- 397 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARTEMISIA XI
Dardanus ve Artemisia daha sık bir araya gelmeye başlamışlardı. Lakin Artemisia halka bu ilişkisini açıklayamazdı. Bir yunanlı köle ile birlikteliği onun için gerçekten ciddi bir statü düşüklüğü olacaktı. Halkın kendine bakış açısı değişebilir ve ona bağlılıkları azalabilir ve hatta bitebilirdi. Dardanus’ta onun gibi düşünüyordu. Bir araya geldiklerinde sevgi ve aşk muhabbetlerinden daha çok Perslerin Yunanlılarla yapacağı saldırıda nasıl bir rol oynanacağıydı. Artemisia, ne kadar Perslerden saklasa da Yunanlılara içten içe bağlı olduğu aşikardı. Bunu Dardanus’ta çok iyi biliyordu. Agatone başlarda Dardanus ile ilişkisinden hoşnut olmasada sonradan onların önümüzde ki Pers-Yunan savaşının planlarına dahil olmuştu. Darius’un planladığı yunanlılarının gücünü ve kara savaşında ki becerilerini ölçmek istediği bir ön savaş olan Maraton savaşlarının elbette ki maksadı belliydi. Bunu Artemisia Darius ve gönderdiği kumandanların konuşmalarından ve kendisine düşen görevin ne denli önemli olacağını kestirebiliyordu. Tabi ki bu maraton savaşlarından sonra gelecek bir savaşta olacaktı. Dardanus Artemisia ve Agatone gelecek olan ikinci savaş için Persleri bir şekilde deniz muhaberesine çekmelilerdi. Çünkü yunanlar yıllarca ege denizini bir göl haline getirmişlerdi. Her karışını hangi zamanda ne zaman dalga boyutlarının büyüklüğünü ve rüzgârın nerden eseceğini bile tahmin edebiliyorlardı. Bunun yanı sıra deniz savaşlarında kullandıkları gemilerde o zaman ki en üstün manevra kabiliyetinde ki gemiler olacaktı. Perslerin donanmasına da ek olarak yaptırılacak gemilerin ise manevra kabiliyeti kasıtlı olarak düşük yaptırılırsa yunanlılar bir deniz savaşından galip çıkabilirlerdi. Lakin öncelikle kara savaşında galip gelmek gerekiyordu. Persler karada ki savaşlarda yunanlıların ne denli iyi olduğunu görürse kasıtlı olarak ta denizde birkaç başarısızlık Persleri egenin sularında yenmek anlamına gelebilirdi. Şayet bu planları uygulamaya koymak için planları çok iyi hesaplamanın yanı sıra şu an ki Yunan hâkimiyetine de söz geçirmek gerekiyordu. Senato da birkaç dost vardı. Lakin onlarında destekleyebileceği bir kahraman yoktu. Bunun için maraton savaşlarında cesurca savaşıp halkın ilgisini çekebilecek abartılı hikayelere konu olacak bir kahraman yaratmak gerekiyordu. Bunun için Dardanus biçilmiş kaftandı. Planlar yapılıp Dardanus’a kılıç talimlerinin yanı sıra bir çok konuda eğitim verilmişti. Dardanus artık Atina yolculuğuna hazırdı.
1 YIL SONRA
Kalenin denize açılan bir bölümü vardı, Dardanus oraya gitti. Orada bulunan iki muhafızı gözetledi. İkisinin de kılıcı vardı. Kenarda duran büyükçe bir odun parçasını alıp duvarın arkasına geçti. Muhafızların gölgesi meşale ışığından göründüğünde elinde ki odunu iyice kaldırıp tam önüne geldiğinde hızlıca indirdi. Muhafızlardan birisi yere düştü ikincisi de tam irkildi ve kılıcının kabzasını tutunca kılıcını çekmeden seri bir şekilde onunda tepesine art arda iki üç kere vurup yere düşürdü. Hemen orada duran sandallardan birisine binerek kürekleri çekip uzaklaştı.
.....
Küçük sandalla açıldıkça sahil küçülüyordu. Sahil küçüldükçe sandalın kah sağa kah sola doğru yalpalaması ve kontrol etmek zorlaşıyordu. Bu durum Dardanus’u fazlasıyla tedirgin ediyordu. Bir taraftan ise arkasına bayıltıp kaçtığı muhafızların uyanıp komutanlarına haber vermesinden ve onlarında denize açılıp kendisini kolayca yakalıya bilecekleri düşüncesinden tedirgin olup var gücüyle küreklere asılıyordu ki, bir akıntı yakalayıp Poseidon’un kendisinden yana olduğunu düşünmüştü. Poseidon için sesli bir adak adadı; "eyyy denizlerin hâkimi yüce Poseidon sen bana yardım ettin ya artık denizde bana ölüm yok, karaya ilk ayak bastığımda senin serin sularına kan adıyorum" dedi. Akıntıyla sandal alabildiğine hızlı ilerliyordu. Dardanus’un bir seferde çektiği kürek sandalı onlarca metre ileri itiyordu. Dardanus nihayetinde bir karartı görmüştü. Burası bir ada olmalıydı. Lakin bu adada Artemis’e bağlı askerlerin olacağını düşünerek tedirgin bir şekilde sessizce yanaştı sahile az ilerde bulunan çalıların arasına alelade gizledi sandalı ve kendine saklanacak bir yer aramaya koyuldu.
Diğer taraftan Halikarnasos’ta muhafızlar uyanarak durumu çoktan bildirmişlerdi lakin Artemisia’nın uyuduğunu öğrendiklerinde ayılması için beklemişlerdi. Çünkü bir değersiz kölenin peşine düşmek belki Artemisia’yı kızdırabilirdi, belki de peşine düşmedikleri için de öfkelene bilirdi. Lakin bu ikilem içerisinde beklemekten başka çare yoktu. Sabah her zamankinden geç uyanan Artemisia’yı bekleyen kumandan Artemisia’nın onu odaya kabulünden sonra, muhafızlardan sorumlu kumandan sonunda muhatabını bulduğu için yüzünde bir rahatlama ifadesiyle, "efendim, efendim" diyerek Artemisia’ya doğru belli belirsiz çekinceli bir adım attı. Artemisia " ne oldu, bir şey mi var?" diyerek masada duran şarap testisini direk kaldırıp bir yudum içerek yeniden yerine bıraktı. Kumandan, "efendim şu mahkûm Dardanus, gece iki muhafızımızı etkisiz hale getirerek kaçmış" dedi. Artemisia kumandana bunda şaşılacak ne var dercesine bakarak. "önemli bir esir miydi?" kumandan Alexus " hayır, e e evet yani bilmiyorum, " Artemisia birkaç saniye düşündü ve "hmm önemsiz, peki ölen muhafız var mı?" Alexus "hayır efendim, sadece odunla saldırarak bayıltmış". Artemisia ellerini çırparak "neyse ki ölen yok daha dikkatli olmalısınız yoksa kılıcımın ucunda yüreğiniz olabilir kumandan" dedi ve elleriyle işaret ederek. "şimdi çık ve işinin başına dön eğitilecek çok muhafız var anladığım kadarıyla" der ve Alexis geri geri bulunduğu yerden çıkar.
Artemisia Dardanus ile kurduğu planın tıkır tıkır işlemesine sevinmişti. Çünkü bu planı kendisi organize etmiş ve çok sevdiği ve güvendiği aşkını Atina’ya göndermişti. Tabi sağ salim Atina’ya ulaşabilmesi için Adrastos’a gerekli desteği vermesini istemişti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.