- 1324 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Cilavuz Köy Enstitüsü ve Köy Enstitülerine Ağıt
İlkokula başlamamıştım. Yaz başlarında köye takım elbiseli ağabeyler gelirdi. Bunların Cilavuz’dan geldiği söylenirdi. Cilavuz sözü benim için soyut bir kavramdı. Aradan yıllar geçti. Takım elbiseli, örnek davranışlı gençlerin öğretmen olmak için Cilavuz denen bir yerde okuduklarını öğrendim.
Geçen yıllarla birlikte Cilavuz kelimesi artık somut bir kavramdı benim için. Köy okullarına öğretmen yetiştiren bir okul olduğunu öğrendim Cilavuz Köy Enstitüsü’nün. İlkokul öğretmenim bu okulda yetişmişti. Öğretmenim gibi iki öğretmen dayılarımın da bu okullarda yetiştiğini öğrendim. Büyük öğretmen dayım 1946 yılında Cilavuz’ un ilk mezunlarındandı. Dayım gibi iki elin parmaklarından daha çok öğretmen de Cilavuz’luydu köyümün öğretmenleri içinde.
Bana kısmet olmadı Cilavuz Köy Enstitüsü’nde okumak. Zaten ben 1967’de öğretmen okuluna başladığımda Köy Enstitüleri kapatılmıştı. Okul kapatmak zannedersem bizlere has bir özellik!
Geçen yıllarla birlikte ülkemizde takip edilen okulculuk çalışmalarına ilgi duydum. Neydi Köy Enstitüleri? Ne zaman ve niçin açıldılar ve neden kapatıldılar? Bu ve benzeri sorular sürekli aklımı meşgul etti.
Rakamlarla sığınmak istemem. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman kelimenin tam anlamıyla özellikle köylerimiz karanlıklar içindeydi. Halkımızın çoğunluğu köylerde yaşıyordu. Çok az köyümüzde okul vardı. Öğretmen sayısı yetersizdi. Genç cumhuriyet hızlı bir kalkınma atağı başlattı. Köylere öğretmen yetiştirecek kadar öğretmen okulları yoktu. Bunun için öncelikle askerde okuma yazma bilen gençler eğitmen kurslarına tabi tutularak köy okullarına öğretmen olarak atandılar. Hatta benim ilkokul I. Sınıf öğretmenim eğitmendi.
Genç cumhuriyet halkın eğitim-öğretim düzeyini yükseltmeyi hedeflemişti öncelikle. Bu uğurda devrimci bir yöntemle 17 Nisan 1940 Yılında Köy Enstitüleri açılmaya başlandı. Yüzyıllardır karanlıklar içinde kalmış köylerimize ışık götürmek için açıldı bu okullar.
Bilgisizliğin, cehaletin kol gezdiği köylerimiz için bir umuttu Köy Enstitüleri. Köy çocuklarını alıp dönemin en ilerici ve çağdaş yöntemleriyle eğitip köye göndermek amaçlanıyordu. Müfredatı tam ülke koşullarına göre hazırlanmıştı. Cumhuriyetimizin gördüğü en idealist Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç bu projenin mimar ve uygulayıcılarıydı.
Eğitim yöntemi, iç içinde, iş aracılığıyla, iş için eğitim yapılmasını içeriyordu. Öğrenciler okumaya, anlamaya, düşünmeye, düşündüklerini söylemeye, soru sormaya ve sorgulamaya yönlendiriliyordu. Her öğrenci yıl içinde en az 25 Dünya Klasiği okuyordu. Köy Enstitülerinde okutulan derslere bakarsak bu okullarda ne derece ilerici ve kapsayıcı eğitim-öğretim çalışmaları yapıldığı hakkında bilgi ediniriz:
EĞİTİM ÜRETİM İÇİNDİR
- İş içinde iş için eğitim ilkesi benimsendi
- Yaparak yaşayarak öğrendiler
- Öğrenirken ürettiler
- Yılda en az 25 Dünya Klasiği okudular
Köy Enstitülerinde öğrencilerin haftada 44 saat ders görmeleri öngörülür. Dersler:
1-Genel Kültür
2-Ziraat
3-Teknik
olmak üzere 3 ayrı kategoride toplanır.
Meslek dersleri de dâhil olmak üzere genel kültür derslerinin 1/4’i TARIM, 1/4’i de TEKNİK derslerdir.
Genel Kültür Dersleri:
-Türkçe
-Tarih
-Coğrafya
-Yurttaşlık Bilgisi
-Matematik
-Fizik
-Kimya
-Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi
-Yabancı Dil
-El Yazısı
-Resim İş
-Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar
-Müzik
-Askerlik
-Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı
-Öğretmenlik Bilgisi
2,3- Ziraat ve Teknik Dersleri
-Toplumbilim
-İş Eğitimi
-Çocuk ve İş
-Ruh Bilimi
-İş Eğitimi Tarihi
-Öğretim Metodu ve Tatbikat
-Zirai İşletmeler Ekonomisi ve Kooperatifçilik
-Tarla Ziraatı
-Bahçe Ziraatı
-Fidancılık
-Meyvecilik
-Sebzecilik Bilgisi
-Sanayi Bitkileri Ziraatı
-Zootekni
-Kümes Hayvanları Bilgisi
-Arıcılık
-İpekböcekçiliği
-Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilgisi
-Ziraat Sanatları Eğitimi
-Köy Demirciliği (nalbantlık, motorculuk)
-Köy Dülgerliği
-Köy Yapıcılığı (tuğlacılık, kiremitçilik, taşçılık, duvarcılık, sıvacılık, betonculuk)
-Köy ve El Sanatları (biçki-dikiş, nakış, örücülük, dokumacılık)"
Kısa süre içinde köylerden alınan çocuklar öğretmenlerinin rehberliğinde okullarını kendileri yaptılar. Toplum çıkarını kişisel çıkarlarından üstün tutma ülküsüyle yetiştirildiler. Anadolu’muzun “Gökte yıldız kadar” köylerimize ışık götürdüler. Halkın aydınlanmasında lider oldular. Gericiliğe karşı amansız savaş açtılar.
Halkın aydınlanmasını istemeyen CHP’nin içindeki kliklerin işine gelmedi halkın aydınlanması. Sinsi planlarını uygulamaya koydular. Öncelikle Hasan Ali Yücel ve Tonguç görevden uzaklaştırıldı. CHP’nin başlattığı plan 1954 yılında Demokrat Parti zamanında sonlandırıldı. Bu güzelim okulların kapısına kilit asıldı.
Köy Enstitülerinin kapatılması Atatürkçü, yurtsever, demokrat her Türk aydının gönlünde kapanmayan bir onulmaz yaradır. Eğer bu okullar kapatılmasaydı Avrupa halklarının yıllar önce tamamladığı aydınlanma olgusuna halkımız da erişecekti. Ortaçağ kalıntısı tarikatlar, cemaatler kendilerine taraftar bulması olası olmayacaktı yurdumuzda…
Dünya’nın birçok ülkesi kısa bir süre yurdumuzda faaliyet gösteren Köy Enstitüsü projesinden yararlanmıştır. Maalesef bizde ise bu örnek proje sonlandırıldı. Köy Enstitüleri Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim-öğretim tarihi içinde bir destandır. Köylümüzün aydınlanması için bu okulların faaliyetleri için çaba harcayan büyüklerimizi saygı ve minnetle bir kez daha anmak halkını ve ülkesini seven her Türk için bir vefa borcudur.
YORUMLAR
İbrahim Yılmaz Hocam!
Yine bam telinden vurmuşsunuz teline sazın. Delik deşik ediyor Yüreğimizi tele vurulan her tezene.
Dikkatle okurken "Cilavuz Köy Enstitüsü ve Köy Enstitülerine Ağıt" ı aklımda yüreğimde fırtına koptu.
Düşündüm!
Acaba diyorum, "Köy Enstitülerini" kapatıp, imam hatiplere ağırlık veren akıl; bu ülkeye, aziz millete dost muydu, yoksa gizli bir emel mi besliyordu?.
Benim aklımdan geçen bu basit soru mutlaka cevap bulmalı. Uzun süre yerel gazetede köşe yazdım. Radikal blog ve Milliyet blog yazarıydım Taa ki basın bir yerlere kul köle olana kadar…
Bir çok İnternet sitelerinde ( BendeYazarim. com Halk Gazetesi vs.) düşündüm doğru bildikleri paylaştım.
Ne yazık ki Radikal gazetesi dâhil, birçok internet basını da yaşayamadı kapandı.
Yerel gazete, yazarın ayna gibi kirli suratları göstermesine tahammül edemedi.
Cumhuriyet değerleri, Kör topal giden demokrasi askıya alınınca, Atatürk'ün “Fikri Hür İrfanı Hür Düşüncesi hür” nesil sözü, askıya alındı.
Nasıl alınmasın ki?
Birçok vakıfta, çocuklarımıza adını cinsel istismar koydukları tecavüzler, ayyuka çıkarken, bakan koltuğunda oturan zavallılar bir kerecikten bir şey olmaz basitliğine düşecek kadar küçüldüler.
İşte o zaman araştırdım, acaba ilim irfan yuvalarında da 21. Yüzyılda yaşanan rezalet yaşanmış-mıydı diye.
Pırıl pırıl bir karne çıktı ortaya. İçimden bir ses “Köy Enstitüleri” yaşasaydı, Ensar Vakfı yaşamazdı, din tüccarları din alıp satamazdı diye fısıldadı kulağıma.
Onlar yaşamasaydı, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençlerine devşirmeler istismarda bulunmazdı diye haykırmak geldi içimden.
Kaleme aldığınız “Cilavuz Köy Enstitüsü ve Köy Enstitülerine Ağıt” la düşüncemi paylaşma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim Hocam.
Saygılarımla.