Eski Fotoğraflar Neden Saklanır ki?
Her evde eski siyah beyaz fotoğraflardan tutun da son 20-30 yıl öncesine kadar birçok fotoğraf vardır. Dostlarımızla, arkadaşlarımızla yan yana geldiğimizde bazen önümüze eski fotoğraflardan biri konur. Karşımızdaki o tatlı üslubuyla başlar anlatmaya… Neler anlatılır neler… Dedesinden, dedesinin babasından, yanından duran büyükanneden bahsedilir. O devrin kıyafetleri, eski siyah beyaz fotoğrafın tozlarına karışan anılar, başkalarıyla paylaşılan bir o kadar muhabbet…
Siyasetle ilgilenmiş ailelerde başka fotoğraflar vardır. “Bak, dedem İsmet Paşa’nın yanında nasıl da durmuş. İsmet Paşa da ona ne güzel bakıyor değil mi?” Hakikaten İsmet Paşa da fotoğrafta Sadık Çavuş’a o kadar güzel bakmış ki… Sonra hikayeyi dinliyoruz ki bu anılardan koca bir roman olur.
Edebiyatçıların fotoğraflarında neler var neler… O çıkınlar bir açılmayagörsün… “Bak, üstad Kayseri’ye geldiğinde bir avuç insan onu ağırlamış.” Fotoğrafa bir bakıyorsunuz ki, Necip Fazıl’ın yanında duranları bugün bir araya getirmek imkansız. Kimisi hayata erken veda etmiş, kimisi başka diyara gitmiş; ama bu fotoğrafta işte yan yanalar. Güzellik işte bu…
Edebiyat dünyasının, sanat dünyasının nice insanını ağırlamış bizim büyüklerimiz. Ama bu eski fotoğraflar artık birileriyle paylaşılmalı. Hem fotoğraflar unutulmasın, tozlu raflardan çıksınlar aydınlığa, hem de bu anılar yaşatılmalı. Bizden sonraki insanlar bütün bunları görmeliler. Kayseri bir dünya şehri olmaya giderken dört nala, arada bir bedenimizi dinlendirip ruhumuzun bedenimizi yakalamasını sağlamalıyız.
Bütün bunları niye yazıyorum. Kayseri Büyükşehir Belediyesinden gelen bir yazıyı görünce “hah dedim”. Çünkü aradığımı bulmuştum. Adına yarışma demişler, yarışma gibi bakmadım hiç. Çünkü, heyecanım yarışmadan dolayı değil. "Bir fotoğraf, bir anı" yarışması... Düşünsenize, Kayserisporlu eski futbolcuların, yöneticilerin fotoğrafları gelirse… Birileri o devrin anılarından bizimle paylaşırsa, aman Yarabbim hoş olmaz mı? Ya da Atatürk’ten, İsmet Paşa’dan, Menderes’ten, Demirel’e kadar nice siyasetçinin köylerimizdeki, kasabalarımızdaki, kurumların açılışlarındaki fotoğrafları gelirse dizi dizi… Büyük üstatlar, edebiyatçılar, bilim adamlarının Kayseri’deki yılları göz önüne serilirse… Haydi bir bakıyorsunuz, bir bağ evinde ihtiyar ninem, dedem o serin servinin dibinde bağdaş kurup oturmuşlarsa… Tokanada hacı anne yemek pişirirken, hacıbaba eski mahalledeki dükkanının önünde… Keyfe bakın siz… Birisi beyaz kalpağını, öteki börkünü giymişse… Yemenisi, poşusu, sarığı, yazması derken onca etnografik malzeme dizi dizi gelirse…Gelir mi gelir…. Eski mahallelerin fotoğraflarını görünce şöyle şaşırsak… Vay be, o zaman neymiş, şimdi ne oldu desek…
Bu yarışma aslında Kayseri’nin kültür hayatına büyük bir destektir. Fotoğraflarla anıların birleştirilmesi ise gerçekten çok iyi düşünülmüş. O yüzden Büyükşehir Belediyesini ve kıymetli dostum Oktay Durukan’ı tebrik ediyorum. Umarım ki insanlar ortaya çıkacak büyük güzelliğin farkına varırlar.
Yarılmanın şartnamesinde: “Fotoğrafın en önemli niteliği onun belge yanıdır. Tarihi bir kent olan Kayserimizin hatıralarını canlı tutmak ve bizden sonraki nesillere bu fotoğrafları ve anıları ulaştırmak istiyoruz. İnsanlar eski fotoğraflarını niçin saklarlar ki?... Tabii ki yarınlara kalması için…” diye yazmışlar. Aynen katılıyorum. Geleneklerimizi, kılık kıyafetlerimizi, ecdadımızı, şehrimizi, yarınlara taşıma telaşında olan bizler için bulunmaz bir fırsat doğmuştur. Artık dedelerin ninelerin torunlarla ve bizden sonraki kuşaklarla bir araya gelme vaktidir.
Böyle iyi niyetli ve güzel çalışmaya Kayserili hemşehrilerimin ve Kayseri’de belki şu an oturmayan ama hayatının bir bölümünü Kayseri’de geçirmiş fahri hemşehrilerimizin gereken ilgiyi göstereceklerini umuyorum. Bize de bu anıları okumanın ve o anıların bir parçası olan fotoğraflara bakmanın tatlı lezzeti kalsın. Hayat, zamanın pençesinde bir ok gibi ileri fırlarken, hatıralar ve fotoğraflar bizim hafızamızı hep diri tutsun. Bunu bütün kalbimle diliyorum.
YORUMLAR
Ne çok şey anlatır değil mi resimler? Ama ne güzeldir ki hüzün yoktur hiç bir karede. Hep gülen suratlar, aileler, akrabalar, arkadaşlar. Siyah beyazken çok daha içtenmiymiş satırlar? Bilmem.. Bana öyle geliyor. Tarih koktuğundan belki. Çok derin mazilerin tozlu renksizliklerine bir gönderme olmuş bu yazı. İyiki de olmuş. Yüreğine sağlık...