Aslan Kral Koronavirüs’ten Ölürse
Kükredi aslan ormanda her canlı tir tir titredi… Karıncasına kadar yuvasında dua eder oldu. Aslan fıtratını değiştirdi. Aç olmasa bile önüne gelene saldırıyor ve mutlak ölüm yayılıyor… Artık hiç bir canlı bir araya gelip, günlük işleri konuşmuyor, ortak düşman kimdir, birlikten güç doğar demiyor… Korkudan ve açlıktan yok olup gidecekler gibi… Doğa saçı sakalı birbirine karışmış eşkiya gibi, yıkılan ağaçlar, leş kokuları, bataklıklar… Hani yuvasından çıksa, çıkmaya cesaret etse bir canlı, ölümcül tehdit haddinden fazla…
Aslanlar, dışarıda bir canlı göremeyince, evlere saldırmaya başladılar. Kapıları zorluyor, pencereleri kırıyor, kalbi bir bir titreten naralarını savuruyor… Ama bir deniyor iki deniyor, içeri giremiyor. O güçlü pençeleri işe yaramıyor. O da aç kalıyor… O da ölüyor. Öyle bir gün geliyor ki, Aslansız kalıyor ormanlar. Artık aslan diye bir lider olmuyor etraflarında. Ne onun liderliğinde iş paylaşımı yapılıyor, ne alışılan düzene dönülüyor, ne ormanı yaşanılır hale getirebilmek için kimse de çaba olmuyor. Her canlı, aç, susuz, ne bulursa yiyor ancak doymuyor eskisi gibi. Canlılar bir liderin onları çekip çevirmesine alışmışlar. Lidersizde olmuyor. Hani şu Aslan delirmeseydi ve hayatta kalsaydı da yine liderimiz olsaydı düşüncesi hakim kalıyor.
Oysa her canlı, evinin lideri değil miydi? Ona verilen güçler bir başka cins canlıya verilmemişti. Her güç birleştiğinde düzen olması için yaratılmışlardı. Her canlının lider kadrolarından oluşan küllü bir komisyon, her ihtiyacı görür ve düzenlemesi gerekirdi de… Kimsenin kimseyi bir hizmetçi gibi görmesi, fıtratını bozacak kadar, delirtecek yük yüklemesi beklenemezdi… Herkes çalışmalı ve o düzene katkısı olmalıydı. Tembelliğin ve rahat/lüks yaşamın bedeli de ağırdı.
Onları yaratan ve o ormana salan ilahi gücün varlığını ne öğrenmişler ne de merak etmişlerdi. Onları yarattığı için rahmetini esirgemeyen, akıllı yapan, rızık yolları açan, koruyan ve kollayan O olmalıydı. Herhalde bunu unutmuşlardı ki, başıboş, geleceğini görmeyen, bir amaç ve heyecanını yitirmiş, aslandan duyulan korkudan daha fazla korku salan uç bir noktaya gelmişlerdi. Her şey kokuşmuştu. Güneş yine vardı, lakin ağaç yapraklarını, yerde ki otları yağmursuz bir kuraklıkla günden güne solduruyordu. Neredeyse kupkuru ve ölmüş ağaçlar topluluğu görülür olmuştu. Unuttukları Rableri galiba onları terk etmişti. O Rablerinin ona ihtiyacı yoktu, onların Rablerine ihtiyacı vardı, bunu çok iyi anlamışlardı…
Bu cenderede, kurtarıcının Aslan olmadığını anladılar, lidere de ihtiyaçları yoktu. Rabbinin öğütlerinden biri, her canlının fıtratı ölçüsünde sahip oldukları donanımı maksimum kullanacakları bir aksiyon olmalıydı. Hani zararın neresinden dönersek kardır deyip, yaşamak için ne yapmalıyı düşünmeye başladılar. Ellerine kazma kürek aldılar, çok derin çukurlar açtılar… Sular çıktı ve o su gürül gürül akmaya başladı. O suyla o kurumuş ağaçlar ve yerler yeşermeye başladı. O su ile, yıkadılar her yeri, pis kokuları yok ettiler. Hiç kimse bey değildi, herkes taşın altına elini koydu. Aslan olmasa da yeni ve eskisi kadar gür bir ormanı inşa ettiler. Yaratıcının öğütleri onlara lider oldu. Baktılar ki, kimse delirmiyor, kimse hizmetçi değil, kimse kimseye zulmetmiyor, kimsenin korkması için Koronavirüsler çıkmıyor…
Aslan gibi kendi nefsine hakim olamayan ve güç elindeyken zalim olan liderler bu leziz ormada yaşamıyor artık. Herkes Yaratıcıya teslim olmuş, adaletine güvenmiş, şifasında huzur bulmuş. Kimse kimseden üstün değil, kimse bir başkasının fıtratını bozmaya hakkı olmadığını biliyor. Böyle yapan olursa, bu fitne yeniden ortaya çıkarsa, onun başını ezecek ve acımayacak bir adalet hakim. Mülk eğer Allah’ınsa kim parayla satın aldım da benim der ki… Başkasından bir fazlalıkla yaşar ve caka satabilir ki….Para güç nasıl olur ki? Her canlı ancak, kendi fıtratını yaşamak için bu dünyaya gelmişler! Kim ne düşünürde ve bu fıtratını yaşamak isterde engel olursa, artık bu ormanda yaşayamaz da… o fıtrat, Allah’ın egemenliğinin işareti, Rabbimin izidir, mührüdür kainatta…
Sizde Rabbimin varlığını hissedin. Onun verdiği hükümleri yaşamaya ve inşaa etmeye gayret edin. Kimseden üstün olmadığınızı, Allah’ın indinde herkesin eşit olduğunu anlayın. Eğer kendinize ve çevrenize adalet gelsin diyorsanız, liderinizi Allah’tan korkan kuldan utanandan seçin. O lider Hz Ömer gibi olsun. Bu dünyayı ancak Allah’ın adaleti ve onu sevgisi yaşatabilir… Bu Koronavirüs sizin Allah’ı tanımanıza vesile olsun. Kur’anı okuyun yeniden… O öcü değil, sizin nasıl asil bir insan ruhuyla yaşamanız gerektiğini anlatıyor, boşuna delirmeyin ve o deliren aslan gibi olmayın, kendinize ve etrafınıza zarar vermeyin diyor. Eğer hala tembellik edecekseniz, o mahvolmuş orman olacak yaşantınız. Aklınız varsa zararın neresinden dönerseniz kar olur deyiniz… İnşallah.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Krallar da kendini kral sananlar da ölsün isterdim ama onlar çok iyi korunuyor, yoksul çalışmak zorunda, korunmak yeterli değil. Koronadan ölmeyenler de açlıktan ölecek bu gidişle..
saf şiir
Şimdi herkes eşit korona karşısında zengini de fakiri de yaşlısı da genci de... İlahi emirler doğrultusunda yaşamanın faydası olacaktır illaki insana... Kimin patron olduğunu bir an önce insan denen varlıkta anlamalı... Kutlarım içtenlikle...
saf şiir
Bireysel anlamda elimden gelen her şeyi yapıyorum.
Bilmeden suçlu addedilmek ya da zan altında kalmak...bunu asla anlayamadım.
İşin ilginci ben bile inanıyorum.
Son zamanlarda her şey daha karmaşık bir hal aldı.
Net olan tek şey: İlahi Adalete duyduğum inanç bir o kadar sevginin muhtevası iken İlahi Aşka denk düşen sonsuz huzur.
İnsanlardan çıkıp da yola defalarca yenik düştüğümüz ve Rabbimize yakın durduğumuz.
Belki değişen bir şey olmayacak ne kadar mücadele etsem elbette dünyada ve insanlar safhında ama Allah katında kabul görmek değil mi işin aslı?
İnancımız ve içimizde saklı olan o giz elbet şifre İlahi Aşkın ve inancın ta kendisi iken.
Selam ve dua ile ağabeyim
Sürçü lisan ettimse af ola