- 721 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnızım
Ama Yalnızım
Kalabalıklar içinde yalnızlığın çığlığını yudumluyor musunuz hiç. Asık çehreler taklitçi çokluklar arkası kesilmeyen ölüm gasp trafik hapis çete şehit ve emperyalist dörtçekerli siyonlar , hormonlu dindarlıklarımız… Peki, bu hodgam kalabalıklarda ömrün nasıl ışık hızında dibe vurduğunun farkında mısınız?
Ben unutuyorum bazen kendimi ve savruluyorum adeta bir lodosa kapılan teneke parçası gibi gürültü çıkara çıkara. Farkında bile değilim muhteşem senfoni ve ihtişamlı orkestranın verdiği nağmeden. Mısralarla haykırıp hüzünleniyorum dörtlüklere yaslanarak şiirlerimin eşsiz çırpınışlarıyla.
Dökülüyorum yaprak yaprak düşündükçe gerçek musikiyi kavruluyorum. Ne bir taş olabiliyorum sokak çocuklarının sığınacağı yuvanın temeline; ne de bir damla yaş olabiliyorum merhametin kucağına. Dökülüyorum kelimelerle kavruluyorum.
Sar beni sıkıca sar sadık dostum
Çileli davamın dermanı hüzün
Dövündüm yıllarca yaş döktüm sustum
İhlâssız duâmın gümanı hüzün
Çürüdüm kavruldum sessiz derinden
Ciğerim söküldü sanki yerinden
Sonsuzluk bestesi eser serinden
Ben garip avamın amanı hüzün
Ağıza sığmayan namertler mi yâr
Sabrım gözyaşlarım mukaddes kahır
Sultanlık o günde o gün var bahar
Hüzün çöllerinin imanı hüzün
O günü beklerim hesaplarım var
Yumruğu sıkmışım mizâna kadar
Soluk soluğayım ben hep sonbahar
Sahipsiz kervanın harmanı hüzün
Şakağıma husumet kaçıyor tezatlar parıltısında. Nereye ve ne zamana dek bu kaypaklılklarda yürümek? İki yüzlü bir koşturmaca ki hedef sahte, dava sahte ,secde egzotik…Ya siz, siz neler düşünüyordunuz sâhi? Yokum tuzum kuru diyorsanız eyvAllah.
Sessiz yığınların, kuru kalabalıkların arsızlığını,kalemşorların müşküllü zekâlarını ve Anadolu kokan mert yüreklerin sahipsizliğini yalnızlığını fark ettiniz mi hiç?
Yalnızlık taht kurmuş ufkum kapkara
Ümitsiz değilim ama yalnızım
Dertlerim depreşti yazdım dağlara
Poyrazla katmışım kuma yalnızım
Kayboldu hamiyet yetim değerler
Kadir kıymet ne ki kasvet yayarlar
Makama rütbeye boyun eğerler
Çıldırıp çıkmışım dama yalnızım
Kalabalık yığın yığın ıssızım
Dostluklar mevt olmuş lalım sessizim
Namus ar sokakta her renkten izim
Çokluklar ekmişim ama yalnızım
Ruhu alev almış toplum çok rahat
Ben suçlu ben güçlü benim kabahat
Ecel kervanımda sayıyor saat
Seyredip bakmışım deme yalnızım
Dilin secdeleri gösteriş tüter
Namaz tokuşturur namazsız yatar
Hücreler isyanda yeter be yeter
Ağıtlar yakmışım kime yalnızım
Ömer Ekinci Micingirt
_________________________________
Bizim Dağlar
Minare gibi hoş şu bizim dağlar
Şehitlere gardaş şu bizim dağlar
Hele de miğferi ayaz tutuşur
Ruhu alev alev gönlü hep üşür
Şüheda kokusu elleri kına
Yatarız karlarla gece yan yana
Potinleri delik dizleri yama
Temmuz kızardıkça düşer aklıma
Bizim dağlar ümit bizim dağlar hû
Derinliklerinde âşkın uykusu
Tepeden tırnağa cennetten sılâ
Mâziye merhale geçiş fasıla
Ağrıyan ormanlar anlatsam kime
Merhem olmaz gayrı kimse derdime
Minare gibi hoş şu bizim dağlar
Şehitlere gardaş şu bizim dağlar
Ömer Ekinci Micingirt
_________________________________
Sonrası Hiç
Ben hep şiir yazıyorum
Geri kalan yazı yorum
Yâr ve ağyar uzuyorum
Susayış bu uzu yorum
İbrişimler boyuyorum
İki adam boyu yorum
Alafranga seziyorum
Gayri nerde sezi yorum
Hicvi ipe diziyorum
Kahrolası dizi yorum
Ebediyet kazıyorum
Ruhlar enkaz kazı yorum
Kalp ehlîni arıyorum
Berrak bakış arı yorum
Ve kendime varıyorum
Yoku mahşer varı yorum
Yaralanmış uyuyorum
Uyan yorum uyu yorum
Loş taburlar beziyorum
Gözde yaş yok bezi yorum
Asabiyet soyuyorum
İbrahim kim soyu yorum
Suskulara tozuyorum
Her imgenin tozu yorum
Kahrı kesip yüzüyorum
Maske asıl yüzü yorum
Ağza mısra dayıyorum
Yaz diyorum dayı yorum
Dayı yazmaz kızıyorum
Kendi öykü kızı yorum
Kahkahalar duyuyorum
İdrak irfân duyu yorum
Kalan ömrü sayıyorum
"Sonrası hiç" sayı yorum
Ömer Ekinci Micingirt
__________________________________
Tevhide Değen
Bir yağmur başlasa hak yağsa gökten
Belde belde kuşlar hû hû ötüşse
Her avluya İslâm bize de düşse
Bir yağmur başlasa hak yağsa gökten
Bir yağmur başlasa hak yağsa gökten
Bir Fatih Alparslan atını sürse
Myanmar Filistin günü güldürse
Bir yağmur başlasa hak yağsa gökten
Bir yağmur başlasa hak yağsa gökten
Yeniden yeniden tevhide değen
Ömer Osman gibi ona benzeyen
Bir yağmur başlasa hak yağsa gökten
Ömer Ekinci Micingirt
__________________________________
Ahiret Var
İnsan için en üç temel
İmân ilim sâlih amel
Ehl-i ilim âlim olur
Hâl uymazsa zalim olur
Hâl fıtratı talep eder
Haram hâli harap eder
Şükür rızka kapı açar
Nimet artar gaflet kaçar
Hem peşinden rahmet gürler
Tefekkürler tefekkürler
Ölünecek şey vatandır
Ahireti imandandır
Mizân tartı azabı yaz
Sorgu namaz sual namaz
Ümitvarım ve âcizim
Cürüm bizim tevbe bizim
“Keşke”lerim çok feleğe
Sığınmışım “Besmele”ye
Besmelesiz kul olur mu
Hıfzetmeyen dil olur mu
Madem dili vermiş veren
İstiğfar et görsün gören
İstiğfar hak tevbe haktır
Âşk imanı kurtarmaktır
İmân gerek âhiret var
Diriltecek hâkikat var
Sanatkâr tek ölüm hoştur
Dünya fâni sonu boştur
Havf ve recâ sevgi saffet
Tevvap sensin yâ Rabb affet
Ömer Ekinci Micingirt
__________________________________
Ezân Sesi
Yanık türkü değil bu ezân sesi
Vuzuha er eğil, hû ezân sesi
Ezan sesi Mekke Medine Bilâl
Ezân sesi iman vatan din hilâl
Eşsiz davetiye beş öğün vaâz
Kalbine dokunmaz müflis beynamaz
Ezân teberrüktür âşktır dilime
Ezân secdeleri öpen kelime
Kanat çırp kuş gibi abdest al yürü
Ezân yığınların en tefekkürü
Ezân hakikati âsli niyetim
Yüzyıllık kırgınlık hassasiyetim
Sevda irfân şuûr şelâle ırmak
Kimin haddinedir kısıp susturmak
Ezân küfre tokat mazluma hilim
Ezânsız vatan mı lâl olsun dilim
Yanık türkü değil bu ezân sesi
Vuzuha er eğil hû ezân sesi
Ömer Ekinci Micingirt
__________________________________
Ne Kadar
Ne kadar samimisin
Ne kadar hazır
Ne kadar gözlerin nemli
Ne kadar emânete sadık
Ne kadar sevginin kaynağına vakıfsın
Ne kadar gözyaşların yeşerttin
Ne kadar huzur yudumladın teslimiyet çeşmesinden
Ne kadar cesaretin var
Ne kadar korkaksın
Ne kadar derununda sır birikti
Ne kadar sırrı fâş ettin, muhâbbet fidelerini kuruttun
Ne kadar zulanda kin biriktirdin
Ne kadar aptalsın ne kadar avam
Ne kadar yol kat ettin, ebedi hüsrana düşünerek
Ne kadar palyaçolar gibi maske taşıdın
Ne kadar yârine ve yarına koştun
Ne Kadar
Ne kadar yalnızsın ne kadar kalabalık
Ne kadar ıstırabın izleri var alnında
Ne kadar gönül/vicdan tınını inlettin
Ne kadar ilhâm deryasında yüzdürüldün
Ne kadar sükûtu kovaladın arsız sokaklarda
Ne kadar yürüdün orjinal seherlere
Ne kadar âşk liyâkat var huy bestelerinde
Ne kadar yorgun bitkin mahzun Mecnûn divânesin
Ne kadar yeşil, ne kadar kırmızısın
Ne kadar başını koydun ümmetin toprağına
Ne kadar
Ne kadar kulaklarında Gazze’nin çığlıkları
Ne kadar Mursi ne kadar Sisi oldun kanlı sokaklara
Ne kadar kara iklimin elmas yüzlü çocuklarıyla ağlaştın
Ne kadar nefes nefese hû çektin inançsızlık şöleninde
Ne kadar derbeder ne kadar belirsizsin ne kadar renksiz
Ne kadar sen senle hemdem olup gökkuşağı yüreğini ıslattı
Ne kadar havf ve recâ işaretleri izleyerek beklenen ufka yürüdün
Ne kadar gerçeğin musikisine mâtem tutup hissiyatın renklerini aksettirdin
Ne kadar
Ne kadar nefsin rüzgârında savruldun
Ne kadar büyük terhisi düşleyip gıpta ettin
Ne kadar yitirdiklerini bir Fatiha uzunluğunda öptün
Ne kadar şehit mezarlarında yetim çocukların titrek gözlerine fer oldun
Ne kadar uyudun ve ne zaman uyanacaksın Micingirt
Ne kadar ve ne zaman!
Ömer Ekinci Micingirt
-------------------------------------
İstemem
Yelken açtım yalnızlığa kederden
Hüzünlüyüm başka soru istemem
Sevinç tasa belki yazı kaderden
Gül kokmayan pembe moru istemem
İzzet nerde kelimeler pek arsız
Müntesipler ıstırapsız duyarsız
Saat bozuk yelkovanlar ayarsız
Dudak büken şaşı körü istemem
Gözyaşlarım tek sermayem tâatim
Mecnun gibi vâhta geçti sıhhatim
Sarsılıyor bir nefeslik hayatim
Şâirlikmiş alın geri istemem
İstemen ben fakat lâkin amalı
Sokağım ben yırtık sırtı yamalı
Câmi önü kovalıyor hamalı
Sağır vicdan dilsiz sürü istemem
Dost bağına pür edeple girilir
Tevazuuyla rızasına erilir
Riyâ haset gösterişler sorulur
Kulluk yeter başka yeri istemem
Ömer Ekinci Micingirt