- 602 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARTEMISIA XII
Dardanus bu adada beklerken yüksekçe bir yere çıkarak denize ve civarına bakarken bir geminin yaklaştığını görmüştü. Bu bir yük gemisi olmalıydı. Hemen denizin kenarında ki kayalıklara yaklaşarak bu geminin Artemisia tarafından gönderilen bir yük gemisi olduğunu anlamıştı. Gemi tam olarak karaya yanaşmadan biraz mesafeli demir attı. Dardanus yüzerek gemiye ulaştı. Gemide ki kaptan onu karşılayarak, mürettebattan birisinden bir matara su alıp uzattı. Dardanus suyu tereddütsüz içti. Kaptan gülümseyerek koynundan gümüş bir para çıkardı Dardanus’a uzattı. Dardanus gülümseyerek alıp avucunda sıkı sıkı tuttu. Kaptan pek fazla beklemeden oradan ayrılarak önce Girit’e sonra Atina’ya gitmişti. Deniz Dardanus’u çok yormamıştı, fakat Atina’ya Greklerin kaderini değiştirmek için gidiyordu. Omuzlarında koca bir tarihin ve bir medeniyetin yükü vardı. Tek başına gittiği bu asillerin ve soyluların şehrinde Tanrılarından başka kimsesi yoktu. Yük gemisinde çok dualar etmişti çok sevdiği Poseidon’a. Poseidon’un ayrı bir yeri vardı onun için, denizi sevdiği için mi olsa gerek yoksa gemileri sevdiği için miydi, bu sevgi bilinmez? Lakin ne zaman deniz yolculuğuna çıksa Poseidon için avucuna biraz toprak alıp denize azar azar bırakırdı. Bunu Poseidon’a karada ki savaşçıların ruhundan bir hediye olarak sunardı. Bunun için Poseidon’un ona denizde kendisine yardım ettiğini düşünüyordu.
Atina’da ki limana yanaşırken kaptan içi altın dolu bir keseyi Dardanus’un avucuna sıkıştırdı. "bunu sana o gönderdi" dedi, Dardanus bir anda duygulanarak gözleri doldu, avucunu sıkı sıkı tuttu. Kaptan limanda bekleyen bir adamı gösterdi. Dardanus limanda bekleyen adamı takip ederek limandan uzaklaşmıştı. Adam sakallı orta yaşlı üzeri kirli, yırtık pırtık birisiydi. Dardanus onun peşinden ara sokaklara girdi. Bir sağa bir sola girerek önünden giden adamı takip ediyordu. Sonunda azametli bir evin önünde durdular. Kapıda bir muhafız vardı. Muhafız adamı görünce "yukarda" dedi. Kapıyı açarak Dardanus’a buyurun efendim dedi. Dardanus arkasında bekleyen adama dönüp baktı. Muhafız adama bir gümüş veriyordu. Demek ki tek başına gidecekti. Adam görevini yapmış ve karşılığını alıp oradan uzaklaşmıştı. Dardanus mermer merdivenlerden ağır ağır çıktı. Yaşlı bir adam masada oturmuş elinde ki kuş tüyü ile bir şeyler yazıyordu. Dardanus açık olan kapıdan bir adım içeri girip öylece durdu. Biraz bekledikten sonra masada oturan ihtiyar adam hafif bir sesle; "demek o sensin" diyerek Dardanus’a doğru ihtiyar gözlerini dikip baktı. Sonra elinde ki kuş tüyünü önünde ki mürekkep kabının içine koydu ve ; "Dardanus biliyor musun ilk baktığımda sende ki ışığı görebiliyorum" diyerek ayağa kalkıp, Dardanus’un yanına kadar yürüdü. "lgydamis bir senato üyesi değildi, hatta bürokrasi için çok hantal bir zekası vardı, lakin bu günleri önceden sanki görmüştü. Pers imparatorluğu para ve askeri güç ile dünyaya hükmedeceğini düşünüyor. Paranın gücü ile maalesef Atina’da dahi güvenilecek adam bırakmadılar. İşte bu yüzden senin gibi genç yunan kanı taşıyan asil insanlara ihtiyacımız var."
Dardanus öksürerek ses tonunu ayarladı ve;
"elimden geleni yapacağımdan şüpheniz olmasın efendim, lakin elimden pek bir şey gelebileceğini düşünmüyorum" dedi
Nesterios gülümseyerek "bırak ta ona biz karar verelim Dardanus" dedi ve kapıyı göstererek önden kendi çıkıp "beni takip et" dedi. Nesterios önde Dardanus arkada büyük bir verandaya çıktılar manzara şahaneydi. Denize bakan verandada bir masa üzerinde çeşitli meyveler ve şarap vardı. Nesterios ihtiyarlığın verdiği elinde ki titreme ile testiyi kavrayacaktı ki, Dardanus hemen uzanıp elinden testiyi alıp masada ki işlemeli ahşap kadehe şarabı doldurarak Nesterios’a uzattı. Nesterios hoşnut bir gülümseme ile elinden kadehi alırken diğer kadehi göstererek "bu şarap Giritli bir tüccarın hediyesi kadehler meşe ağacından şaraba içindeyken apayrı bir koku katıyor, denemelisin" dedi. Dardanus masanın üzerinde ki şarap kadehine baktı içinde daha önce içilmiş şarap kalıntıları yüzünden gelen birkaç arı kadehin temiz olmadığını hatta belki günlerce yıkanmadığının habercisi gibiydi. Dardanus "teşekkürler efendim, beni içmeyeceğim için maruz görün, bugün gemiden gelirken karnımda bir ağrı var" dedi. Nesterios "başka bir gün mutlaka denemelisin,"diyerek devam etti. "şimdi seni Atina’nın en iyi tapınaklarından birisi olan Zeus tapınağında görevlendireceğim. Orada Atina’nın ileri gelenlerini daha yakından tanıyacaksın" dedi. Birazdan içeriye ufak tefek orta yaşlı saçı sakalı olmayan bir adam girdi. Nesterios’un önünde diz çöküp ta yerlere kadar eğildi. Nesterios gülümseyerek "kalk benim sadık evladım Kostas" dedi. Kostas ayağa kalkarak mahcup bir gülümseme ile gözlerini yere doğru süzerek "efendim beni emretmişsiniz" dedi. Nesterios sol elini Kostas’ın sağ omzuna koyarak. "evet, senden bir isteğim olacak" dedi. Kostas "efendim sizin her isteğiniz benim için görevdir." Diyerek belini biraz eğdi. Nesterios elini Kostas’ın omuzlarından yavaşça alarak. "senden isteğim bu genci alarak Zeus tapınağında eğiterek, tapınağa gelen Atina’nın ileri gelenleri ile tanışmasını sağlamandır. Dardanus’u ön planda tut, bundan sonra en önemli görevin tapınaktan ziyade Dardanus’tur" dedi. Kostas "tamam efendim, o halde sizden müsaade isteyerek tapınağa gidebilir miyiz?"dedi. Nesterios yaşlılıktan hafif titreyen elinin tersi ile havayı ittirerek git işareti yaptı. Kostas önde Dardanus arkada Nesterios’un evinden ayrılarak sokağa çıkmışlardı. Kostas adımlarını hızlandırarak "Dardanus biraz hızlanmalıyız, Zeus’u kızdırmak istemeyiz" dedi. Dardanus’un önünde hızlı adımlarla giden Kostas’a ayak uydurması zordu. Lakin oda adımlarını sıklaştırmıştı. Kostas sonunda devasa sütunları olan tapınağın önünde ki mermer merdivenlerin önünde durarak alelacele eğilerek tapınağı selamladı. Dardanus’ta ona ayak uydurarak onun yaptıklarını taklit etti. Kostas göz ucuyla Dardanus’a baktığında yüzünün aldığı ifade "beceriksiz" der gibiydi. Sonunda tapınağın içerisindeydiler. Girişin tam karşısında devasa bir Zeus heykeli vardı. Onun önünde eğilen birkaç soylu yunanlı eğilip kalkarak Zeus’a itaatlerini sunuyorlardı. İçlerinde genç ve güzel bir bayan vardı. Kostas gelerek "önüne bak, kimse ile göz göze gelmemeye çalış" dedi. Kostas Dardanus’u tapınağın çıkışına kadar götürerek "burada beni bekle" dedikten sonra bir süreliğine ayrıldı. Yavaş yavaş tapınağa gelen ziyaretçiler çıkıyorlardı. Dardanus durduğu yerde ne yapacağını ve ne yapması gerektiğini bilmediği için utangaç bir tavırla öylece beklemeye devam etti. En son içerde gördüğü genç bayanın çıktığını gördü. Göz göze geldiler. Bayan bir ara duraksadı. "galiba sizi ilk defa görüyorum," dedi. Dardanus hemen toparlanıp "evet yeni görevliyim tapınakta" dedi. Bayan "ben Zosima" dedi. Dardanus bayanla göz göze gelerek, İlk günden bir aşka yelken açmak hem de Artemisia’nın güvenini boşa çıkarmak ne kadar aptalca olur, düşüncesiyle "bende Dardanus" diyerek gözlerini hafifçe kaçırdı. Bayan hafifçe başını eğerek merdivenlerden inerek oradan uzaklaşmıştı. Dardanus, Kostas’ın sesiyle irkildi. "Ha! işte geldim," diyerek elinde bir süpürge ve temizlik yapılacak malzemeler vardı. Süpürgeyi Dardanus’un eline tutuşturup "buradan süpürmeye başla bitince gelirsin içeriye" dedi. Dardanus hayatında hiçbir yeri süpürmemiş ve hiçbir yerin temizliğini yapmamıştı. Alelade bir temizlikçi olmak birazda zoruna gitmişti. Lakin çabuk toparlandı. Şimdi plana uymalı ve verilen görevleri harfiyen yapmalıydı. Böyle basit bir durum karşısında pes etmek olur muydu? Elbette hayır, Dardanus elinden geldiği kadar ki, bu baya gelişi güzel bir temizlik olmuştu. Bu iş Dardanus’a bir hayli zor gelmişti. Neyse ki içeri girip Kostas’a baktı. Kostas itina ile elinde ki tilki kuyruğuna benzer bir şeyle heykellerin üzerinde ki tozları almakla meşguldü. Dardanus bir müddet baktı. Kostas’ın işi bitmek bilmiyordu. Hava kararmaya başlamıştı ki, Kostas işini bitirerek. "beni mi izliyorsun Dardanus,"dedi. Dardanus "evet işimi bitirdim ve size yardım etmeye geldim" dedi. Kostas alaycı bir şekilde gülümseyerek, "sevgili Dardanus eğer bana yardım etmek istiyorsan, seni vazifelendirdiğim işleri düzgün yap yeter" dedi ve ekledi "hadi gidelim artık sana kalacak yerin, göstereyim" dedikten biraz sonra çıkarak bir müddet yürüdükten sonra ara sokakların birisinden içeri girerek bir yere gelmişlerdi. Kostas tek odalı berbat bir odanın kapısını açarak "işte burası senin odan" diyerek alaycı bir şekilde gülümsedi ve oradan ayrıldı. Yerde bir eski hasır ve bir kırık testiden başka hiçbir şey olmayan bu odanın mahkûmların kaldığı zindandan pek bir farkı yoktu. Odanın penceresi dahi yoktu. Dardanus yorgun bir şekilde kapıyı kapatıp hasırın üzerine uzanmıştı. Pek geçmeden uykuya dalmıştı bile.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.