milyon, karayollarına ise 850 milyon ayrılıyordu.”
“Ayrıca, kamuda daha liberal yöntemlere gidilmesi, Meslek Okullarına ağırlık verilmesi, Köy Enstitülerinden vazgeçilmesi isteniyordu. “ (Cahit Kayra/Altın Yıllar: sf: 394-395)
“1950’nin ilk yıllarında, enstitülerin her taraftan bombardıman edildikleri bir sırada, Sağlık Bakanlığına mensup tanınmış bir şahsiyet, halk sağlığına en büyük hizmeti yapanın, Sağlık Bakanlığı değil, Köy Enstitüleri olduğunu yazılarıyla ifade etmiştir. (Kırby: 238-239)
Özellikle köylüler, Köy Enstitüleri kapandıktan sonra, ağaç diken, sebze yetiştiren, bozkırları yeşillendirip şenlendiren, müzik aleti çalan, kızlarına ve kadınlarına dikiş öğreten, ellerinden iş gelen öğretmenleri arar olmuşlardır... 8 Nisan 2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.