- 575 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
GÖZLERİM KAPALI ..KENDİMİ DİNLİYORUM...
Çok uzun zaman oldu ki! Şöyle hayatıma dair ne yapıp yapamam adına hiç ama hiçbir hesaplamaya girmediğimi daha doğrusu keyfimce de şöyle karşısına geçip, birde bağdaş kurup oturmadığımı hatırladım.
İnanın ki! Bunu bu güne kadar yapamayışımın tek nedeni perişan bir o kadar içinden çıkılmaz bir halde ve ilerisini görüp görmek için de değil. Sadece kendimi bıraktığım o sessizliğin yanı sıra aç ve tokluğuma tekrar geri dönüşümün beni istemsiz onca korkuya salması olabilirdi de.
Açık söylemek gerekirse yaşamım boyunca bilinmezin ne perdesi; nede gölgesi olmayı haz ettim. Elbet ki korku yenilginin diğer adıdır.Herkes gibi bu güne kadar yenilgiyi hayal gücüne bırakmayan biriyim de.
Keza ezik hallerin düşünceye verdiği o tahribatı çok zaman önceleri bende bıraktığı yegâne izlenimini kolay kolay alıp, bir kenara atamama yanı sıra, kendi içinde bir çok çözümsüz sebepleri teşkil edebileceğinin farkındayım.
Ayrıca bu içinden çıkılmaz gibi görünen sebepler bazı şeyleri neticelenmenin zorluğuna gelinceye kadar ki o süre benim için önemlidir. Kendimi düşünürken başkalarına zarar vermeme açısından neler yapabiliri mi? gerek iyi gerek kötü yaşananların bende bıraktığı etki başkasından da bırakacağı etkinin birebir eşleşmesine bakarım. Ve kısmen de olmasa İnsanın tabiatında hep bir var kadercilik hâkimdir. Bütün bunları çok bencil olmadan kimseyi incitmeden hakkına razı gelip, Birde her şeyi kendi lehime işleyecek olursam. İnsanın kendi ile zıtlaşma noktası çok önemli olduğunu görürüz ve bu zıtlaşmanın başkaları tarafından nasıl algılanıp algılamayacağını devre dışı ediyorum.
Sözü daha fazla uzatmadan size günün her bir saatinin, benim için özel olduğu kadar da güzelliğine geleyim.
Çünkü! İçimdeki o birine güvenme sesine bu aralar adeta tapıyorum. Uzak yakın mesafemde konuşulan hemen hemen her bir sese ama! Pür dikkat kulak veririm.
Sizce bu iç ve dış seslerin içinde olup da işime yarayan var mı? Hemde nasıl var. Her dinlediğim ses ise kulak aşinalığıma milyon cümle çoğaltırken buluvermem kadar asıl bilgi hazinemde gülünecek haller ve şaşılacak suratların her seferinde. O yine olacakların kendi suçu olmadığını düşünmesi kadarı da bende inanılmaz etki bırakıyor olmasıydı.
Anlatacak çok şey var. Mesela seslerin ötesinde insandaki beden dili beni hep gizemli erişilmez şeylerin ayakucuna bırakmıştır. Sanki imkânsızlığı arayan bir güç diyeyim adına. Şu gözbebeklerime bir görev verilmiş evrenin var oluşunu renklere göre sınıflandırmak için birbirinde özgür kılmak gibi diyebilirim.
Hani kendi başarım olarak gördüğüm o bütün renklerin asilliğini bir ben keşif etmişim ya! Bunun bana verdiği rahatlıkla ve çoğu zaman tam önümde kararmış bir duvarın varlığını düşünüyorum.
Ve gözlerimin iliştiği her noktada benim adıma değişim niteliğini taşıyan o kovalar dolusu kırmızı boyaların olduğunu var sayarsak. Ben mi değişirim!..; yoksa çevremde olup bitenler mi?
Yok, ben alışkınım alabileceğim cevaplara ve her seferinde benimle alakalı bu olabileceklerden kaçmanın o yiğitliğini çok duyarım etrafım da ki sosyal olduğum birçok insanlardan da.
Ama! Siz yinede benim bana yapacağım haksızlıkları çok erken fark edip, üstü kapalı şöyle diye bilirsiniz
-Senim ki-sine kaçmak demeliyim de.Her şey arama olduğunda daha muntazam mesafeler koymamdan ibarettir.
Gerek benim gerek çevremdeki insanların olsun korkuların en büyüğü ile her seferinde birebir savaşmayı seçtim. Bazen işi şansa bırakan keza bir satranç ustası gibi taşları kuralına göre oynamaya severdim.
Kısaca ben bu durgunluk sürecimde gidip, gelenin ayaklarına kapanmadığım o bütün gerçekleri de. Bana ne kadarı bana pay edilişine edilmeyişine öyle böyle değil. Yani, çok fazla takıntılı kalmama bağlayın derim.
Bu konularda ve çoğu kez mantık devre dışı görünse de "kalan sağlar bizim" Giden bir şekilde geri gittiği gibi gelmeye mecburdur.
Lakin karşıma yiğitliğine tükürdüğüm o lafını yemeyi verecek birinin o varlığına bağlı Beni teselli eden birinin varlığına gelinceye kadar da. Epeye bir vakte yalnız başıma kıvam alıp, demleniyormuşum gibi bazen de suskun süt dökmüş kendi misali ulan! Burada suçlu kim acaba yapıp yapmadıklarıma demekte vardı.
Abuk sapuk fikirlerin gölgesinde beni doğuşuna sebep kılan güneşe kusur aratmaya rabbim. Hani o kolaya kaçan yönlerimin beni uğrattığı hasarları tamire kalksam buna ömrüm kesinlikle yetmez ayrıca şanslıyım diyecek bahaneleri çoğalttığım vakit içime ılık ılık bir ferahlama geldiğini his etmek büyük sorun olmasına henüz hiç hazır değilim.
Ve hiç buna diyeceğim tek söz var oda zaman kayıp etmemek olsun gerek pes etmemek adına benliğimi sıkıştırdığım o irili ufaklı hatalarımın arasına koyduğum keşkeleri hızlıca oradan çekip alıyorum.
Kısaca şu an ki ruh halimin geçmiş ile olan bire bir vuruşma tekniklerini inceledikçe kendi kendimi savunmayı öğrendiğimi net ifade edebilirim. Tabi bu arada İç sesim çelimsiz cümlelerle bir şeyler sorup, sonrası kendi kendisine cevap veriyor olmasına kulak asmıyorum.
Son zamanlarda kendimizle alakalı şeyleri gerek eksik ve fazlasının bulabilme çabası var. Dediğim gibi ağır takıntılı geçen bir süreç ile bütünleşen ve yüzeysel olarak değil de. Bunu da en ince detayı ile uğraşırken görmeye devam edeceğiz. Hele ki bu son günlerde etrafımızda ki kişilerden olsun; bizde olsun başkalaşma gösteren kendi Kişilik analizi bu kadar gündemle eşleştiren sayıca çok insan varlığı ile olsun daha çok korkuya ilerisini pasife eden bir salgının oluşuna bağlamamak gerçek olacaklardan kaçışış olurdu.Bu salgın bize Kusursuz bir yaşam şeklinden bahis ettirilmemeye başlandı.
Tam tersi böyle bir özentinin içinde olmam tamamen imkânsızlıklar ile karşı karşıya getirir beni.
Beli sıkıntılar hayatımızın sıkça eteklerinden tutup ve bıraktığı olmuştur. Yine normal hayatımıza bir hafta sonra hiç olmamış gibi devam edildiğini bunun ya kadercilik yâ da beklenen bir nedenle sonlandığı fikrine karışıp biter mi?
Bunun içinde dünyayı tamamen sarıp sarmalamış kötü bir salgının var olması hangi kısmı ile kimini bunu sonuna kadar götürüp, kimini tamamlanma aşamasına sabır gösterdiğine inan ki çok dikkat etmeliyiz…
EV DE KAL! BOL KÖPÜKLÜ SABUNLARIMIZ OLSUN:!!...:)))
........... İnsanın temizlikle imtihanın nasıl olacağını yıllar önce Zara Kızıl ırmağın o bol berrak akan suyu ile kilim yün yıkayan teyzelerin söylediği şu sözleri ile ne kadar doğru söylediklerini hatırlayınca doğruluğun ise Hele ki beyim de. bu günlerde ne daha da bir netleştirdim.
O canım, güngörmüş teyzelerimiz kızıl ırmağın o duru akan suyun serinliğinden Hem elindeki yün ve kilime tokaç vurup, birbirlerine ise fikir büyüklüğünü verirlerdi.. Aynen şöyle derlerdi." Gııı bacı! Yıkadığına iyice tokacı vur ve o eliği korkak alıştırma bol bol sabunu çal; eyle bir zaman gelecek ki temizlik temiz olacak insanların en büyük imtihanı olacaktır."
Sanırım o teyzelerin birbirlerine söylediği temizlikle imtihan edilişin zamanı tam bu zaman Ve, bu büyük salgının gösterdiği gibi insanın düşmanı o kadar mert değil hele ki senin karşına geçip, Uleeen! Yürek mi? yedin yoksa kürek arası toprak mı? Yersin der gibi de.
Lanet!şey bütün insanlığı pençesine almış ve bırakmaya ise sanırım hiç niyetli değil. Onun sinsi gelişi ile tanıyıp tanımadıklarımızın o birilerini alıp, gidecek korkusundayız.
Bilim, ilim, gülüm adamlarının virüsü yok etme fikirleri havaya uçuşulup, sonra birbirlerine çarpıp yok olduklarını görme kafa karışıklığının içerisindeyiz de.
ev de kal…. benim gibi sizde.bol köpük_-lüğü sabuna güvenin!...
05-04-2020
İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.