- 547 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
PROJE
Cuma namazına giderken proje çantamı da yanıma aldım, namazdan sonra doğru üniversiteye gidip proje danışmanıma çizdiğim projeyi onaylatacaktım. Artık okulu bitiriyordum, Ankara’da geçirdiğim dört koca yılda çok şey öğrenmiştim. Cuma namazını her zamanki gibi mahallemizdeki İskitler camiinde kıldım. Yürüyerek üniversiteye doğru gidiyordum hafif hafif yağan nisan yağmurunun altında ıslanmamak için hızlı adımlarla Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün önünden geçiyordum. 28 Şubat geçeli daha birkaç ay olmuştu. Bu yüzden sokaklardaki polisler geleni geçeni kontrol ediyor ve kimlik kontrolü yapıyorlardı. Üzerimdeki montun yakasını yukarı kaldırdım montun yakası, hafif kirli sakalıma sürtüyordu. Önümdeki fermuarı boğazıma kadar çektim sağ elimde proje çantası sol elim cebimde polis noktasını geçerken polis sakalımdan ve elimdeki çantadan dolayı beni şüpheli bularak durdurdu. Çantanın içindekini kontrol etmek istedi.” Delikanlı bir dur, nereye gidiyorsun?” dedi.“ ben üniversite öğrencisiyim çantamda projem var.” dedim.” “Öyle projem var demekle olmaz aç bakalım çantayı” dedi. Elimi cebimden çıkartıp hafifçe başımı yukarı kaldırarak” polis abi şu anda yağmur yağıyor içinde aydınger kâğıdı üzerine çizdiğim projelerim var. Eğer mürekkebin üzerine yağmur damlaları düşerse projem bozulur daha kapalı bir yerde göstersem olmaz mı?” dedim. Öyle deyince polis “Kapalı bir yere gidelim de bizi patlat öyle mi gerici, aç bakalım çantanı!” “polis abi gerçekten ben üniversite öğrencisiyim çantamdaki de bitirme projem lütfen, açarsam şu anda ıslanır “”O zaman öğrenci kimliğini göster” dedi. “Bir dakika , hemen göstereyim.” Dedim. Elimi arka cebime attım sonra cüzdanımı evde bıraktığımı hatırladım. Montumun iç cebinde eskiden kalma Vakfa ait üye kimlik kartım vardı. “ cüzdan evde kalmış kimliğim yanımda değil ama yanımda bu kart var” diyerek kartı uzattım. Mesut diye bir arkadaşım vakıftan gelirken benim üye kartımı da görünce almış çok önceden bana vermişti. Ben de onu montumun iç cebine koymuştum orada kalmış. Polis kartı aldı üzerinde üye kartı yazıyordu. Tabi o yıllarda sakallı olmak ve dini vakıflara üye olmak potansiyel suçlu anlamına geliyordu. Bu yüzden polis beni şüpheli buldu. “Aç lan çantanı! ”diye sert bir şekilde kolumu sıktı ve çantamı yağmurun altında açtırmaya zorladı. Ne kadar ısrar ettiysem de polisi ikna edemedim ve çantamı zorla açtı. Çantadan projeyi çıkarttım ve yağmur damlaları projenin üzerine damlamaya başladı aydınger üzerine çizilmiş mürekkepler dağılmaya başladı. Projeyi özensiz bir şekilde kucağıma sıkıştırdıktan sonra çantanın içini ve üstümü iyice aradı. Bir şey bulamayınca “ çabucak buradan uzaklaş yoksa seni tutuklarım” dedi. Projenin bozulmasına o kadar üzüldüm ki polise bakarak ağlamaklı bir ses tonuyla " senin yüzünden bir senem uzayacak sana hakkımı helal etmiyorum" dedim. Polis sert bir ses tonu ile “Zırlamayı bırak hadi uzaklaş! ”dedi. Hafifçe kenara çekilip projemi özenle katlayarak çantaya koydum ve üniversiteye doğru yürümeye devam ettim. Aklımda bin bir türlü sorularla doğruca tez danışmanının odasına girdim. Randevu saatim 14.30’du ki benim de randevu saatim gelmişti. Proje danışmanımız hepimize yarımşar saatlik bir randevu veriyor o saat içerisinde projelerimizi kontrol ediyordu. Bitirme projesi yağmurda ıslanmış mürekkepler bütün dağılmış bütün detaylar kaybolmuştu. Sıra bana gelince proje danışmanının yanına girdim ve projeyi masanın üzerine açtım hoca bir projeye baktı bir de bana baktı. “Ne oldu evladım bu projeye” dedi. Ben de olanları anlattım yolda polis çevirmesi ve kimlik kontrolü olduğunu proje mi onlara göstermek için açtığımı bu nedenle ıslandığını söyledim. Proje danışmanım Yusuf hoca bana baktı “Projeyi bu şekilde kabul edemem ya yeniden çizersin ya da projeden kalırsın” dedi. Hocaya ne kadar anlatsam da durum değişmedi çaresiz dışarı çıktım. Projeyi tam 4 aydır geceli gündüzlü çizip yetiştirmiştim. Okulun kapanmasına sadece iki ay vardı iki ayda bu projeyi bitirmem neredeyse imkânsız görünüyordu. Ümitsiz ve bitkin bir şekilde çantamla beraber geldiğim yoldan tekrar eve doğru yürüyordum ve içimden de dua ediyordum. İnşallah o polis memuru oradadır da ona bir iki laf ederim diye yürüdüm. Yürüdüm yürüdüm, Ankara emniyet Müdürlüğü’nün önünden geçerken baktım. Orada bekleyen polis arabası kaybolmuştu sadece dubalar var hiç kimse yoktu. Orada bir müddet bekledim ki beni belki şüpheli görürler de tekrar gelip kimlik sorarlar ben de içimdeki kini ve nefreti o gelen polislere kusarım diye bekledim ama gelen giden olmadı eve geldim projeyi masanın üstüne koydum. Belki de yarım saat içinde kıpırdamadan projeye baktım ve o an kararımı verdim. “Ben projeyi tekrar çizip yetiştireceğim ve bu sene mezun olacağım” dedim. Hemen yeni aydınger kâğıtları almak için kırtasiyeye gittim ve aydınger kâğıtları ile çizim kalemlerini masanın üzerine koyup bozulan ve bozulmayan sayfaları ayırdım. Tekrardan çizmeye başladım geceli gündüzlü çizim yapıyordum vakit buldukça öğlen paydosunda dahi eve gelerek çizimlerime devam ettim. Yapmış olduğum dekopaj makinesi projesini tamamlayarak okulun son haftası proje danışmanı hocamın onayına sundum. Proje danışmanı hocam benim gayretli çalışmamı görünce projenin diğer sayfalarına ve detaylarına bakmadan 80 puan vererek benim okuldan mezun olmamı sağladı. O günden bugüne her Emniyet Müdürlüğü’nün önünden geçtiğimde bana inanmayan o polis ve gece yarılarına kadar çizdiğim çizimler aklıma geliyor.Sonrada" ne günler geçirmişiz be" demekten kendimi alıkoyamıyorum.
YORUMLAR
Devamı olsun lütfen.
Şimdiden teşekkürler.
Selam ve saygılarımla dost yazar
Celaleddin ÇINAR
Yani tamam millet uzun yazıları sevmiyor ama bu kadar da kısa kesilmez ki sayın yazarım.
Umarım devamı vardır.
Selam ve saygılar.
Celaleddin ÇINAR
sami biberoğulları
Çok şükür o günler geride kaldı. Ben kendi adıma kafamdaki yarayı unutsam da o günkü polisin o tutumunu unutamadım ama yine de derimki geçmiş geçmiş geçmişte kalsın.
Selam ve saygılar.