- 644 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HAYAT BİRİNCİ SINIF BİR SÜRTÜK DEĞİL Mİ?
Evet, insanlar ne kadar garip değil mi? İnsanları anlamak ne kadar zor değil mi? Seversin, o da sevdi sanırsın, hayaller kurarsın onunla ilgili, sana canım dediğinde dünyalar senin olur. Hayallere dalarsın, onunla yapacağın gezileri düşünürsün, hayal edersin, şöyle bir gemi tatili yapsak desem Yunan adalarına 4 gece 5 gündüz bir tatil dersin. Akşam yemeğimizi kaptanın masasında yesek. Yavaş yavaş, yudum yudum şarap eşliğinde bir akşam yemeği. Arkadan insanların taa ruhuna işleyen bir müziği, içini kıpır kıpır eden dansa davet eden bir müzik, ama dans edemezsin, çünkü kaptan heycanlı heycanlı anılarını anlatıyordur, aslında kaptanın anıları umurunda değil, zaten dinlemiyorsun da. O sırada sevgilini dikizliyor olsan çaktırmadan. Tabaktaki yemekten çatalının ucuna aldığı yemek parçasını ağzına alışını izliyor olsan. Kırmızı rujlu iki dudağın arasından ağzına giren lokma parçasını kıskansan. Nedir ulan bu, benim bile doya doya öpemediğim o kırmızı rujlu dudakların arasındaki şey, bu nasıl sorumsuzluk, bu nasıl bir aymazlık, ulan ben buradayken hangi cesaretle sen o iki dudağa dokunabiliyorsun diye düşünsen.
İçimden dans etmek gelse, çakır keyif yapan o papazkarası şarabın etkisiyle. Ulan şu çalan müzik boşa gitmesin sevgilimi dansa kaldırayım desen, ama kaptanın anıları bir türlü bitmiyor. Kaptan yeter artık demek geliyor içinden ama diyemesen. Keman da ne güzel çalıyor bu kemanın önünde o kırmızı rujlu kızı dansa kaldırmak vardı diyorsun, ama kaptanın konuşmasını kesemiyor sun, dinliyor gibi yapıyorsun. Alıp şu şarap şişesini masaya kuvvetlice vursam, kaptan desem yetmedi mi anlattıkların kemanın nameleri boşa gidiyor desem.
Denizin ortasında saat gece yarısı, gökyüzü hınca hınç dolu yıldız, sevgilimin kolundan tutsam, tuttuğum gibi doğru geminin güvertesine götürsem orada sarmaş dolaş sevgilimin gözünde yıldızlara baksam. On dördünde ay çatlasa kıskançlığından, dev dalgaları gönderip ayaklarımızı ıslatsa. Ama kaptan hala konuşuyor, kaptan yeter diye bağırıyorum içimden, yüzüne karşı. Mehtap gitti, yıldızlar anladı sabahın 03 olduğunu yetmedi mi bize verdiğin ıstırap. Mehtap gitti, yıldızlar vedalaşıyor, bende sevgilimi götürsem buradan, kameraya atsam, yatağa oturtsam onu sarsam sarmalasam, onu doyuncaya kadar öpsem öpsem diyorum.
Kaptan niye bırakmıyorsun bizi bırak artık da şu kameramızdan güneşin doğuşunu izleyelim bari. Bize bunu çok görme ne olur kaptan demek istiyorsun.
Sen hayattan ne bekliyorsun bilmiyorum amma, artık ben hiç bir şey beklemiyorum o sürtükten. İnsan gitmeyi ne kadar düşünürse, kalmayı da o kadar özlüyor zaten.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.