- 1023 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Aysel Masmanacı Beşoğlu
EVDE KAL!
(Öykü)
12 Eylül 1980 yılı...
Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve komuta kademesinin ülke yönetimine el koymasından birkaç hafta önceydi. Kahvehanelerde, üniversiteler ve meydanlarda kardeş kanlarının döküldüğü, sokakların kan revan içinde, devrimci öğrencilerin duvara yazılar yazdıkları, yasaklı kitap ve bildirileri gizlice birbirine verdikleri, evlerin ve kahvehanelerin güvenlik güçleri tarafından basıldığı, yasaklı yayınların arandığı, gece sessizliğinde üst üste bir kaç el silah sesleri ile irkildiğimiz siloganların atıldığı, perdelerin indirildiği, bekçilerin yollardaki keskin düdüklerini öttürdüğü, coplarla polislerin yollarda öğrencileri kovaladıkları, yakalayabildiklerini coplarla döverek arabalarına sürükledikleri, sağcılarla solcuların köşe başlarında tekme tokat birbirlerine giriştikleri ve daha kötüsü katlettikleri dönemlerde tanışmıştı Esin ve Mustafa.
İkisi de İstanbul Üniversitesi’ nin farklı bölümlerinin son sınıf öğrencisiydiler. Esin Edebiyat, Mustafa Hukuk okuyordu. Okul çıkışlarında aynı otobüse biniyorlardı. Tıklım tıklım semt yolcusu dolu otobüste bazen ayakta, bazen de yan yana oturarak evlerine doğru yol alırlardı. Genellikle Mustafa yerinden kalkarak Esin’ e oturması için yerini verirdi. Teşekkür etmeler, birbirine kaçamak bakışlarla devam eden bu yolculuklarda aralarında küçük sohbetler başlamıştı.Giderek koyulaşan okul ve ders muhabbetleri onları birbirine bağlamış, aralarında bir gönül bağı oluşturmuştu. Bu öyle güçlü bir bağdı ki, Esin’ in sol, Mustafa’nın sağ görüşlü olması bile bu aşka engel değildi.
Mustafa’ nın ailesi Esin’ i istemeğe geldiklerinde babası red cevabını vermişti.Esin’ in babasının Ekonomik, kültürel ve mezhep faklılıkları bakımından kendilerine denk bir aile olmadıklarını açıkça Mustafa’ nın babasının yüzüne söyleyişi bu evliliğin olmayacağının bir bildirimiydi. Ertesi gün Okul çıkışında otobüse binmeden önce iki genç bir pastanede buluştular.İkisinin de çok üzgün oldukları solgun yüzlerinden, uykusuzluktan kızarmış gözlerinden belliydi.Mustafa,
Esin’ in ellerini avuçlarının içine alırken adeta yalvarıyor, ertesi gün valizini alarak kendisini Haydarpaşa Gar’ında beklemesini söylüyordu . Esin böyle bir şeyin mümkün olmadığını, herkese " Koskoca ..... ailesinin kızları Esin sevgilisiyle kaçmış!" sözünü dedirtemeyeceğini söyledi. Ayrılırken ikisinin de gözleri yaşlıydı. Esin bir taksiye el etti. Taksiye binerken Mustafa ceketinin iç cebinden çıkattığı küçük bir kağıdı titreyen elleriyle Esin’ e uzattı. Uzaklaşan taksinin ardından olduğu yere çivilenip kalmıştı... Beyninde çakan şimşekler sağnak yağmurla birlikte çakan şimşeklerden daha şiddetliydi... Esin ’ se taksinin arka camından Mustafa’ ya, buz kesmiş elinin titreyen parmak uçlarıyla gözlerinden akan yaşları silerek bakıyordu. Bu birbirlerini son görmeleri, son bakışlarıydı.
Taksi köşeyi dönünce Mustafanın yaşlı gözlerle avucunun içine sıkıştırdığı kağı açtı. Kağıtta bir kalp resmi ve altında Mustafa’ nın el yazısıyla yazdığı "EVDE KAL! Cümlesi yazılıydı. Taksi Fatih durağına geldiğinde göz yaşları kurumuştu. Eve girer girmez odasına kapandı. Kapısını kitledi kağıdı yeniden açtı okudu. Ne demekti bu?" EVDE KAL! Kendisiyle kaçmadığı için Mustafa kendisine " Benimle gelmedin, başkasıyla da evleneme inşallah! Evde kal! " diye beddua mı etmişti?
Uykusuz geçen gecenin sabahında kendinde yataktan kalkacak gücü bulamadı. Bu durumda okul da gidemezdi. Kahvaltıya gelmesi için annesinin yalvaran sesini de duymuyordu. Duymak istemiyordu. Kulaklarını tıkıyarak komidinin çekmecesine sakladığı, birlikte çektirdikleri siyah beyaz resimlerine bakarak yeniden ağlamaya başladı. Babası " Darbe var... Sokağa çıkma yasağı ilan edildi, şu kızına söyle, evde kalsın! Sokağa çıkmasın" diye annesine bağırıyordu...
Aradan yıllar geçti. Birbirlerini hiç görmediler. Esin mezun olduğu istanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi’ nde saygın bir Öğretim üyesi iki kız çocuğu annesi. Mustafa, Ankara Cebeci Asliye ve Hukuk mahkemesi’nde ağır ceza hakimi. O da bir erkek çocuğu babası. İkisinin de ömrü bir sonbahar hüznü ile geçti. İkisinin de mutlu bir aşk evlilikleri olmadı. Eşleri ile yaptıkları mantık evliliklerinin tek mutlulukları dünyaya getirdikleri çocuklarıydı. Onlar için yaşıyorlardı.
Bundan iki hafta önce Esin uykusunda sanki onu biri dürtmüş gibi apansız uyandı. Saate bakmak için eline telefonunu aldı. Saat 5.30 du. Telefonunun mesengerde spam bölümünde bir mesaj gördü. Mesajda bir kalp emojini ve altında " Evde kal! Lütfen evde kal! Sokağa çıkma! Coronavirüse dikkat! Yazıyordu. Birden elleri ve ayakları titremeye başladı. Kendisini nasıl bulmuştu? Halen seviyordu demek ki kendisini. Demek ki O’ da unutamamıştı... .Kalktı sabahlığını giydi, çalışma odasında bir hazine gibi özenle sakladığı , yıllardır zaman zaman gözyaşlarıyla baktığı o siyah beyaz fotoğrafları çıkarttı... Gözyaşları damla damla sararmış fotoğrafların üzerine düşüyordu. Nasıl da birbirlerine aşkla bakıyorlardı. Hele bir fotoğrafları vardı ki, sarı uzun saçları vapurun güvertesinde rüzgarla savrulurken Mustafa’nın yüzün sanki bir eşarpla kapatmış gibiydi. . O fotoğrafa bakarak nasıl da gülerlerdi.. . Bir iç geçirerek fotoğrafları bağrına bastı... Fotoğrafların altında sararmış bir defteri eline aldı. Bu onun şiir defteriydi. Bütün şiirlerini yıllardır O’ na yazdığı bir şiir hazinesi...
Ansızın gök gürledi.... Ardından bir sağnak yağmur başladı. Tıpkı o gün gibi... Ne gariptir ki o gün de taksiye bindiğinde saat 17.30 du. Yani gündüz 5.30.... Ağladığını yağmurdan başka gören olmamıştı....
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
28 Mart 2020
Gaziantep
YORUMLAR
Yazıyı okuyunca daha önce seslendirdiğim EVDE KAL şiiri aklıma geldi. Şiiri ve youtube linkini aşağıda paylaşacağım.
Şiirin yazarına sorduğumda, kendisinden izin alındığı belirtilmiş fakat öykünün sonunda , esinlenme kaynağı belirtilmemiştir.
Öykü sonunda falancanın falan şiirinden esinlenerek kaleme alınmıştır notu düşülmüş olsa daha iyi olurdu kanaatindeyim.
https://www.youtube.com/watch?v=P1tsPzp0CfI
EVDE KAL
Hatırla sevgilim !
80'lerde aynı üniversitenin farklı bölümlerinin öğrencileriydik.
Sen tıp fakültesindeydin,
Ben hukuk .
Sen sağ görüşlüydün,
Ben sol.
Ama kalplerimizdi bizi bir noktada birleştiren
Yani sevdamız.
Sokaklar kan revandı,
Köşe başlarını darbeciler işgal etmiş
Her yer kuşatma altındaydı
Ve o kargaşada tutuşturmuştun elime bir kağıt parçasını.
Bir kalp çizmiştin,
Evde Kal ! Lütfen Evde Kal !
Sokağa çıkma.
Son cümlen de "Seni bütün milliyetçi duygularımla seviyorum" diye yazmıştın.
Yıllar geçti görüşemedik
Gözlerinin rengini ve elime tutuşturduğun o kağıttaki yazılanları yüreğime nakşettim.
Çok sonraları öğrendim ki bir kasabada doktor olmuşsun.
Dün mesenger da spam bölümünde bir mesaj gördüm.
Bir kalp emojini ve
Evde Kal !
Lütfen Evde Kal ! Sokağa çıkma diye yazıyordu.
Aklım allak bullak oldu, ellerim ayaklarım boşaldı
Bir titreme tuttu beni.
Nasıl bulmuştun beni ?
Demek ki sen de unutmamışsın beni
Bilmeni isterim ki sevgilim
Bir sonbahar hüznü ile geçti ömrüm
Hiç bitmeyecek sandım
Ne çok acı verdi bana yokluğun
Sen ki ;
Bir Eylül yaprağıydın darbede
Belleğime kazınan
Yoklugunda kendimi şiire verdim.
Sayfamdaki bütün şiirlerin sahibi sendin.
Hayata tekrar tutunma adına sevdiğim
Yine sözünü tutacağım
Evde Kal ! Demiştin
Evde Kalacağım bu karantina günlerinde.
Hasan BEGDAŞ