- 1491 Okunma
- 15 Yorum
- 4 Beğeni
ZAMAN
Şu defolası belanın yüzünden internet, mutfak, televizyon üçgeninde dolaşıp duruyoruz.
İnternet de bir yazı çarptı gözüme. Zamanın kıymetinden bahsediyordu.
Hepimizin olduğu gibi benim de hayatımda kıymetli zamanlarım vardı.
Düşündüm. Neydi o zamanlar?
BİR YIL:
Askeri okulda son senem. Babam:
“ Oğlum. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Şurada kaldı bir senemiz. Allahın izniyle o bir yılda geçer. Bu yoksulluk biter mut’una ereriz inşallah.” Diye yazmış mektubunda.
O bir yıl bitmiş, mezun olmuştum. Paramız vardı artık. Evimize istediğimiz zaman et de alabiliyorduk
BİR AY:
Şimdi oturduğumuz evimizin önünde geniş bir arazi var. Bir gece oraya hurdalar ve eski brandalarla bir çadır kuruldu. Baba, anne ve 8-9 yaşlarında ki kız çocuklarıyla çöplerden kâğıt ve geri dönüşüm atıklar topluyorlar, topladıklarını satıp çadırlarına gidiyorlardı. Onları her gün balkondan seyrediyordum. Maaş almama daha bir ay vardı. Maaşımı alınca onlara verebildiğim kadarıyla para yardımı yapmayı düşünmüştüm. Ama bir ay dolmadan belediye çalışanları çadırlarını söktüler. Bir daha da onları hiç göremedim. Arzu ettiğim yardımı yapamamıştım. O hâlâ içimde ukdedir.
BİR HAFTA:
Okul tatillerinde bir marangozun atölyesinde çıraklık yapardım. Her hafta sonu ustamız yanında çalışanlara para verirdi. Az veya çok beni de ihmal etmezdi. Aldığım o haftalıkla yiyecekler alır, büyük adam edasıyla evimize götürürdüm. Evdekiler sevinir, ben mutlu olurdum. O bir haftalar benim için çok kıymetliydi.
BİR GÜN:
Askerlerin vaz geçilmez görevlerinden biri de nöbetlerdir. Otuz yılda tuttuğum nöbetleri toplarsak bayağı bir rakam çıkar ortaya. Nöbetçi olduğum günlerde gecenin geç saatlerinde cır cır böceklerinin seslerini dinler, gökyüzüne bakardım. Ay bir aile reisi, yıldızlarda onun çocukları gibi gelirdi bana. Düşünürdüm. Şimdi sıcak yataklarında olanlar ben ve benim gibi nöbette olanların sayesinde huzur içinde uyuyorlardı. Mutlu olurdum.
BİR SAAT:
Oğlum mezun olmuş, rütbesini kollarına takmış yoldaydı, evimize geliyordu. Daha gelmesine bir saat olmasına rağmen, duramadım. Evden çıktım, oğlumu bekliyorum. O bir saat bir gün olmuştu bana, geçmek bilmemişti. Gelen oğlum elimi öpmüş bende mutluluk gözyaşlarıyla onun alnından öpmüştüm. Ömrümün en kıymetli bir saatiydi o.
BİR DAKİKA:
Askeri okulun sınavlarına gireceğiz. Sınav başka şehirde. Bir arkadaşımla anlaştık. Sınava beraber gideceğiz. Biletlerimizi aldık. Otobüsün hareket saati geldi. Ama arkadaşım hala yok.
Otobüs hareket etti. Ben yalnız gittim. Kazandım sınavı. Otobüsü kaçıran arkadaşım sonra hukuk okudu. Hâkim oldu. Onun yerine ben otobüsü kaçırsaydım. Ben hâkim olabilecek miydim? Kader buydu. Onun ekmeği yargıdan, benim ki de Silahlı Kuvvetlerdendi.
BİR SANİYE:
O yıllarda köydeyiz. Ben 3-4 yaşlarındayım. Ağustosun sarı sıcak günleri. Ailece tarlada orak biçiliyor. Ben girmişim ekinlerin içine, görünmüyorum. Abim kaldırmış tırpanı ekinlere vuracak.
Babam: “Halil ekinlerin içinde oğlan var. Dikkat et…” diye bağırmak istese de tırpan oturmuş bacağıma. Hatırlıyorum, çok çektim o yaradan. Hala izini taşırım bacağımda.
BİR SALİSE:
Hava Kuvvetlerinde sekiz sene güreş tuttum. İyi bir güreşçiydim. Öyle derlerdi. Silahlı Kuvvetler Güreş turnuvasındayız. Eleye eleye geldik. Deniz Kuvvetlerinin güreşçisiyle ben, final yapıyoruz. Rakibim namlı bir güreşçi. İlk devre hiç puan yok. İkinci devre benim pasif güreşmekten bir ihtarım var.Güreş böyle biterse denizci kazanacak.
Tabelaya baktım son bir dakika. Var gücümle saldırdım.
Güreşte subleks diye bir oyun vardır. Rakibin sırtı göğsünde iken yapılan bir oyundur. Denizci öyle bir pozisyona düştü. Göbeğinden kilitledim ellerimi. Doldurdum supleksi. Ben köprü de iken rakibinde sırt üstü düşmesi gerekiyordu. Bu bir anlık oyunla birlikte,güreşin bittiğini ilan eden gonk ta çaldı. Rakibimle ben minderin ortasında sonucun ilan edilmesini bekliyoruz. Müsabakanın bitmesinin ardından 10- 15 dakika geçti. Netice açıklanamıyor. Hakemler tartışıyorlar. Sonun da anons yapıldı. Denizci tuş, ben de şampiyon olmuştum. Şampiyonluğum son salise de gelmişti.
SON ON YIL:
Defterdeki üyeliğime baktım da şöyle, on bir yılı geride bırakmışım. Geçen on bir yılda neler neler yazmış,
Ne yazılar, ne şiirler okumuşum.
Sizlerin olduğu gibi, benim de kıymetlim EDEBİYAT DEFTERİ.
Hep olun, hep olalım…
YORUMLAR
Sevgili Bedri Ağabey,
Yazınızı okurken kendimi bir trenin farklı duraklarında hissettim. Hepimizin hayatında son durağa giderken bu türden duraklar var. Kimi çok uzun, kimi çok kısa ama geçmeyen. Yazan el o kadar ustaca yazmış ki,
Muhteşem.
Eline sağlık.
Sevgi ve Saygılar.
Bedri Tokul
Doğumla birlikte ücretsiz birer bilet veriliyor insanlara.
Ve...
Sizin ifadenizle başlıyor tren yolculuğu.
Son durak neresi? Biletimiz nereye kadar geçerli bilmiyoruz.
Kondüktör geliyor, biletimize bakıyor." En yakın durakta ineceksin.
Yolculuk buraya kadar haydi..."
İniyoruz,bakıyoruz giden kara trenin ardından. Ve diyoruz ki ağlayarak:
"Bir bana mı yer yoktu bu kara trende sanki???"
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Merhaba,
Aslında ne kadar kıymetli her salisemiz bile şu yer yüzünde.
Ama gerektiği gibi harcamıyor çoğu kimse.
Zaman süratle geçip gidiyor, içine ne acı tatlı anılar sığdırarak
Bir gün bakacağız ki, bitivermiş, bize ayrılan sürede.
O güne kadar sağ ve sağlıklı kalmaya devam edelim inşallah.
Bedri Tokul
Diyordu bir şair.
Çok haklısınız.
Selam ve Saygıyla.
Somut olduğunu kanıtlamak için mekanik - elektronik her çeşit sayar ( saat ) yapılmış olmasına rağmen algıda bıraktığı farklılıklar nedeniyle soyut olup olmadığı da tartışılan böyle başka bir kavram daha var mı?
Hepimizin hayatında algımıza göre uzayıp kısalan, belki de bugün biz olmamızı sağlayan böyle 'zaman'larımız vardır mutlaka. İzleri de 'değeri' ölçüsünde kalır.
Yazınızı okurken belli yaşlarımdaki benim için çok önemli olan 'zaman aralıklarımda' jet hızında bir gezinti yaptım Böylesi uzun bir zamanın saniyelere sığmasına tekrar hayret ettim. Durakladığım istasyonlarda inmeden kısa gözlemlerimi yapıp devam ettim.
Bir panoya asılmış hayatın belli noktalarına dokunan bir yazı gibiydi.
Ben hâlâ zaman aralıklarımda dolaşıyorum!...
Kutlarım düşündüren yazınızı Bedri Bey.
Saygılarımla..
Bedri Tokul
"Serap Hocam ne der acaba? diye düşünürüm.
Siz bir ekolsünüz bizler alaylı.
Her görüşünüz başımızın gözümüzün üstünde Hocam.
Selam ve Saygıyla
Kurgu çok güzel olmuş ilgiyle okutturuyor yazınız kendisini. Çok çabuk geçtiği düşünülen zamanın bazıları için geçmek bilmediğini nadir olsa da hissedenler vardır, ben çoğunlukla geçmediğini düşünenlerdenim, onun için öfkeliyim, hayata karşı isteksizim. Uyanmamak uyuyacağım zamanı bekliyorum. Selamlar saygılar ağabeyim.
bilgisayar kafayı yemiş kendi kendine kelimelerin yerini değiştirmiş yeniden yazdım
Afet İnce Kırat tarafından 4/11/2020 8:32:37 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Tokul
Önce şu bilgisayar konusunu anlatayım ben sana. Benimde de defalarca
başıma geldi.
ELindeki leptopla birlikte hareketli maus'u kullanıyorsan bunlar oluyor.
Senin başka bir sorunun yoksa yapılacak işlem su:
Sol alttaki Fn tuşunu basılı tut, F3 tuşuna bas. Leptoptaki o maus ekranı devre dışı oluyor kumanda hareketli mausa geçiyor.
Gelelim yorumuna;
Öfke yok.
Pes etme yok.
Ömrümüzün son demlerini sevmesek te gönlümüzce yaşamının bir yolunu bulmamız lazım.
Selam ve sevgiyle bacım
yaz gecelerinin koynunda cırcır böcekleri ne güzel konuşur insanla, biraz ben konuşayım desen ,başka sesler karışır onlara, sana sıra gelmez,bir hışırtı bir bilinmeyen sesin korkusu bile ay ışığın yıldızların altında o güzel muhabbeti bölmeye yetemez..bir ömür geçse de hala öterler seslenirler o anlar gönül verip dinleyenin gönlünden asla çıkmaz.
buğday arpa yulaf başaklarının içinde bir tırpan belki orak hatırası bende almışım bacağıma.. çocukları niye iletirlerdi tarlaya tonca bilinmez amma demek ki geride bakacak ilgilenecek kimse kalmazmış..
**
son dönemlerde ne okuyorum ne yazıyorum bilmiyorum komutanım..
teşpihte hata olmasın
edebiyat defteri de o geceler ve cırcır böcekleri gibi..dinleyene dünyayı insanı göğü yeri akla hayale ne sığarsa işte o tertemiz musiki gibi..seslenir durur uzaktan uzağa b/akan belki zamanla kurumuş çoban çeşmeleri gibi..
kaleminize sağlık
sevgi ve hürmetlerimle..
Bedri Tokul
Ne seni yazmak kesiyor, ne de beni okumak.
Belli mi olur?
Gün olur devran döner.
Belki bir gün bir araya geliriz.
Sen saatlerce konuş.
Zevkle dinleyeceğim seni.
SÖZ...
Yinsani
lakin sanki hayat enerjim git gide çekiliyor, yurdumun doğusundan batısına kuzeyinden güneyine ziyaret etmekistediğim bir elin parmakları nispetinde çok değerli insanlar var..
lakin sanki hayat çekiliyor içimden..
zor olsa da toparlayabilirsem kuyruğu çok sevinirim.. zor ama 2020 de görüşmek istediklerim vardı planımda dayılın ilk çeyreği yılbazında hiç umut vaadetmiyor..
:)lakin olurda buluşup karşılıklı oturabilirsek de internet üzerinden yazışalım karşılıklı sandalyelerde olmaz mı:))
sevindirdiğiniz kadar sevinmeniz dileği,
sevgi ve hürmetlerimle..
Güne gelmesini beklediğim bir yazıydı. Sağlık olsun. Benim günümün yazısı...
Hem konu seçmede, hem hislerini hissettirmede, hem kalitede tartışmasız bir numarasın abi.
Zaman dilimlerinin bir insan hayatındaki önemini bir kez daha düşündüm. Sayende benim salise, saniye, dakika ve saatlerim ve diğer zaman dilimlerim film şeridi gibi geçti gözümün önünden.
Adamsın yazıyorsun !
Seni seviyorum Bedri abim... Tebrikler.
Bedri Tokul
Güne gelmese bile önemli olan gönüllere gelebilmek.
Bu gün güne gelen yazı çok güzel yazan da iyi bir kalem.
Çok sevdim o yazıyı. İyi ki güne getirmişler.
Bir gün oturduğumuz hayat masasına adisyon gelecek
Varsa paramız öderiz.
Yoksa mutfağa gider bulaşık yıkarız.
ÖPTÜM SENİİİİ
Bu içten samimi sıcacık yazınızı çok beğendim
Saniyeden dakikaya oradan yıl ay hepsi de kıymetli bir anlatım tarzın da tadın da olmuş eliniz yüreğiniz var olsun ,,ben de denedim bi kaç kez bu şekilde yazmayi ama henüz daha var gibime geliyor böyle güzel yazi yazmak için epeyce bir zaman dilimi ,, gerek sanırım pişmek adına
Saygılar bedri hocam 🙏
Bedri Tokul
Çok teşekkür ederim. Yorumunuzla yüreğim sımsıcak oldu.
Siz yazmaya devam edin. Yüreğinizdeki sıcaklık kutuplardaki
buzları eritecek, bir piknik alanında mangal ateşine dönüştürecektir belkide.
Selamlarımla...
TUANAY
Inşaallah çok tşk ederim 🙏😊
Hayat uzun olduğu kadarda kısa
Ne oldğunu anlamadan birde bakmışsın saçlar beyaz
Geriye bakınca o uzun hayat sandığımız kısacık bir filim
Bedri Tokul
Ama onlar dökülmeyi tercih etti.
Olsun. Ben de:
"Benim anlım enseme kadar açık" diye avunuyorum.
Samimi yorumunuza samimiyetle cevap vermeye çalıştım.
Teşekkürlerim ve Saygılarımla.
Yazıyı okuyan eminim ki gözlerini kapatıp geçmişe yolculuk yapmıştır. Zaman bir hediye ve gelip geçti herşey bazıları yaşanmamış gibi hiçbir şey. Siz zamanı doya doya yaşamışmışsınız.
Yüreğinize sağlık komutanım.Zaman size hep güzellik geçirmesini dilerim.
Saygılarımla...
Bedri Tokul
Her hayat bir romandır. Hiç değilse bir hikaye.
Daha da olmadı bir fıkra...
Teşekkür ediyor sevgilerimi gönderiyorum.
Selamlarımla.
Yıl 2018,aylardan ağustos, günlerden Cuma ve kurban bayramının dördüncü günü. Rahmetli babacığım uzun yıllardır hasta ve yatağa bağımlı yaşıyordu. O gün son mamasını yerken aniden nefessiz kaldı. Hemen ambulans çağırdık ve umduğumuzdan da erken geldi. Ambulans görevlileri ilk tıbbi müdahaleyi yaptılar ve acil hastaneye gitmemiz gerekli dediler. Ambulansa bindik ve görevli arkadaş anında Mavi Kod alarmı verdi. Oysa benim o kadar çok ambulans geçmişim olmasına rağmen, daha önce Mavi Kod alarmı verilmemişti ve ben ne anlama geldiğini bilmiyordum. Hemen doktor arkadaşımı aradım ve durumu anlatıp Mavi Kodun anlamını sordum. (Ambulanstaki görevlilere sordum bana cevap vermediler belki yaşanan anın vahametinden dolayı.) Arkadaşım birkaç saniye sustu ve sonra sesi titreyerek kısaca anlattı.
Acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyan hastaya, tüm hastane personeline en kısa sürede müdahale edilmesini sağlayan acil durum yönetim şekli. Çoğunlukla kalbin durması (kardiyak arrest) durumundaki hastaya müdahalesini birinci öncelikte mümkün kılması.
Kanım dondu, boğazım düğüm düğüm oldu. Ambulansı süren kişi sürekli anons yapıyor. 8 dakika kaldı, 7 dakika kaldı, 5 dakika kaldı, 3 dakika kaldı ve 1 dakika kaldı. Dakikaları anons ederken trafikteki araçları da uyarıyordu “acil durum yol verin”. O sekiz dakika seksen yıl kadar bitmeyen bir zaman dilimi , sekiz dakikalık yol ise milyon kilometre kadar uzundu benim için. :(( Herkesin hayatında illaki bir zaman dilimi vardır. Benimki de sekiz dakika. Hiç unutmadım, unutmam da mümkün değil.
Anın kıymetini bilmek gerek. Dün geçti gitti mazi oldu, yarın ise bir bilinmez muamma. Bugün ise bizim, en iyi şeklide değerlendirebileceğimiz bir armağan. Bu armağanı ne zaman ve kime ayıracağımızı iyi hesaplamamız gerekir. Eğer zaman sana ayrılıyorsa, ayıranın da sana ne denli değer verdiğini bilmek gerekir.
Edebiyat Defteri , üyeleri çok değerli.
Sizin gibi değerli komutanım.
Tebrik ederim güzel bir paylaşımdı.
Sonsuz saygılarımla sağlıklı olun, bizimle kalın.
Bedri Tokul
Yorum olarak yazdığın babanızın rahatsızlığı(Allah rahmet etsin) aslında
başlı başına bir yazı konusu. Ne güzel anlatmışsın o 8 dakikayı.
Çok duygulandım. ben de seninle ambulansdayım sanki.
Evet.
Gün geçti gitti, mazi oldu. Yarın ise bilinmez. Anın kıymetini bilmek gerek.
Değerli yorumun ve benim için iyi dileklerine gönülden teşekkür eder
gözlerinden öperim.
Sağ ol...