Hep varmış, hiç yokmuş…
Günahlar içinde yüzen bir garip bencileyin varmış. O günah senin bu günah benim derken. Amaçsız oradan oraya, odadan odaya giderken. Kulakları namahrem müziklerle mühürlenmişken. Yaptığı iyi şeyler buluyor ya insanı. İşte öyle. Aslında dişe dokunur bir şey yapmadığını düşünse de, en azından kendine faydası olan bir şey yapmış olacak ki, tam bitti dediği anda yeniden başladı. Oysa akışına gidiyordu. Kimbilir acıdı ya ona Yaratan. Kendini olumsuz yöne bırakmıştı. İkna etmişti kendini. Fakat her nasılsa şuna benziyordu hali; bir köşke sahip insan fakat ne köşkte eşya var, ne insan. Kim ister ki böyle zenginliği. Gaflette olmak işte böyle bir zenginlik gibi olur diyordu kendine. Akşama doğru bir odasında oturup bakarken kalp defterinden çıkan yazılara. Odanın lambası yandı. Bu ışık biraz eritti kalbindeki karanlık gaflet maddesini. Eskisi gibi göremese de Rabbini kalp aynasında. Bir doğum sevinci yaşadı bir an. O an bıraktı dünya kokan o müziği. Ruhundan bir parça istemiş gibi oldu radyodan. Açtı bir ruh kokan fon müziği. Aldı birkaç yudum hem maddesel hem manevi. Paydaşları da olsun istedi bu hallere. Kalbi attığınca elleri yazmaya çalıştı bu halleri. Tabi ki bu hallerin daimi olma durumu şu an için zor görünüyor. Fakat zorları kolaylayan var. Karanlık odaları aydınlatan var. Bu noktada bir isteğim olacak okuyanlardan. Yaratıcıyla aranız nasıl bilmiyorum. İşte bende şu aralar bir tepkisellik oluşmuştu. Eğer aranızın iyi olduğu durumlarda kalbinizi O’na açtığınız duygularınızı yazmanızı istiyorum. Ulaşabileceğiniz bir yere koyun. Olurda benim gibi tepkisel bir ruh haline girdiğinize bu yazılar kül misali olabilir ve Zümrüdü Anka kuşunuzun doğum sevincini, zihninizin semasında ufka doğru uçarken yaşayabilirsiniz. Umarım kafanızı ağrıtmamışımdır fakat benim için önemli olan bir durumu sizle paylaşmak istedim. Resmin bütününe baktığımızda ise şu sözleri görebilirsiniz; Kalpleri evirip çeviren O’dur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.