Her ayrılış, ölümün önceden alınan bir tadı gibidir, tekrar bir araya geliş de yeniden dünyaya gelişin önceden alınan bir tadı gibidir.-- schopenhauer

Duvar

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

641

Okunma

Duvar


“İki Hasta Adam” hikâyesini sanırım hepimiz biliyoruz. Bir hastane koğuşunda aynı dertten muztarip iki yatalak hastadan birinin yatağı pencere önündeymiş ve her gün dışarı bakıp havanın, doğanın, insanların güzelliğinden bahsedermiş. Duvardan başka bir şey göremeyen diğer hasta ise arkadaşının bu durumunu kıskanırmış. Ancak arkadaşını kaybettikten sonra görmüş ki; o pencerenin karşısında kocaman, simsiyah bir duvardan başka bir şey yokmuş.

Kısacası bu hikâye bize, “ hayatı nasıl geçireceğimiz, ona nasıl baktığımızla alakalı.” Diyor.

Diyor, diyor da; şu sıralar “Hayata bakmak!” doğrudan o simsiyah duvara bakmak gibi iç karartıcı. Başımızda büyük bir illet var, kolay kolay da gideceğe benzemiyor. Büyük kapsamlı bir deney içindeyiz, sınavdayız, bizi eve hapsetti, işimizi gücümüzü aksattı, yarınlara erişip erişemeyeceğimiz şüpheli, sevdiklerimizi kaybedebiliriz… Şaşkınız, üzgünüz, kızgınız, korkuyoruz, bir şey yapamamanın çaresizliği içindeyiz... Fakat isyan etsek, vursak, kırsak, yeri, göğü yırtacak vaveylalar koparsak o duvarda bahar oluşturabilir miyiz? Bütün bu yaptıklarımız cehenneme bir kucak odun atmaktan başka ne işe yarar?

Duvarı yıkmak bizim için şu an mümkün değilse bile şayet inançlı, imanlı biriysek; derdi veren Tanrı’nın, şifayı da vereceğini, ondan gelip ona gideceğimizi biliriz. İnançsızsak da zaten yok olmayacağımızın bilincindeyizdir. O zaman bize düşen; imkanlarımız ne kadar kısıtlı olursa olsun, bizde var olan akıl, kudret, yaratıcı gücümüzü açığa çıkarmak, "cehennem" diye addettiğimiz bulunduğumuz ortamı cennete çevirmenin yollarını aramak. Endişeler, korkular, çözüm üretmekten ziyade bizleri daha da gerer ve etrafımıza zarar vererek bizi bizden koparır.

“Birçok insan mutluluğu, burnunun üstünde unuttuğu gözlük gibi etrafta arar.” Demiş Nietzsche O zaman dönüp kendimize bakmamızın tam zamanı. Şu pencere var ya şu pencere, işte o pencerenin önünde durup; o duvar gibi kaç duvarın üstünden, yanından yöresinden, altından kalktığımızı hatırlamalı. Bir zamanlar önemli gördüğümüz nice şeyin şimdi önemsizleştiğini, günlerce yasını tuttuğumuz insanların şimdi tatlı bir anı olarak hafızamızda kaldığını düşünürsek şu an yaşadığımız olayı düşüncelerimizde biraz hafifletmiş oluruz.

Bulunduğumuz çatının altında kim var, kim yok onlara odaklanmamız gerekir ama en çok kendimize. Çünkü ben olmazsam o çatının bir yanı çökecek ve başkalarını da o çöküğün altına sürükleyeceğim. O zaman ben her şeyden önce kendimi önemsemeliyim. Günlerce hatta aylarca karşısında kalacağım duvara bakıp “O duvar oraya örülürken ben nerdeydim?” “Avcumun içinde kaybolacak kadar küçük bir fare duvarları delip geçebiliyor da, ben o duvarı geçmek için neden hiç çaba sarf etmedim?” Eksiklerim, fazlalıklarım, hatalarım, günahlarım derken toplayıp pılımı pırtımı “içime” doğru bir yolculuk etmeliyim. Kim bilir belki pek yakında duvarlardan baharı toplarım.

Evet ben kalkıyorum, treni kaçırmadan yakalamalıyım.
.
Hadi siz de kalkın! Hep birlikte baharı toplayalım, çünkü:


Kelebeğin Arkasından Koşmak Gibidir Aldanışımız

Biz; solmuş bahçelerin, puslu mavilerin adamı değil
Yüce dağların, gümrah ovaların, coşkun ırmakların çocuklarıyız
Korkumuz yoktur, nazardan, kavgadan, kinden
Sıcak bir çorbanın gözü tokluğunda,
Bulutlara uzanır gurur ve umutlarımız

Adımız; Seymen, Efe, Gakkoş, Dadaş olmuş; ne çıkar
Aynı ananın göğsündendir emişlerimiz
O sütün kutsallığında; merhamete, mertliğe tuş olur yüreğimiz
Bu yüzden anlamayız sahte gülümseyişleri
Beyaz bürüklü kara düşünceleri
Kelebeğin arkasından koşmak gibidir aldanışlarımız

Evet, üzülürüz
Belki büyük hayal kırıklıklarıyla yanar göğsümüz
Ama biz
Öfkelerimiz arasında bile birbirimize iç geçirircesine özlemler saklarız
Sebep olduğumuz her günahın göz yaşına
Bir kardeş mendili uzanır
Bir ana sabrıyla örtülür hatalarımız
Türküler nefesimizin şenliğidir
Halaylar coşkumuzun resmi
Tek vücut, tek yürek uzanırız güneşe
Altımızda, barış kanatlı atlarımız

Yine yollarımız kesilir
Yine gölgelerin karanlığında kaybederiz birbirimizi
Ve yine inatla birleşir yüreklerimiz
Çünkü biz
Sevgileri aynı toprağa zincirli, müebbet yemiş tutuklularız

Sağlıkla ve sevgiyle kalın!


Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Duvar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Duvar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Duvar yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.