- 1634 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ASKERLİKTE BAZI ARGO DEYİM VE SÖZCÜKLER İLE BAZI GELENEKLER
Askerlik, bildiğimiz gibi vatan borcu adı altında, her Türk gencinden yapması istenen bir görevdir. Askerlik, Türk erkeklerinin ailesinden, evinden, sevdiklerinden uzak kalmasına yol açmaktadır. Aynı zamanda da kişinin, kendini askerlikten önceki yaşamından farklı olarak, kışla yahut karakol gibi dışarıdan tamamen tecrit edilmiş bir ortamda yaşamaya zorunlu kılan bir olaydır. Bu ise askerlerin kendilerini bu ortama uyumlulaştırmalarını gerektirmektedir. Hepsinin yaşadıkları ve düştükleri veya çıktıkları durumlar aynıdır. Zaten askerlikte edinilen arkadaşlıklar, bu yüzden sağlam temelleri olan ve unutulmaz arkadaşlıklardır. Çünkü yanındaki arkadaşın senin de bulunduğun ortamda yerin dibine de girebilir, göğün en yüce katına da çıkabilir. Onun yaşadığı her şeye her an ortak olabilirsin. O da senin yaşadıklarına ortak olmaktadır. Bu da belirli durumlarda kendilerine has, zamanla da ortak yorumlar ve de isimlendirmeler yapmalarına neden olmuştur.
Askerler görev sürelerine göre birbirlerine çeşitli isimlendirmeler yapmışlardır. Örneğin; üniversite mezunu oldukları için askerlik yükümlülüklerini 6 aylık olarak Kısa Dönem yapan askerlere, uzun dönem askerler POŞET derler. Kısa dönem askerler de uzun dönem askerlere ÇUVAL derler. Bu tür yakıştırmalarda amaç, onu küçümsemek veya küçümseyici davranışlar veya hitaplar olduğunda cevap verebilmektir. Bir aylık askerlik yapanlar; Bedelli Askerlik Hizmeti yapanlar ve bir aylık hatta 18 günlük acemi askerlik hizmeti yapan öğretmen askerlerdir. Öğretmen askerler, acemilik sürecinden sonra daha çok taşraya yapılan atamalarıyla askerlik hizmetlerinin geri kalan kısmını asteğmen statüsünde ve öğretmen olarak yaparlar. Bedelli askerlere diğer askerler MAMİŞ ya da DAMAR BİRLİKLERİ derler.
Bir bölükte ortalama 70-80 civarı asker olur. Küçük bir alanda bir arada olan bu kişiler arasında rütbeden ziyade HEMŞERİCİLİK ve daha da önemlisi TERTİPÇİLİK yapmak zorunlu olmaktadır. TERTİPÇİLİK, aynı tertip askerlerin rütbe farkı gözetmeksizin birbirlerinin tarafını tutmalarıdır. Aynı tertip olanlar birbirlerine DEVREM veya TERTİP, diye hitap ederler. Ayrıca tertipler de diğer arkadaşlarına, tertip sırasına göre hitap ederler. Örneğin 1981/3 tertipten olan askerler, birbirlerine TERTİBİM veya DEVREM, diye hitap ederler. 1981/4’ler 1981/3 tertiplerin ALT DEVRE’sidir. 1982/1’ler, 1981/3’lerin ÇÖMEZİ’dir. 1982/2’ler 1981/3’lerin PİÇ TORUN’udur. 1982/3’ler, 1981/3’lerin HASTORUN’udur. 1982/4’ler 1981/3’lerin BİLET’idirler. 1983/1’ler 1981/3’lerin BOTBAĞI’dırlar. 1983/2’ler 1981/3’lerin BASTON’udurlar. 1983/3’ler 1981/3’lerin MEZAR TAŞI’dırlar. Bu arada 1981/3 tertip askerlerden önce gelmiş tertipler de vardır ve 1981/3 tertip asker, onların ALTDEVRE’leridir. Örneğin 1980/3’ler, 1981/3’lerin DEDE’sidirler. 1980/4’ler 1981/3’lerin PİÇ DEDE’sidir. 1981/1’ler, 1981/3’lerin AMCA’sıdır. 1981/2’ler, 1981/3’lerin ÜSTDEVRE’sidirler. 1981/3 tertipler ise 1980/3’lerin TORUN’udurlar.
Bu olay 18 aylık uzun dönem askerler arasındaki bir silsiledir. Dede’den, Torun’a doğru basamaklar vardır. Torundan sonraysa BİLET, BOTBAĞI, BASTON ve MEZAR TAŞI gelir. Dikkat edilirse 9 ay sonra PİÇ TORUN ve ondan sonra da HASTORUN yani gerçek TORUN gelmektedir.
1981/3’e GÖRE DEDE - TORUN SİLSİLESİ
1980/3 DEDE
1980/4 PİÇ DEDE
1981/1 AMCA
1981/2 ÜST DEVRE
1981/3 (KENDİSİ)
1981/4 ALT DEVRE
1982/1 ÇÖMEZ
1982/2 PİÇ TORUN
1982/3 HAS TORUN
1982/4 BİLET
1983/1 BOT BAĞI
1983/2 BASTON
1983/3 MEZAR TAŞI
8 aylık kısa dönem askerlerdeyse durum daha farklıdır. Olar bu olaya biraz da nazire yaparlar. Çünkü onlar bölüklerine geldikten 6 ay sonra gelen kısa dönem arkadaşlarına TORUN derler. Onlar geldiğinde bölükte bulunan kısa dönemler de onların DEDE’leri olur. Nazire yapmaktadırlar, çünkü 9 ay bile olmadan TORUN sahibi olmaktadırlar.
285. KISA DÖNEME GÖRE DEDE - TORUN SİLSİLESİ
283. KD DEDE
285. KD (283 KD’nin torunu, 287 KD’nin dedesidir.)
287. KD TORUN
Acemilik dönemini bitirip bölüğe yeni katılmış 1981/4 asker; bölüğe ilk geldiğinde bölükte o an kendinden üst tertiplerden kaç tane varsa; o kadar kep taşıyor varsayılmaktadır. Bölüğe geldiğinde bölükteki en üst tertip olan 1980/4’ten kendi tertibine gelene kadar 1980/4, 1981/1, 1981/2, 1981/3 olmak üzere 4 tane kep taşımaktadır. Üst tertipleri tezkere aldıkça bu kepleri atacak ve en son kendi kepini taşımaya başlayacaktır. Yani kendisi üst tertip olacaktır. Bu dönemden sonra, alt devreler bu askerin KEP ALTI’dırlar.
Bütün tertipler arasında küçük bir rekabet vardır. Askerin tertibinin yazıhanede, yemekhanede, koğuşta veya bulaşıkhanede görevli olması onun için önemli bir avantajdır. Yine üstdevreler de altdevreleri devamlı etki altında bırakmak ve psikolojik baskı altında tutmak için altdevrelere devamlı askerliklerinin bitmesine daha çok zaman olduğunu hatırlatırlar. Bunun için de özellikle kurulmuş cümleleri sarf ederler.
Örneğin;
"Sıçtığın bok nizamiyeye varmadı."
"Sıçtığın bok daha kurumadı."
"Sıçtığın bok Marmaya inmedi."
"Sıçtığın bok Burdur Gölüne varmadı."
"Benle mi bot bağladın?"
"Soru mu, boru mu?"
"Botumun bağı seni!"
"Sana 9 ay 10 gün takıyorum, 9 ay 10 günde neler olur? Biliyor musun?"
"Daha askerliğin çok!"
"Ne o askerliğin mi bitti?"
Üstdevreler de üst devre olduklarını hatırlatmak için "Askerliğim bitmiş" ifadesini yahut "Zorunuza gitmesin, şafağım 15" gibi ifadeler kullanırlar.
"Şafak kaç?" sorusuna yeni gelmiş olanlar KARANLIK, derler ya da kasatura numarasını söylerler. Kasatura numaraları ise en az 6 haneli rakamlardır. Şafak eğer çoksa yani 419 gibi "adam mı öldürdün?" y ada "4 cinayet, 2 gasp, 5 hırsızlık" ya da "müebbet mi?" derler.
Yine askerlikte her gün genellikle aynı olaylarla karşılaşmak, aynı yorumları yapmak durumunda kalmak nedeniyle bazı sözcükler askerlerin diline dolaşmıştır. Örneğin arkadaşının söylediklerini doğrulamak için "Uygundur abicim!"; arkadaşının söylediklerine karşı çıkıyorsa "Beni psikopata bağlama!"; arkadaşıyla birlikte bir iş yapacakları zaman eğer arkadaşı kaygı duyuyorsa, arkadaşını teskin etmek amacıyla "Sen rahat ol kardeşim!" gibi klişe sözcükler kullanılır.
Yine kullanılan diğer argo kelime ve deyimler ise şunlardır;
Bir askerin başka birinden parasal bir sonuç için faydalanmasına DAMAR YAPMAK, denir.
Bir askerin bir eşyası çalınmışsa, çalınmış denmez, YER DEĞİŞTİRMİŞ, denir.
Askerler çarşı iznine çıktıklarında, özellikle küçük illerde askerlik yapanlar, gezecek bir yer olmadığından hep aynı caddede gidip gelirler. İşte bu caddeye MECBURİYET CADDESİ, denir. Tugayların, kışlaların olduğu her ilde mecburiyet caddeleri mutlaka vardır.
Askerlerin masturbasyon yapmak için kullandıkları çıplak kadın resimlerine ATIŞ KAĞIDI, denir.
Askerin verilen veya verilmesi muhtemel bir işten kaçmak için ortadan kaybolmasına ARAZİ OLMAK, denir.
YATMAK; mutlaka yatıp, bir yerde uyumak veya uzanmak demek değildir; rahat bir konumu olmak hatta hiçbir şey yapmamak, demektir.
Tezkerenin alınacağı güne kadar doğan güneşler sayısının toplamına ŞAFAK, denir. Asker tezkere alacağı günden bir gün önce "ŞAFAK; DOĞAN GÜNEŞ" der.
İzine gidilecek güne kadar, ayın doğduğu her geceler sayısının toplamına MEHTAP denir.
Subayların habercilerine yani subay postasına KARI denir. Tabii böyle bir söylemde KOCA da subay olmaktadır.
Çok nöbet tutan askerlere NÖBET AĞACI, denir. Nöbetçi değişimi eğer gecikirse, ki bu gecikme bir dakika bile olsa NÖBETE TAKILMIŞTIR.
Son 100. gününde asker diğer arkadaşları tarafından yaz veya kış fark etmez, sırılsıklam oluncaya kadar ıslatılır. İşte bu dönemden sonra içeriden hiç çıkamayacağını; kışlada doğup kışlada öleceğini düşünen askerin bu fikirleri iyice perçinlenir. Ailelerine kavuşmak için duyulan heyecan, onları tezkereden uzaklaşmış hissine sürükler. İşte bu süreçte asker iyice gerginleşecek ve olaylara uyumsuz cevap ve yorumlar verecektir. Askerin yaşadığı bu sürece ŞAFAK SIKIŞTIRIYOR, denir. Yine bu süreç benzer bir şekilde izin gününe yaklaştıkça da görülebilir, bu döneme ise MEHTAP SIKIŞTIRIYOR, denir.
Son 81 günde asker artık il trafik kodlarına yani il plaka numaralarına gelmiştir, buna PLAKAYA DÜŞMEK, denir. Askerin bundan sonra 81 DÜZCE’den başlamak üzere her gün bir başka vilayetin plaka numarası şafağı kalacaktır. Bununla ilgili olarak askerler arasında küçük bir gayri resmi tören bile yapılır. Buna göre plakaya düşen asker, o gün hangi plakadaysa, o memleketten bir asker bulur. Bu askerin onun torunu olması daha makbuldür. Örneğin askerliğinin bitmesine 36 gün kalan ve Şafak 36, diyen bir asker Karslı bir arkadaşını razı eder, akşam güneş batınca karşı karşıya geçerler, bir başka arkadaşları da "Bir adım ileri marş!", diyerek komut verir; sonra bir daha "Bir adım ileri marş" diyerek komut verir, sonra aralarında bir adım kalmış olan asker arkadaşlarına "Tekmil!" diyerek komut verir. Daha sonra da Karslı olan arkadaşı, şu maniyi söyler;
"Burdur’dan kalktı tren, (Burada tugay hani ildeyse o il söylenir, örneğin Burdur)
Kars’ta yaptı bir fren
Dedemin şafağı 36
Alkışlamayan ibne ve götveren."
Karslı asker şafağı 36 olan arkadaşını sırtına alıp gezdirir, gezdirirken de bunu söylemeye devam eder. İşte buna TEKMİL VERME, derler.
Tezkereci asker gitmeden, arkadaşlarına ikramlarda bulunur. Örneğin topluca çay ısmarlar, onlara sigara ikram eder. Buna tezkereci çayı veya sigarası denir. Gitmeden önce arkadaşları, onun askerliği sürecince giydiği ve artık kullanılamayacak kadar eskimiş olan kamuflaj kıyafetlerini üzerindeyken, kıyafetlerini parçalarlar. Bu olay vahşi hayvanların avları üzerine atılıp, ondan bir parça et koparmaları ve avcı parçalamaları görünümüne oldukça benzemektedir.
Tezkere alındığı gün tezkereci asker ve onu uğurlayacak arkadaşları nizamiyeye giderler. Nizamiye işlemleri yapılınca bir arkadaşı onun çantasını, o çıkmadan önce nizamiye kapısından dışarıya, sivil hayata, özgürlüğe doğru fırlatır. Bu olaya ise ÇANTA ATMAK denir.
YORUMLAR
MAKSUT TURAN
Dehşet bilgilendirici bir yazı olmuş.