- 833 Okunma
- 5 Yorum
- 4 Beğeni
HEP UNUTTUK BUNLARI !
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yenilerden sıkıldıkça, huzursuz oldukça, hep eskilere özlem duyarız. Benim de ara sıra çocukken nelerle mutlu olduğumuz gelir aklıma. Bizim zamanımızda öyle her şey bol bereket değildi. Örneğin en basitinden, mahalle bakkallarında günümüzde olduğu gibi paketlenmiş bisküviler bulunmazdı.
Yurt dışından gelen ürünler de pahalı olduğundan pek alamazdık. Ama bakkal dükkânlarının girişinde üst üste dizilmiş cam kapaklı bisküvi kutuları olurdu ve bayatlamasın diye kapakları da sürekli kapalı tutulurdu. Hangilerini istediğinizi bakkal amcaya gösterirdik, o da kâğıttan bir kese kâğıdına doldurulup tartar elimize tutuştururdu.
Bu kese kağıtlarından da harçlığımızı çıkartmak için az yapmadık. Yapıştırıcı olarak sulandırılmış un kullanılırdı. “Gluten” varmış içinde meğer. Glue İngilizce de yapışkan demek” o zaman nereden bilecektik ki! Günümüzde pek bir önem kazandı da öyle öğrendik.
Bunun dışında gezici sokak satıcıları vardı siz de hatırlarsınız. Seslerini duyduk mu ne yaparsak yapalım bırakır koştururduk yanlarına. Örneğin elma şekeri, düdüklü horoz şekeri, rengarenk tepsi içinde satılan macunlar, yuvarlak şekerli mısır topları, pamuk şekerleri.
Ha! Bir de maniciler olurdu. Ellerinde basılı tek sayfa kağıt üzerinde şiirler maniler, bağıra bağıra dolaşırlardı sokakları. Bu insanlar da genelde Roman vatandaşlarımız olurdu. Bizim izleme alanımız mahalleyle içiyle sınırlı kalırdı, takılıp peşlerine asla terk etmezdik mahalleyi! Bilirdik ki sonunda annenin beş kardeşi, ya da popomuza tam isabet inecek terliği beklerdi bizi.
İlerleyen zamanlarda ne kadar çok şey değişti ve ülkemiz kısa sürede hayal ettiklerimizden de fazlasını gördü. Hele internet! Ve akıllı telefonların boy göstermesi ile dünya adeta bir oldu. Herkesin her türlü bilgiye oturduğu yerden sahip olabilmesi gerçekten büyük mutluluktu.
Ama İnsanlar kolay sahip olmaya başladıkça çok şeye, tatminsiz olmaya hep dahasını istemeye başladı. Yeri geldi başkalaının hayatları, görüntüleri daha hoş geldikçe gözlerine, kendilerini bile beğenmez, sevmez oldular. Orayı çektir, burayı yaptır derken çoğunun görüntüsü tek düze oluverdi.
Dünya böyle gelişip ilerlerken her türlü zararı gördü insanoğlundan, sonunda çok yoruldu ve bir dur demek istedi bize. Görmediğimiz bir düşman yüzünden hapsolduk evlerimize. Zaman zaman şikayet konusu olan çok şey, şimdi nasılda önemini yitirdi.
-Acaba diyorum! Bu sınavdan başarıyla çıkabilirsek eğer, dersimizi almış olacak mıyız?
-Onla, bunla yarışmayı bırakıp, sahip olduklarımızın kıymetini bilecek miyiz acaba?
-Bir deniz kenarında, parkta yürümenin güzelliğini, sevdiklerimizle, dostlarımızla birlikte endişesiz, sağlık ve huzur içinde yaşamanın her şeye bedel olduğunu yine unutur muyuz acaba?
***
.
YORUMLAR
Söze nereden başlansa doğru olur bilemedim. Eski bir halıyı döver gibiydi yazı dileyelim tozları döküp aslına dönmeyi mümkün kılsın çabanız. Ve teşekkür ederim.İnsan olup insanı aradığınız için.
Yaşamak, Hayat ve ömür Üçgen olsa Hipotenüs hangisi olurdu diye düşündüm. Ve gördüm ki biz o üçgenin dışında yuvarlanıyoruz. Nebat ile hayvanatın yaşadığı, Deniz ve dağ manzarasının hayat zannedildiği Ömrün çalışmak için mesaiye dönüştüğü bu yerde kar da Kâr da mümkün değil. Değil korona ki bir kardeşimin diliyle (cavit 19 daha sevimli ) kıyamet kopsa bize tesiri. Aaaa bak şu da cehennemlikmiiiiş ! ay nasılda inanmıştıııkk hayretinden öteye gitmez. Evet Kim yaşamayı nerede bıraktıysa tekrar,tekrar oraya dönmek zorunda. Hiç bir yargının esaretinde olmadığımız her gün hayat ve her hayat mukaddes ölçüsüyle yani bir çocuk saflığıyla dahil olmadığımız hayat bize asla yüzünü dönmeyecektir. Cavit 19 ibret değil sadece ayna.Erklerin Menfaat sağdığı, Toplumun can havliyle yekvücut fertlere ayrıştığı annenin Merhameten evladını kucaklayamadığı Vahdet aromalı bu şuursuzluk, yansıdığı aynanın çukurluğundan olsa gerek algımızı diriltmeye yetmiyor. Gelenin kendine geldiği, gidenin her kes den gittiğini anlayıncaya kadar da sürecek bu durum. Ben mi
yok hiç bir şeyi özlemiyorum.Çünkü bizim el ele vererek yok ettiğimiz hayatı Çocuklarımız, değilse torunlarımız geri getirecekler. Buna biliyor ve tüm kalbimle böyle inanıyorum.
Zira her zevalin kemali her kemalin bir zevali vardır. Zevalin zirvesindeyiz ve evet hepimizin canı yanıyor. Yanmasın diye doğacakların.
Dedirtti satırlarınız. Elinize sağlık.
Billur T. Phelps
Zor günler yaşadığımız kesin,
Böyle bir dönemi hak etmiş olduğumuu da düşünüyorum.
Çünkü dünya gerçekten yaşanılası bir yer olmaktan çıkmıktı.
Düzensizlik, yalan, riya, vurkaçlar, hakız cinayetler, tecavüzler
Güçlünün gücüz ülkelere yaptığı tacizler vs.vs
Görünmeyen elin, görünmez techizatıyla savaşı böyle oluyor
işte.
Aklımızı başımıza topladık, topladık yoksa geleceğe dair hiç
bir şey kalmayacak elimizde.
Hadi bizden geçti diyorum bazen de, yazık oldu geçliğin
geleceğine
:(
Arar olduk ama neyi? inan ki biz son zamanlarda neyi istediğimizi bilmiyor, her şey olması gerektiği gibi oluyor sanıyorduk. Çünkü buna alıştırılmış, ayarlarımız ile oynamışlardı. İnşallah yeniden ayarlarımız yerini bulur.
Sıcacık yazınız bana mutluluk verdi.
Sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Hep arıyorduk zaten,
Bir türlü bulamıyorduk huzuru.
Sonunda hep birlikte bulduk virüs belasını.
İnşallah kurtuluruz, herkes de almış olur dersini.
Billur T. Phelps
Teşekkür ederim, az da olsa bir faydam olmuş
:)
Eskiye özlem yazıları hep etkilemiştir beni.
Benim de bir kaç tane vardır böyle yazılarım.
Sizin bu yazınız da aldı götürdü beni.
Ne güzel anlatmışsınız.
Selam ve Saygılarımla...
Billur T. Phelps
Çok teşekkür ederim. Hele son zamanlarda,
nedense aklımız hep eskilerde.
En çok gençlik için üzülüyorum ben, çok kötü
bir gelecek bırakıyoruz onlara.
:(