CORONA GÜNLÜĞÜ
17 Nisan Gece
sevgili günlük
biliyorum bana çok kızgınsın ama kendi kendime konuşacağıma bari içimi sana dökeyim dedim... dünya bir illet ile çalkalanıyor, balkonlarda insancıklar çaresizce güzel güneşli günlere rağmen benim gibi evden çıkamıyor hatta birçoğu "dışarıda mevsim baharmış..." diye türkü çığırmaya bile başladı.
gülme... aslında dünya insanlığını tehdit eden bir salgınla boğuşuyoruz. her gün on binlerce insan evladı doğaya karşı işlediği günahların bedelini canıyla ödüyor. bir de öyle adaletli ki meret; zengin fakir, genç yaşlı, güzel çirkin ayırmıyor... dokunulmazlığı olan siyasetçi bile soluğunu ensesinde hissediyor bu illetin.
koskoca imparator (fatih terim) bile zor kurtardı paçayı... ingiltere başbakanı (uzaktan hemşerimiz oluyor) johnson’u da karantinaya almışlar.
devlet maske dağıtıyor, sms geliyor günde beş kere (yok maske için değil 10 TL istiyorlar) maske için de sms gelecekmiş, her mesaj sesinde umutla bakıyoruz ama yine aynı; "10 TL gönderir misin kardeş" diye...
dükkan tezgah kapalı, yakında evde pabuç kemirmeye başlarız. bu arada belgesele sardım biliyorsun... "insanı anlamak hayatı anlamaktır" diye diye hayvan belgesellerini dayıyorlar. boz ayıları, anadolu engereğini, okçuluğun gizemli tarihini, evrenin bilinmeyen sırlarını sular seller gibi ezerledim... meğer ne cahilmişim... ayrıca dev makinalar, ninja savaşçıları ve nasıl yapıyorlar diye abuk subuk ne varsa işte... donmuş gezegen var şu an mesela; tırtılların hayatı bile bizimkinden daha cazip geliyor şu an; düşünsene dışardalar ve gönüllerince sevişiyorlar. biz birbirimize selam bile veremiyoruz. yasak çünkü. elle bulaşıyormuş bu illet. o yüzden ellemiyoruz hiç bir yeri... günde en az elli kere ellerimizi 20 saniye (gözüm kronometrede şşerefsizim) iyice suyla ve sabunla yıkıyoruz. burnumuza su çekip iyice temizliyoruz. otobüste, metrobüste tıkış tıkış gidemiyoruz artık. hırsımızı şoförden de çıkaramıyoruz doğal olarak. mesela en çok neyi özledim biliyor musun, gaziosmanpaşa minibüsünde "geriye doğru ilerleyelim beyler..." demesini minibüsçünün.
ne diyordum...
işte böyle sevgili günlük... arada bir foto galerimdeki geçmiş günlerde dostlarla buluştuğumuz cansız hatıralara bakıp bakıp iç çekiyorum. bu kadar duygusal adam değildim ben. bu gün doktorumu aradım; biliyorsun son zamanlarda sabah kendime günaydın diyorum yatarken de iyi geceler filan... normal mi dedim... o da ne dese beğenirsin; "cevap vermiyorsan sorun yok... ama cevaplıyorsun mazhar osmana doğru yolun var..." demesin mi?
o yüzden sana yazayım bari dedim...
ha unutmadan; dışarıda mevsim baharmış, gezip dolaşanlar varmış... şaka şaka...
ben biraz daha belgesel izleyip geliyorum. bir yere kaybolma emi... sıkılınca ıslık çal, gelirim.
öpüldün...
not: dönüşte hatırlat; neden tedirginim? onu anlatacağım..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.