- 1102 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
Ruhlarımız Çok Geride Kalmıştı
Sevgili dostlar,
Korona virüsünden korunmak ve yayılmasını önlemek için kişisel ve toplumsal olarak yaşadığımız şu günler bana bir olayı hatırlattı.
“Meksika’da Inka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyuluyorlar ve sonunda dağın üstündeki görkemli Inka tapınaklarına geliyorlar.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor:
“Hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik?”
Yaşlı rehberin cevabı o kadar anlamlı ki;
“Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok geride kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik…”
Bu olayı niye mi anlattım?
Fazla geriye gitmeye gerek yok, son çeyrek yüzyılda dünya ülkeleri ve ülkemiz nefes nefese menzili belli olmayan bir yarışın içinde buldu kendini; Başta Amerika olmak üzere Çin ve Rusya bir üstünlük yarışına girdiler; bu da yetmedi uzayda üsler kurmaya başladılar. Aslında insanoğlu kendi felaketini kendi akıl ve elleriyle sonlandırmaya odaklandı, ilahi emri beklemeye gerek kalmadan.
Bakın şöyle bir iki hafa öncesine, dünyada ve Türkiye’de hangi konular konuşuluyor, hangi olaylar gazete manşetlerini süslüyor, hangi olaylar günlerdir televizyon haberlerini meşgul etmiyordu. Herkes mutlaka üç aşağı beş yukarı gündemi meşgul eden olayları hatırlayacaktır.
Suriye, mülteciler, AB…
Her nedense İsrail hiç yok(!) bu dünyada, adeta görünmez ülke, onu hiç anan var mı, yok!
Geliyorum diyen tehlike korona adlı virüs (covıd-19), 2019 yılının son günlerinde (12.12.2019) Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıktı ama Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ülkeleri ve diğer dünya devletleri virüsün çok kısa zamanda bütün dünyayı tehdit edeceğini kavramakta geç kaldılar veya umursamadılar; LOKAL BİR VAKA OLARAK değerlendirdiler. Ülkelerden kimisi ekonomik (mesela, dünya piyasasını ele geçiren Çin mallarının yerine müşterilerin kendi mallarına yöneleceği için v.s.) sebepler yüzünden… Kimi ülkelerde ise, Uygur Türklerine Çin’in uyguladığı işkence ve soykırım yüzünden yenmesi caiz olmayan hayvanları yedikleri için tanrı tarafından cezalandırıldığı gibi inançlar yüzünden fazla ciddiye almadılar veya savsakladılar.
Fakat tüm ülkeler, yöneticiler bir şeyi unuttular: “Dünyanın artık global koskoca bir köy olduğunu...”
İlk defa tehlikenin bu kadar büyük olduğu gerçeğini Sudi Arabistan Devleti tarafından Kâbe’nin ibadete kapatılması kararı açıklandığı gün aklımız başımıza dank etti ama bizim binlerce vatandaşımızda umre ziyareti için Arabistan’daydı.
Çin, İtalya, Fransa, İspanya, Almanya gibi diğer ülkelerdeki Korona haberlerini uzaktan seyrederken her şey 11 Mart 2020’de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bir gece yarısı açıklaması ile (1) her şey değişti.
Türkiye’de 11 Mart’tan sonra yeni bir dönem başladı. Alına tedbirler birbirini kovaladı… 65 ve daha yaşlı olanlara sokağa çıkma yasağı, market ve mağazalara, işyerlerine getirilen kısıtlama ve davranış ayarı en sonunda şehirlerarası ulaşımın tamamen durdurulmasına kadar gelip dayandı. Bu süreçle ilgili düşüncelerimi daha önce paylaştığım yazılarımda dile getirmiştim. (2), (3)
O günden bu yana zorunlu da olsa, kendi sağlığını düşünerek insanlar evlerine kapandı; evlerini yeniden keşfetti. Her şer görünende bir hayır vardır dedikleri böyle bir şey olmalı.
Kısa süreliğine de olsa bu ayrılıkta öğrenciler öğretmenlerini ve arkadaşlarını, okullarını, öğretmenleri de öğrencilerini ve mesleklerini özlediler.
Sosyal medyayı takip ediyorum, yapılan paylaşımlara bakınca insanların birbirlerini, büyüklerini, küçüklerini evlerini ne kadar ihmal ettiklerini izliyor, okuyoruz... Erkek-kadın, çoluk-çocuk demeden nice maharetler ortaya çıkıyor, el emeği-göz nuru eserler paylaşılıyor… Unutulmuş, sandıkların, çekmecelerin diplerinde, köşelerinde unutulmuş anılar gün yüzüne çıkıyor…
Aynı zamanda bu günlerin en büyük faydası da insanın kendi iç dünyasına dönmesi ve tanımasına bir fırsat çıkarmış olması… Mutlu olmak için sadece maddi ihtiyaçlarının karşılanmasının yetersiz kaldığını, ruhi ihtiyaçlarının da olduğunu bir kere daha keşfetmesi…
Sözlerimi BAŞKENT Edebiyat Kültür Eğitim Sanat Derneği Başkanı İnayet Millidere’nin mesajı ile bitireyim:
“Şöyle elimi bir çeneme koyup düşündüm ....
Acaba bu bize mesaj mı?
Sohbetler bitti, evde yemek yapmak bitti...
Zorunlu olarak evdekilerle sohbet edilmeye başlandı...
Dışarda yemek yemek, hazır gıda yerine kurular diriler mırın kırın ederek yenenler yenmeye başladı.
Kim demiş Allah’ın sopası yok!!!!
Cam kenarına kurulun elinize kitabınızı alın çay için çay...”
Sağlıcakla Kal. #EvdeKalTürkiye.
Ankara, 29.3.2020 13:04
Dipnotlar:
1= www.amerikaninsesi.com/a/saglik-bakanindan-turkiyede-ilk-corona-vakasi-aciklamasi/5323460.html
2= www.edebiyatdefteri.com/191457-yasaklara-birde-bu-yonden-bakalim/
3= www.edebiyatdefteri.com/191521-yasadiklarimiz-kiyamet-provasi/
YORUMLAR
Hüsnü Ekizceli
Görmediğimiz şeylerle baş etmek daha zor...aslında tersiymiş gibi davransak bile...
Gözümüzle göremediğimiz bir virus, gözümüzün önünden ayırmak istemediğimiz kişilerin canını alınca...bir türlü terbiye edemediğimiz ruhumuz, bedensel acılardan daha çok iz bırakınca. Anlıyoruz....geç olsa da.
Umuyorum daha fazla görmezden gelmeyiz.
Kaleminize sağlık çokça güzel bir yazıydı.
Tebrikler ve sağlıklı günler dilerim.
Hüsnü Ekizceli
Meksika yerlileri ile ilgili anlattığınız olay muazzam! Bunu, bireysel hayatımızda da sık sık yapmalıyız diye düşündüm. Oturup ruhumuzun bize yetişmesini beklemeliyiz...
Öyle güzel bir örnekle konuya giriş yapmışsınız, öyle şık durmuş ki! Anlatım zaten çok akıcı, tertemiz. Tespitler de yerli yerinde! Yarın ana sayfada bu yazıyı görür gibiyim şimdiden:)
Kutlarım saygıyla...