- 473 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Maarif Meselemiz
Maarif Meselemiz
Babam beni gökten yere indirdi.
Hocam beni yerden göğe çıkardı ( Büyük İskender )
‘Milli Eğitim Bakanlığını ortadan kaldırın eğitim düzelir’ ‘Şu mektepler olmasa maarif ne güzel yönetilirdi’ türünden uç noktalarda, hayal ürünü yanlış yaklaşımları dillendirmeyeceğim. Milyonlarca çocuğumuzu, gencimizi ilgilendiren, deneme yanılma, deneme tahtası, yapboz uygulamalarla keskin değişikliklere birçokları gibi ben de karşı olduğumu söyleyerek girizgâhta bulunmak istiyorum.
Eğitim sistemini, çağın getirilerinden beri tutmak, soyutlamak büyük bir hayalcilik olsa gerek. Böyle bir durumu beklemekte yanlış olur. Başka bir taraftan okullarda dağıtılan tablet uygulamasında olduğu gibi yanlışlıkları ve hayal kırıklıklarını da bolca yaşadık. Çağın getirilerinin yanında, kültürümüze uygun, yüzyılların birikimlerini paralel ve uyumlu bir şekilde götürmek en doğrusu olacaktır. Birikimler, kültür ve tarih şuurunun, eğitimin önemli saç ayaklarından biri olduğu göz ardı edilmemelidir. ‘Geçmişi ziyaret geleceğe seyahattir’ hassasiyeti bize daha doğru kararlar aldıracağı muhakkaktır. Akıl, kalp ve beden eğitiminin içini doldurup, özümseyerek ve özümseterek sunmak çok daha önemlidir. Yaş gurubu, seciye, karakter ve kültür durumu gibi özellikleri de buna dâhil ederek değerlendirmek eğitim kalitesini daha da artıracaktır. Hafızlık eğitiminde yapılan ezber ile arge biriminde çalışacak bir elemanın kendilerine özgü farklı eğitimlere tabi tutulmaları gibi. Geçmiş, bugün ve gelecek zamanı müfredatta dengeli bir şekilde işleyebilmektir asıl. Ne geçmişe takılıp kalmalı ne de geleceğin salt tozpembe hayallerine dalmalıdır.
Ortak paydada ister okullu olsun ister okul dışı olsun toplumun tamamını kitaplarla ünsiyet kurmasını sağlamak, diri tutmak, hayat boyu öğrenmenin, inkişafın lokomotifi olacaktır. Sanat ve zanaat erbabının eğitiminde de aynı durum geçerlidir. Müfredatın genelini tek tip insan modeline göre planlamak, kapanması zor yaraların oluşmasına neden olacaktır her zaman. Bu noktada insanları soyut, mekanik ve sosyal zekâ türünden başkaca bir sınıflandırmada da bulunabiliriz. Hayat boyu öğrenme ateşinin hep harlı tutulmasında faydalar olacaktır. Tedrisatla ilgili aksaklıklar itina ile ele alınmalı. Eğitimle öğretilenler, anlama mertebesinden kavrama mertebesine çıkması sağlanmalıdır. Bilgi ile marifet, bilgi ile fikir, bilgi ile kültür, bilgi ile tecrübe arasında her zaman bir bağ kurulmalıdır. Biri olmadan diğeri olamıyor maalesef. Bu bağlamda Uğur Mumcu bir sözünde şöyle seslenir. ‘Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz’ diye.
Millet olarak sözlü ve yazılı kültürümüzden gelen kıymetlerimizi hem yaşamımızda göstermek hemde bunları değerlendirmek gibi bir sorumluluğumuz var. Tarih bilincini geleceğe yazı ile ulaştırdığımız gibi. Tecrübe ederek, görerek ve düşünerek yapılan yazılı aktarımlar sistematik yapıldığında eğitim sistemini devamlı kılabiliriz. Okullar, meslek edinme merkezleri olduğu kadar ilim tahsili alanlarıdır bir taraftan. İlim, toplumun geneli için, kullanılacak ve fayda sağlanacak bir alandır. Bu bağlamda ‘İlim, iki kişi arasındadır’ ortak anlayışını da göz önünde bulundurmak gerekir.
Bir ömür ihtiyaç duyacağımız en azından basit beceriler kazanmayı da ihmal etmemek gerekir. Mesela insan ne kadar okursa okusun erkekler için evdeki bir ampulü değiştirebilmek, akan musluk contasını sıkabilmek türünden genel becerileri kazandırabilmekte eğitimin bir parçası olmalıdır.
M.Ö. 4. Yüzyılda yaşamış olan Sokrates’in şu sözü günümüze ışık tutan manidar ve güncel bir durum tespitidir. ‘Bu günün gençleri lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklardır’ Başka bir tespitte on altıncı asırda yaşamış olan Montaigne’nin kitabında gençlerin ne kadar özensiz, hazırcı çabuk tüketen ve aceleci olduğu yazıyor. Bu günün gençleri de buna benzer ithamlara muhatap olmakta yarının gençlerde olacak muhakkak. Gençlerin sorunları dünyanın en eski sorunları gibi gözüküyor maalesef. Bu zorlukları eğitim sistemi içerisinde minimize etmek ve bu enerjiyi iyiye, güzele yönlendirmek en doğru hareket olacaktır. ‘Kendi tarihine ve coğrafyasına yabancı nesiller daima edilgen ve özentili olacaktır’ diyen Yazar Bilal Kemikli Hoca’nın eğitimle ilgili yazılarını okumak faydalı olacaktır.
Toplumu, ülkeyi çalışan bir fabrikaya benzetirsek, bu fabrikada her türden dişliye, entegreye ihtiyaç olduğunu bilir ve bu doğrultuda hareket ederiz. Bütün organizmanın salahiyetini düşünüp her alanı ihtiyaç doğrultusunda ikame etmeye adaklanmak gerekir. Kısa yoldan imkâna ulaşma alicengizliğinden ziyade marifet ve tecrübe biriktirmenin kıymeti okullarda işlenmeli. Bu minvalde yol alacak bir eğitim sistemiyle yola revan olunmalıdır.
‘Hikmet, müminin yitiğidir’ ‘Çin’de de olsa ilmi arayınız’ Hadis-i Şerifler ve öğretilerimiz ışığında kendi milletimize has eğitim sistemimizi oluşturup yaşatabilmeliyiz. Yoksa ithal edilen sistemleri bünye kabul etmeyecek ve uyum sağlamayacaktır. Geçmiş dönemlerde birçok örneğine şahit olduğumuz gibi. Susuzun suyu, suyun susuzu araması misali öğrencilerimizin ufuklarını açık ve hür tutmaları sağlanmalıdır. Son yıllarda da şahit olduğumuz değerler eğitimi, adabı muaşeret, vicdan, insanlığın ve toplumun değer yargıları, yardımlaşma, empati, sevgi, saygı gibi alanları boş bırakmadan eğitimin bir parçası olarak görülmeli ve bu konular devamlı işlenmelidir. Tolstoy’un dediği gibi; ‘Bir insan acı duyuyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyuyorsa insandır’ şeklinde olan pozitif yaşam felsefelerini tedrisat içerisinde işlemek faydalı olacaktır.
İlkay Coşkun
Kardelen Dergisi
Sayı 105, Yaz 2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.