- 596 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Bu Nasıl Bela..!
.
Ne illetmiş bu böyle.
İnternet’ten araştırdım da tarih boyunca korkunç salgınlar olmuş. Milyon milyon ölenler. 50 milyon, hatta hatta 200 milyon insanın öldüğü salgınlar. O dönemlerde iletişim şimdiki gibi değilmiş elbet. Yavaş da olsa insanlar mutlaka bir şekilde haberleşiyordu. Güvercinler, müvercinler nerede ne oluyor bir şekilde haberini alıyordu. O zamanlar insanlardaki panik ne kadar olmuştur bilemeyiz. İlla ki olmuştur ama şimdilerde bu salgın, bu Corona belası apayrı bir panik havası estirdi tüm dünyada. Yakın zamanda Sars Virüsü, Hiv Virüsü, Deli Dana, Domuz Gribi, Kuş Gribi gibi bilmem neyi bilmem neyi yaşadık ama hiç böyle olmadı. Hiç bu kadar dünyayı sarmadı, hiç bu kadar insanlığı sarsmadı.
Ekonomiler felç oldu.
İnsanlar evinden çıkamaz oldu.
Ne olacak, ne zamana kadar sürecek kimse bilmiyor.
Bilmem doğru mu yanlış mı “Bu virüse bir defa yakalandın, iyileştin, bağışıklık kazandın diye bir şey yokmuş. Tekrar tekrar yakalanabiliyormuşsun. Bu virüsün tanısını ilk koyan Çinli doktor üç defa yakalanmış, ikisinde iyileşmiş, üçüncüde ölmüş” deniliyor. Ne derece doğru bilemeyiz tabii.. Belki de şehir efsanesi.
Nasıl bir bela Yarabbi..
Benim başından beri korkum sağlık yönünden zarar vermesinin yanında ekonomik zararları çok ağır olacak. İnsanlar için elbette sağlık çok önemli ama bir taraftan da karnını doyurması lazım.
Tüm dünyada resmen çarklar durmuş vaziyette. Virüsün ilk görüldüğü Aralık 2019 öncesine, yani Kasım 2019’a dünya nasıl dönecek..?
Dönebilecek mi..?
“Yeni Dünya Düzeni kuruluyor” diyenler var. Ne çok komplo teorisi üretiliyor.. Neler neler..! Amerika dünyayı ele geçirmek için yapmış, Çin’in önünü kesmek istemiş falan filan.. Dünya zaten Amerika’nın elinde.
O kadarına aklımız ermez. Ermez de;
Benim zoruma en çok ne gitti biliyor musunuz..?
Kabe’de tavafın durması..
Vallahi içimi burktu. O bomboş halini görünce bir tuhaf oldum. Ne olursa olsun Suudi Arabistan bir kaç görevlisi ile tavafı devam ettirmeliydi. Bizler yüzyıllardır kutsal emanetlerin yanında Kur’an okutmaya hiç ara vermemişiz. Savaşlarda yenilmişiz, seferberlik yaşamışız, işgal yaşamışız, ordumuz tasfiye edilmiş, kurtuluş savaşı vermişiz ama hep orada Kur’an okunmaya devam edilmiş.. Bağnaz değilim ama elhamdülillah Müslümanım. Bazı şeyler olmalı arkadaş.
Allah beterinden korusun.
Benim korkum hem sağlık açısından hem de ekonomik açıdan dünyayı da bizi de kötü vuracak.
Allah sonumuzu hayırlı etsin.
Her şeyin bir an önce normale dönmesi dileği ile;
Herkese, hepinize sağlıklı günler diliyorum.
Suat Zobu
.
YORUMLAR
Hemen hemen herkesin yaşadığı duyguları anlatan, samimi bir yazı daha okudum nadide kalemden. Dilim döndüğünce kısaca bende paylaşmak istedim düşüncelerimi müsaadenle abim.
Yaşamın koşullarını kabullenmek zor geliyor insan denen zeka sahibi varlığa.
Çünkü zekası, sorgulama ve kurgulama yetisi olanlar için zor bir durum.
Bu özellikleri taşımayanlar için ise hayat yine güzel!..
Ancak; buradaki asıl problem, onların bu eksikliğinin diğerlerine de zarar veriyor olması.
Zeki insanlar doğayla birlikte yaşamanın yollarını ararken. (Depremler, seller, yanardağlar, salgın hastalıklar vs.)
Bu yetisini kullanamayanların tutumu en büyük engeli oluşturuyor ne yazık ki.
Bilindiği gibi, geçmişte yaşanan ve kat be kat büyük salgınların bölgesel kalmasının, yayılmamasının nedeni o zamanlar dünyanın teknolojik açıdan bu kadar küçük olmadığı gerçeğidir.
Bu salgının yayılmasının tek sebebi; yaşadığımız çağdaki teknoloji ve şehirlerarası, uluslararası, kıtalararası ulaşımın kısa ve kolaylaşmış olmasının sonucudur. Aksi halde virüsün bu denli yayılma ihtimali bile söz konusu olmazdı.
Neticede bu durum insan eliyle ve insan hatasıyla bu seviyeye ulaşmıştır.
Bundan sonra insanoğlu bu tür şeylere de hazırlıklı yaşamak durumundadır.
İnsanlık kendi hatalarını ilahi bir cezalandırma veya uyarı olarak algılama zaafiyetinden vazgeçmek durumundadır. Çünkü, yaşanan doğal afetlerdeki kayıplar, salgınlar, nükleer kaza veya saldırılar, sadece insanın aklını kullanmadaki yetersizliğinin sonucudur.
Bu arada, aklın öncülüğünde maneviyatın ve inancın en büyük ilaç ve dayanak olduğu da bir gerçektir.
Yaşadığımız bu zor günleri akıl ve inançla elbette geride bırakacağız. Yeter ki bilim insanlarının öngörü ve talimatlarını önce devlet sonra millet nezdinde, çıkar gözetmeksizin uygulayabilelim.
Uzatmayayım dedikçe uzadı sanırım. Kusurumuz affola abim.
Saygılar kardeşinden.
Kabe'nin insansız kalması gerçekten çok hüzün verici. Her şey bir yana insanlık büyük bir sınavdan geçiyor. Geçip gitse bile, bundan sonrası çok farklı olacak hele de kendilerini süper güç olarak adlandıran ülkeler için hem de çok farklı. Ne diyelim Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
Bir aya yakındır evdeyim SUAT
Aslında çok ta dışarı çıkmayı sevmem.
Ama nasıl ki dışarı çıkmama emir haline getirildi.
İşte o zaman hafakanlar bastı beni.
Dışarı çıkmamamız bizim lehimize. Haklılar.
Ancak;
Hayatının 30 yılında emir al.
Ömrünün sonlarına doğru emirle evden çıkma
Bir gerginim ki sorma gitsin.
Evde hanımla ikimiziz.
Onun dediği bana ters geliyor benim dediğim de O na.
Kavga edip küsüyoruz.
Ama konuşacak başka kimse de yok.
Mecburen barışıyoruz.
Bu günde bir iki sever tekrar ediyor.
Deftere takılayım diyorum.
İnsanın neşesi yerinde olmayınca ne yazmak ne de okumak içinden gelmiyor.
Peki ne olacak?
Olacağı şu.
Sabredeceğiz.
ALLAH SONUMUZU HAYRETSİN.
Dua edeceğiz.
Selamlarımla canım Kardeşim.