PİÇ SÜLEYMAN
Hanımla geziyoruz. Bir AVM’nin önünde bir çöp konteynır durmakta. Üzerinde sprey boya ile Piç Süleyman yazılı. Hanıma diyorum. “Bu bizim ev sahibi olmasın.” !Yok ya” diyor. “Belki semt için yazmışlardır.” Bulunduğumuz semt Süleymanpaşa, Tekirdağ’ın bir ilçesi. Ama ben kararımı verdim. Bu bizim ev sahibi Süleyman. Gene kimin canımı yaktı ki, buraya bunu yazdılar. Telefonuma sarıldım. Bir iki fotoğrafını çektim. Bu öyküyü okuyanlar, kararı siz verin. Bu Piç Süleyman, bizim ev sahibi mi?, .Yoksa başka biri mi?
Üniversiteyi kazanan kızım için, kızlardan oluşan bir binada küçük stüdyo daire tuttuk. Ev sahibi Süleyman diye biri. Gören kendi halinde biri sanır. Ama kafasında kırk tilki olan biri. Almanya da bulunan akrabalarına ait bu ve bir kaç tane binanın işletimi yapıyor. Bizim kız hayvan sever tutturdu. “Evime bir kedi alacağım.” İtiraz ettik. “Kızım burada kedi kaynıyor. Ne yapacaksın” dediysek de. Laf anlayamadık. “Siz beni küçükten beri kandırıyorsunuz. Bir kedim bile yok” diyerek sızlandı...
Kafaya koymuş ya iki tane yavru kediyi alıp gelmiş. Arkadaşı birini vermiş, “bunlar kardeş ayırmayalım. Başka birine vereceğime sen al demiş, kardeş kardeş büyüsün” diye sarmış bizim kızın başına. Konuyu ev sahibine de anlattık. Razı olmada da çok itiraz etmedi. İki gün sonra gönlü geçer dedi. Sanırım öyle düşünüyordu...
Kediler ev ortamında büyüdüler. Bir süre sonra baktık ki, evde olmayacak. Bahçeye koyduk. Bir süre sonra bahçeye alıştılar. Ev sahibi yaramaz bir çocuk gibi her gördüğünde, bize çaktırmadan kedilere saldırıyor. Tıpkı kediden nefret eden haşarı bir çocuk gibi… Kediler onu görünce şeytan görmüş gibi kaçıyor. Bir kaç ay sonra, dışı kedi hamile kaldı. Bir süre sonra tam dört tane yavrusu oldu. Büyük ses cihazlarından bozma hoparlör eskisi iki kabini eskiciden, yavrular için aldım. Anne kedi yavrular üzerine titriyor. Özellikle ev sahibinin hışırından korkuyor. Bir kaç kez yerini değiştirdi. Bende telaşlandım. Duyduğuma göre bazı kediler, fare sanıp kedi yavrularını yiyebiliyormuş. Ama kediler içgüdüleriyle müthiş hayvanlar. Her ne kadar insana en çok benzeyen hayvan deseler de, insanın kedilerden öğreneceği çok şey var…
Adam öyle bir tip ki anlatamam. O kedilere eline ne geçerse fırlatan adam. Eşini alıp gelmiş, bir hayvan sever gibi kedi yavrularını göstererek jest yapıyor. Görende ne kadar hayvan sever, diyesi geliyor. Anne kedi, Süleyman’ın yanında eşine sığınıyor. Onun sevecenliği yanında adamın bir şey yapamayacağını adeta hissediyor. Oysa yavrularını insanların ve diğer korumak istediği kişileri erişemeyeceği kuytulara saklıyor. Sahibinin bile gösterdiği yeri beğenmiyor. İlle de yeri kendi seçecek…
Bir ara ev sahibi diğer komşunun pirelendiğini ve bununda yavru kedilerden kaynaklandığını söyledi. Her tarafı ilaçlamaya başladı. Özellikle merdiven altlarını ve en dipleri yavruların olduğu verileri ilaçlıyor. Zavallı anne kedi sızlanıp dönüyor. Adamla dövüşeceğim. Ayıptır, günahtır diyorum. Yanıt vermiyor. Ama kafayı takmış. Bende anne kedinin içgüdüleriyle güveniyorum. Nasıl olsa bir şekilde korur, diyerek işime gücüme gidiyorum. Bir yandan da kara kara düşünüyorum. Yarın bunlar büyüyünce bu adam bu hayvancıklar bu bahçeyi dar eder. Bir çözüm bulmalı… Geldiğim de ne göreyim. Herif kedilerin yemine ve suyuna toprak atmış. Kediden çok kendime yapılmış bir hakaret saydım. Müthiş bozuldum. Bu nasıl bir insan, bir çocuk dahi bunu yapamaz. Kendisine bunun hesabını soracak oldum. Üzerine almadı. “Kim yapmış ki” dedi. Sen en iyisini bunları bir koliye koy, bizim arkadaşın fabrikasının bahçesine koyayım ben dedi...
Bir kere daha anladım ki, bu adam istemiyor. Boşuna bu herifle uğraşmayayım. Sonra komşu kadın da rahatsızlığını dile getirdi. Bunlar her iki aya bir doğurur. Kısırlaştırılması i gerekir... Baktım olacak değil. Ev sahibine de güvenmiyorum. Çünkü bu adam, arkadaşının fabrikası, yerine götürür deniz atar. Bir koli buldum. Muz kolisi, sarı renkte, dört tarafı hava delik, tam kedi yavruları için bire bir. Onlara yerleştirdim. Deniz kenarında küçük bir koruda, çevredeki konutlarda istenmeyen kedilerin konulduğu alana geldim. Burada terk edilmiş ve bakılmayan kedilerin konduğunu kedi evleri var. Oraya götürüp orada, diğer insanlar gibi bakacağım. Mimik dört yavruyu koliye koydum. Yanlarına da anne kediyi koydum. Anne kedi üst kapaktan fırladı kaçtı. Neyse anneyi de sonra yanlarına götürürüm diyerek. Yavruları koruya götürdüm. Korunun yani başında da gençlerin arabalarıyla takıldığı ve deniz seyri sefası yaptıkları bir yer. Ben kedileri orada uygun bir yere bıraktım. Döndüm, gelip anne kediyi götüreceğim. Anne kediyi bulamadım. Yarım saat sonra yavruların yanına gittim. Yavrular yerinde yoktu.
Bütün çevreyi aradım, tarafım. Ne koliden eser var, ne de kedi yavrularından. Sanırım burada deniz seyri yapan gençler. “Hangi vicdansız bu yavruları buraya bıraktı” diyerek, koli ile birlikte kedi yavrularını götürmüş. Böyle olma ihtimali bile içimi rahatlatıyor. Koli çok belirgin bir kutu olduğundan uzun süre aradım. Biraz daha aradıktan sonra eve döndüm. Anne kedi beni karşıladı. Ağlamaklı, sızlamalı bir hali var etrafımda dönüyor. Bir kediye bu kadar mahcup olacağım aklıma gelmezdi. İçim parçalanıyor. Ne yapabilirim. Anne kediyi kucağıma aldım sevdim, okşadım. Güya teselli ediyorum. Nafile kucağımdan zıpladı yere, önüme yatıyor. Sık sık yaptığı bu hareketin ne olduğunu bilmiyordum, internetten öğrenmiştim. “Sana güveniyorum, senden bana zarar gelmez” demekmiş. Demek yavrularını bir iyi niyetle götürdüğünü okumuş hayvan… Yine ağlayıp, sızlanarak etrafımda dönüyor. Bende ondan medet umuyorum. Belki kokusunu takip eder bulur diye umuyorum. Ama nafile kucağıma alıp civarda belediyenin yaptığı kedi evlerine bakıyoruz. Yok yok oğlu yok. Belki bulanlar bu barınaklara getirmiştir. Ne de olsa kedi severler yemek ve su bırakıyor.
Sonra tekrar birilerinin bu yavruları sahiplendiğini düşünüp rahatlıyorum. Ben rahatlıyorum. Ama anne kedi rahat değil. İçimden “Pic Süleyman” diyip, kalaylıyorum. Anne kedi etrafımda dönüp sızlandıkça, bizim hanımda dayanamayıp ağlıyor. Anne kedinin ağlayıp, sızlaması dokunurken, buna bir de hanımın ağlaması eklendi. Günlerce anne kedi ağladı, sızlandı. Önüme yattı. Pic Süleyman’dan bile şüphelendim. Beni takip edip, koli ile kedicikleri denize mi attı. Bu adamın yaptığı sadece kedilere değil. Bitkiler karşı da acımasız. Bahçeye altı çam fidanı diktim. Üstelik kendisinin de razılığı ile. “Eline sağlık” dedi. Ama gel gör, bahçedeki yabancı otları ayıklarken onları da kökten koparıp atmış. Sorduğumda “ eyvah ben onları fark etmedim, ot sandım” ayağına yattı. Eline sağlık. Ölüm mü öldürür müsün? Evden çıkacağım. Fakat gözüm kesmiyor. Bu evi zor bulduk. O da ev kendisinin olmadığı için ve kiracı bulma angaryasıyla ucuza vermişti.
Çevredeki komşulara kedilerin başına geleni anlatıyorum. Süleyman’ın tutumunu anlatıyorum. Müthiş ayıplıyorlar. Kadının biri “keşke bana bıraksaydınız, benim kedilerle büyüledi” dedi. Bir diğeri “ay o Süleyman’a hiç yakıştıramadım. Bir de sakat bir çocuğu var. Böylesi insanlar biraz merhametli ve vicdanlı olmalıdır” dedi. ‘’Gerçekten de bizim insanımız sadece bizim insanımız değil, bütün dünyada insanlar birbirine benzer. Evet, ne’ diyordum. ‘’Bütün insanlar, sakat evlat sahibi insanı merhametli ve vicdanlı bulur.’’ Derken bir başka komşu da o ‘’Süleyman’ı hiç sevmem. O bir defa bir kiracı kızın canını yakmış olacak. Kız bütün binadaki beyaz eşyaları eskiciye satarak, yüreğini soğuttu.’’ Duyduklarıma şok olmuştum. Bizim anne kedinin feryadını bütün komşular duymuş. İçleri sızlamıştı. Ama bu adam hiç oralı olmadı. Kim söylemişse o da duymuş. Beni teselli ediyor. Biri onları sahiplenmiş. İsterseniz siz yine bu anne kediyi eve alın ortalıkta dolaşmasın...
Anne kediye karşı hep mahcup kaldım. Kendimi affettirmek için ona sevebileceği yiyecekler verdim. Ama daha çok sevgi istiyordu. Benimde günlük angarya islerimden zamanım yoktu. Bir süre sonra anne kedi de kayboldu. Ha ondan önce de erkek kedi kayıp oldu. Ama bu anne kedi yavrularını kaybetmesine rağmen bizi terk etmemişti. Birden kayıp oldular. Öyle diyorlar, kediler bir gün ansızın sahiplerini terk eder. Bazen özlüyorum, özledikçe de hüzünleniyorum. Acaba bu Pic Süleyman hayvanlara bir şey mi yaptı diyorum. Şimdi çok iyi anlıyorum. O AVM nin, önündeki konteynır yazılan, “Piç Süleyman”, bu Piç Süleyman, Sizce de değil mi?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.