- 460 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
O şehir yanlız bıraktı bizi
Tüm yüreklerin hüzünlendiği bir zaman dönencesinde. İyi kadınlar ve iyi erkekler kaf dağının ardına saklanmıştı. Kırmızı tekerlekli bir payton melikahmette bekliyor kıllı kaba hovardaları Diyarbakır kerhanesine taşıyordu.
Kapıda bir ünüformalı bekçi yaşı küçük olanları içeri almaz görünür. Geçkin kilolu kadınlar evin eyvanında hiç tanımadıkları erkekleri beklerlerdi. İhtimal yaşlanıp benimsenmeyecek yılgın vücutları bıkkınlık vermeye başlayınca onları orada tutsak eden sahipleri azat edecek, onlarda köhne bir odada ölüme dek günlerini yaşar görünürek tüketeceklerdi.
Birde işçi kadınlar vardı sabah erkence yollara dökülüp belediye otobüslerinde uyuklayan. Çoluğuna çocuğuna ekmek katkısı yapan işçi kadınlar. İhtimal mavi önlüklerini her hafta sona naylon çantalara koyup evde yıkamaya getirirlerdi. Onların hayatı beyaz yakalılardan çok farklıydı kazançlarıda öyle.
Anamda benim okumamı çok istmiştir. Okuyayım beyaz yakalı bir emekçi olayım .birazdaha fazla kazanayım .bazı akşamlar çoluk çocuk dışarda bir lokantada yemek yiyeyim ! bu böyle olmadı ömrüm alt kademe bir devlet memurluğunda geçti. Yılgın ve asla benimdir diyemediğim bir şehirde.
Kapısında bir ağaç yoktu oturduğum apartmanın şöyle elli yıllık bir taş konmamıştı sokağına herşey benimle gelmiş gibi eğreti ve ilkeldi. Çok namuslu gözüken erkeklerin çok namussuzca yanaştığı kadınlar dolaşıyordu kaldırım taşlarına arkadaş olup. Bir fabrikalarda çalışan işçi kadınlar kalmıştı utangaç ve ürkek.
Tırnakları uzuyor gecenin lacivert bakışlı bir kadın yanlızlıgında çocuğunu emziriyor. Kimseler tanımıyor yorgun atlı arabalarının sürücülerini. Tüm ibadet haneler müdavimlerini kovuyor dualardan. Şimdi en korkunç ikileminde hayat.
Herşey insan varsa anlamlıdır. Özgürlüğüm sana bağlı olmakla başlamıyor. Sana elvada ben yokum diyebilmeyi becerebilmeliyim. Yada sana koşmalısın benim günahlarımın ardından .tüm tabularını yıkıp duvarlarından atlayıp özgürlüğün ovalarında buğdaylar yetiştirebilmeliyiz seninle.
Bize saygınlığımızı verin diyen hekimler. Hiçbir zaman hastalarına saygınca davranmadı o yalanın önde koştuğu ülkede. Neyseki ben ırağım onlardan sende öyle .biz kötü erkekler ve kötü kadınlar yanyanayız. Niçin hep hastaydı sevdiklerim anlayamamıştım. Sadece ölüm yakındı onlara umut ırak. Eflatun bir lastikli don giymişti azize kış gecelerinde atıp yavan dolaştığı karanlıklarda tam yedi çocuk doğurmuştu. Kömürden ısıtıpta sıcak oldu diye pencereyi açtıkları o meyhoş kokan odanın gizlerinde. Sonra çekip gittiler .o şehri bırakıp o şehir tüm kadimligine rağmen yalnız bıraktı hepimizi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.