- 964 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Ah! Kavaklar!
Siyah Beyaz Bir Fotoğraf / Herhangi Bir Gündü,çok önemli Değilldi ....
Bursa
!ilk Günler ....
Ayrıldılar… Gri bir şehrin köşesine kondurulmuş gri bir zamanda o parmaklıkların ardında kaldım. Çocuk ellerimle tutunduğum demirin kokusundan ziyade; gözlerimin dışarıda, o bahçenin dışında ve onların ardında kaldığını hatırlıyorum. Ben de o bakımsız bahçede unutulmuş ,kökleri henüz canlı ama mevsimin dönüşünde kızıl kıyamet bir sonsuzluk çığlığında sararmaktan çok grileşmiş garipsediğim bitkiler gibi olmuştum bir anda…O Bursa sabahında ,en az onlar –yani sonbaharın izleri kadar yalnız bırakılmıştım.Bir dolmuşa binmiş ve gitmişlerdi. Kavaklar uzundu, hatta öylesine uzundu ki; tek tük kalmış olduklarını tahmin ettiğim yapraklarının sadece hışırtılarını duymak bana hüzünle başlayıp bin bir renkli anıyla dönecek çocuk zamanlarımı hatırlatacaktı sonrasında… Çocukluğumun içimde renksiz bir böcek gibi büyüyen yalnızlığını, sonradan özlemi hatırlatacaklardı… Bunu bilsem; kaldırır kafamı bakardım bir kez olsun sonbahar uçurtmalarının dalgalandığı yaprak bedenleriyle göz göze gelmek isterdim belki kavak ağaçlarının … Çocuk bedenimle karşılaştırıldığında,zaten kendi hallerinde rüzgârla titreşirken bile yalnızlığı hatırlatıyorlarken;kalbime derin bir özlemin mührünü mıhlayacakları aklıma gelmezdi o zamanlar.
Çok sonrasında duydum Sezen Aksu’nun “Ah Kavaklar” adlı şarkısını… Bilmiyorum nedense bu şarkıyı duyduğumda ; 3. Sınıf otel odalarına benzediklerini sonradan ansadığım yatakhanemiz,sabahın buğulu ve sis düşmüş bahçesinin ayazında kalıp kalmış…öylece yalnız ve umursamaz gibi duran kavak ağaçları ve birkaç küçük serçenin umutsuzca kanat çırpışlarına benzeyen tatlı cıvıldamaları gelir aklıma…
Tatsız,mahmur sabah etütleri…Kavakların arasında “yaylalar yaylalar bizim oğlan aşıktır diloy diloy yaylalar” diyen asker ağabeylerin sesleri dile gelir o uzun süre siyah beyaz kalan anılar defterinde rüzgârın uçurduğu sayfaların kenarında huysuz ve yaşlı bir kedi gibi yazdıklarımı izleyen ve parmaklarımın ritmine yetişmeye çalışan yaşlı gözlerim gelir aklıma…
Ne ara büyüdüm hatırlamıyorum… Daha dün gibi aklımda ortaokula başlayışım… İlk kez anne babadan,biricik kardeşimden,Sinop’un küçük kendi halindeki mütevazi varoluşundan uçmuş gelmiş konmuştum yanlış bir mevsimde yanlış ve erken bir zamanda o sarısı çalınmış sonbaharın grisine yazgılı bir fotoğrafa çivilemiştim ayrılık vaktini…Parasız olmalıydık,çünkü parasız yatılıydık
......................................10 Nisan 2016.... Gülgün Aydın apieceofrose
YORUMLAR
Dalip gittim eski zamanlara yazıyı okuduktan sonra...
Dedim kendi kendime; nasıl da acele ederdim büyümek için...Şimdi keşke çocuk olsam laflarım sadece bir rüya.
Yüreğinize sağlık...günümün yazısı oldu şimdiden.
Tebrikler