4
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
921
Okunma
Salgından dolayı okullar tatil. 15 gündür evdeyim. Benim gibi ders saatleri haricinde gezmeyi ve eğlenmeyi hayat tarzı haline getirmiş bir öğrenci için evde oturmak tam bir işkence… Ebeveynlerim ders çalıştırdıkları yetmiyormuş gibi bir de kitap okuma saatleri koydular. Ders kitabının kapağını açmaya üşenen biri için nasıl bir azap? Validem elime bir tuğla kalınlığında bir “Suç ve Ceza” tutuşturdu. Suçum neydi ki böyle bir ceza ile muhatap oluyorum? Bu kitaptan tek anladığım Raskol diye bir arkadaş var Rusya’da yaşıyor. Neyse ki bu eziyet dolu saatten sonra odama çekiliyorum. Bilgisayarın başına oturuyorum. Gmail, facebook,twitter ve instagram derken sanal alemde saatler sürecek bir yolculuğa başlıyorum. Yeni bir haber yok. “Mrb, nbr” gibi Msn Tarzancası ile arkadaşlarla mesajlaşıyorum. Onlar içinde evde oturmak tam bir işkence… Halbuki her okul çıkışı kafe’de çay içerdik, tatlı yiyip tatlı konuşurduk. Sıkılıyorum, uykum geliyor ve yatıyorum.
Kabustan uyandım. Pencereyi açık m. Gördüğüm rüyada bir kale kuşatması var. Mehter marşları çalıyor. Osmanlı askerleri kaleye hücum ediyor. Bende kalenin içindeyim. Şövalye kıyafetli adamlar beni yakalayıp, yaka paça kalenin avlusuna götürüyorlar. Aman Allah’ım oda ne… Elinde bir balta olan bir cellat. Cellat tam baltayı vuracakken uyanıyorum. Bu rüyaya hiçbir anlam veremedim.
Babamın kitaplığına gidiyorum. Yerden kitabı alıyorum. Köse Kadı Bahaeddin Özkişi… Yazar ve eser bana tanıdık geliyor. Sanki Türkçecimiz böyle bir kitaptan bahsetmişti. Eserin sayfalarını karıştırıyorum. Türkler, Macarlar, Necmeddin Efendi, Ali Bey ve Gall Adam. Karıştırdığım kadarıyla Osmanlı’nın Avrupa’da yaptığı savaşları anlatıyor. İçinde Macarlar olduğuna göre… Bir de hepsinden önemlisi geçen gece gördüğüm düşle ilgili olabilir. Üstelik bir de 252 sayfa… O tuğla gibi Rus klasiklerini okumaktan iyidir.
İlk kez bir okuma saatim dolu dolu geçiyor. Bu ne sürükleyici bir kitap böyle… Sanki Osmanlı’nın yükselme devri önümde bir film şeridi gibi önümden geçiyor. Tarih hocamızda bu devri yazar gibi anlatsa her birimiz tarihten iyi notlar alırdık. Tarihleri ezberle, anlaşma maddelerini yaz. Oradan beş puan gelir şuradan üç puan gelir. Falanca testten 20 net yaparız. Yıllar yılı tarih diye bizi armudun sapı, üzümün çöpüyle uğraştırmışlar. Halbuki burada hepsinden fazlası bir ruh, bir gaye, bir dava var. Aldığımız yerleri sırf kılıçla değil, aynı zamanda gönülleri fethederek aldığımızı yazıyor. Ali Efendi, Necmeddin Efendi’nin diyaloglarında , Türk adaletinin Macarlar üzerindeki tesirinden bahsediyor. Hatta o kadarki bazı mutaasıp Macarlar bu etkiyi asgariye indirmek için her türlü melaneti icra ediyorlar. Kitap ismi sürekli zikredilen fakat kendisi pek ortada olmayan birisi var: Köse Kadı… Aklıma Cüneyt Arkın oynadığı filmlerdeki akıncılar geliyor. Onlarda gerektiğinde casus gibi düşman kalesine sızıyorlardı.
Annem işaret diliyle okuma saatinin bittiğini söylüyor fakat ben okumaya devam ediyorum. Kitabı elimden bırakamıyorum. Valide şaşırıyor fakat müdahale etmiyor. Kitabın sonlarına geldiğimde vakit geceyi buluyor. Sonlardayım. Kitabı bitirdiğimde babam elime bir kitap daha uzatıyor. Üzerinde “Uçtaki Adam- Bahaeddin Özkişi” yazıyor. Babam:
-Kitabın devamı… Yeter ki oku diyor.
Gerçekten de dedikleri doğruymuş. Bazı kitaplar vardır ki hayata bakış açımızı değiştirir. O kitaplar kendimizden bir parça bulduklarımızdır. Artık tarih ve edebiyat derslerinde esnemeyeceğim. Osmanlı Yükselme devri anlatılırken Fatih, Yavuz,Kanuni kadar aklıma isimsiz kahramanlarda gelecek. Köse Kadı, Ali Bey ve Necmeddin Efendi…