mnblclr
KADIN HAKKI
“Beyefendi, siz bir kadına ne hakla böyle davranabilirsiniz? İçinde bulunduğumuz yüzyılda kadına şiddeti asla tasvip etmiyorum. Kadın; bir meclisin, bir toplumun gülüdür yaa! Nasıl ki kadınlar erkeğe sadakat göstermek zorundaysa erkek de aynı sadakati göstermek zorundadır.
Ali Bey, Ali Bey! Sen gül gibi karının üstüne gül koklayamazsın. Bu yaptığın ayıptır, ayıp! Sokağa nasıl çıkıyorsun, hangi yüzle arkadaşlarına bakıyorsun? Senin aklın başında mı be adam? Karının üstüne kuma getiriyorsun ve resmi nikâhlı eşini evden atmaya çalışıyorsun. Buna itiraz eden karını da öldüresiye dövüyorsun. Sen insan mısın? Söyle!
Senin bizim kültürümüzden de dinimizden de haberin yok mu? Türk kültüründe kadına şiddet yoktur, efendi! Çok eski Türklerden tutun, Selçuklu’ya, oradan Osmanlı’ya, gelin Türkiye Cumhuriyeti’ne bizim kültürümüzün her döneminde kadına değer verilir; kadın el üstünde tutulur. Bizde kadın dışlanmaz, eşinin yanındadır. Bak dinimiz İslam’a. Kadınların toplumdaki konumu ve önemi hakkında ne çok ayet ve hadis var. Haberin var mı bunlardan efendi?”
Elif Kadın, bin bir düşüncenin örümcek ağı kurduğu kafasını kaldırdı ve televizyonda avazı çıktığı kadar bağıran ve karşısındaki adamı bu cümlelerle suçlayan kadına baktı. Bağırmaktan, kırmızı ceketiyle aynı renge bürünen kadın, kameranın sadece kendini çektiğinin farkına vardığı anda el ve kollarını daha hararetli kullanmaya başladı.
Bu hareketler Elif Kadın’ın dikkatini iyice çekti ve televizyondaki kadının ne dediğini kendi kafasında yargılamaya başladı. Akşama yemek olarak sofraya koyacağı patatesleri soymayı bıraktı ve engin bir hayal dünyasının karanlık sularında tek başına yüzmeye başladı. Bu karanlık denizde tek başına yüzme haline yukarılardan bir baktı. Kendini mutlu edecek kara parçasını ufuk çizgisinin berisinde hiç göremedi. Bu anda yüzdüğü su daha bir karardı.
Geçen gün kocası Salim ona bağırıp çağırmadı mı? Pilava bu kadar tuz atılır mıymış? Adam elinde tuttuğu ayran dolu bardağı duvarda parçalamıştı da Elif Kadın duvarı temizlemek için saatlerce uğraşmıştı.
Bu anda aklına başka bir anı takıldı: Geçen sene kaynanası köyden sabah erken gelmişti. Elif Kadın, kaynanasının elini büyük bir saygı ile öptükten sonra içeri buyur etmiş; hemen kaynanasına kahvaltı hazırlamıştı. Köyden ve köydekilerden bahsedildikten sonra Elif Kadın, evi toparlamak için kalktı. İçeriyi ve dışarıyı iyice temizledi. Ne kadar zaman geçti bilmiyordu daha doğrusu geçen zamanı anlamamıştı. O ara Salim eve gelmişti. Anasına öğle yemeği yiyip yemediğini sorduğunda bu soru Elif Kadın’ın kulaklarında çınladı, Elif Kadın zamanın ne çabuk geçtiğini anladı ve öğle yemeğini hazırlamadığını hatırladı. Elindeki süpürgeyi bir kenara attı ve hızlı adımlarla eve yöneldi. Kapıya vardığında Salim’in çatık kaşlarıyla karşılaştı. Salim’in pençeleri Elif Kadın’ın saçlarına yapıştı ve Elif Kadın’ı tüm kuvvetiyle içeri çekti. Salim’in yumrukları falezleri döven sert dalgalar gibi kesilmiyordu. Birbiri ardınca yüzüne, kollarına, bacaklarına, karnına denk gelen yumruklar Elif Kadın’ı bayıltma noktasına getirmişti. Elif Kadın’ın içini yakan, Salim’den gelen yumruklar değil; kaynanasının bu duruma tepki göstermemesi oluştu.
İşte bunun gibi çirkin anılar Elif Kadın’ın yüzmek istediği bembeyaz denizi, zifir gibi kapkara yapmıştı.
Her masalda mutlaka iyi ve kötüler vardır. Elif Kadın, kendi macerasının anlatıldığı bu masalda iyi kişi miydi, yoksa kötü kişi miydi? Buna bir cevap bulamamıştı.
Elif Kadın bir anda dikkatini televizyondaki kadına vermişti. Kadın aynı heyecan ve kudretle bağırıyordu.
“Şimdi buradan tüm kadınlara sesleniyorum: Bizi evinde, iş yerinde izleyip de dayak yiyen, aldatılan, hak ve hürriyetlerinden alıkonan kadınlar!..
Bu tür kötü davranışlar sizin kaderiniz değildir. Kocanızın dayağını yemek zorunda değilsiniz. Sizi eşleriniz bir mal gibi görüp de kendi keyfî işlerinde kullanamaz. Bir kadın bir başka kadının kuması asla olamaz. Bu aşağılayıcı tavra hiçbir kadın layık değildir. Başkaldırın, isyan edin, dik durun! Hiçbir güç sizin kalbinizden kuvvetli değildir. Kocanızın karşısına dikilin ve beni dövemezsin diye haykırın yüzüne, beni bir mal gibi kullanamazsın diye haykırın yüzüne! Siz bir insansınız ve erkelere sunulan hakların istinasız hepsine sizler de sahipsiniz. Hakkınızı arayın. Hakkınızı yedirmeyin. Kadın haklarını size kötü davranan kocanızın yüzüne haykırın. Haykırırsanız kazanırsınız, haykırırsanız haklılığınızı su üstüne çıkarırsınız. Unutmayın ki savaşan kazanır!”
Elif Kadın’ın vücudunda bir uyuşma başladı. Parmaklarından başlayıp saç tellerine kadar yoğun hissettiği bir uyuşma… Bedenindeki uyuşma beynine de sıçradı. Bu uyuşma ile de isyan kıvılcımları da yüreğinde kendini hissettirmiş oldu.
Bir kadın olarak eşine yıllarca hizmet eden, eşinin hep yanında duran, onu hiç aldatmayan ve ona laf getirmeyen bir kadının artık değeri bilinmeliydi. Bugüne kadar değeri bilinmeyen ve hep, değersiz bir tenekeden daha fazla değer görmeyen pırlantanın yansımasını, göz alıcılığını yansıtmak istiyordu.
Az sonra Salim gelecek ve yıllarca kendine yapılan haksızlığı onun yüzüne bir bir söyleyecekti.
(Az sonra)
Salim, kapıdan gülerek içeri girdi. Karısına bir baş selamı verdi ve göz kırptı. Bu sempatik hareketler Elif Kadın’a cesaret verdi.
(Daha sonra)
“Vallahi amirim biz de bir şey anlamadık. Salim ile aynı yerde işçiyiz. Beraber eve geldik. Çok sevinçliydi. Hatta yolda onu bekledim, kendi gitti hanım sever diyerekten halka tatlı bile aldı. Eve vardık. Onun evi benim evin hemen önünde. Ben kendi evime yöneldim, dışarıda kızımı gördüm, onu severken bir gürültü koptu. Salim bağırmaya başladı. Korktum, koştum onların yanına, baktım ki Elif Kadın yerde ölü gibi yatıyor. Bizim Salim suratına iki tane oturtmuş. Biz de ambulansı aradık, hastaneye getirdik.”
Polis:
- Peki, neden kavga etmişler?
- Vallahi amirim Elif Kadın, Hakkı diye birini mi sevmiş, n’apmış!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.