- 461 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UYANDIRMAYIN BENİ
UYANDIRMAYIN BENİ ...!!!!
Annemin tarçınlı kurabiyelerini çok severdim küçükken.Eve gelince o kokunun burnuma çarpması ,bir bardak çay eşliğinde ağzımda eritip mideme inmesi gibiydi hayat.
Hayat küçük not kağıtlarına tarifler yazmak gibiydi . Seviyordum kurabiyeleri..Hele ki o sokaktan gelirken ellerimi bile yıkamadan aşırdığım kurabiyeleri iki bacak arasında yerken, annemin çığlıklarını bile seviyordum ’’ Ellerini yıkamadan yeme ’’ nidaları ile.
Mutfakta asılı duran ninemin diktiği pazen önlüğü bile seviyordum bulaşık yıkarken annem.Mutfak masasında sarı kağıtlı matematik defterime dört işlem yaparken, sokağa çıkıp iki dilim domates biraz peynir ve ekmek ile evcilik oynayamayı istiyordum kızlar ile ama yağışlı hava ’’Otur oturdugun yerde’’ diyordu.Her şeyi aynı anda yapınca madalya verecek degildi zaman ve mekan.
Her sabah uyan hızla okula koş gelince dinlen yemek ye ve araya bir çizgi film sığdır kadardı her şey.Haa birde ufak kagıtlara iki sevgili çiz elele tutuşan birde minik bir ev boya .Ama benim evim pembe degil mor idi..Öyle bacasından duman degil çiçekler çıkıyordu.Aykırılık güzeldi resimlerde.Zaten hayatın kendisi aykırı idi.
Eskiden pazar arabaları yoktu ve alışveriş sonrası at arabaları ile eve dönerdik bir mutlu olurdum ki birde utanarak bakardım etrafa.Birde sanki soylu bir ailenin prensesini götüren mutlu bir balkağı idi bana göre.
Çarşamba pazarından aldığım naylon gelin bebeğe bir yenisini katmak kadarda basitti hayat aslında.Evdeki ceviz kabuklarından suluboya ile fare yapan annemin bana verdiği mutluluğu hiç bir şeye değişmediğim hayat...Ve hatta mendilden bile yapardı ben beceremezdim.Dergilerden kestiğim minik elbiseleri kagıttan bebeğe giydirip giydirip neşelendiğim kadar mutlu olduğum günleride bir görseydiniz.
Gazete kuponlarından annemin aldığı tabakları eve getirip’’ Ellemeyin sakın bunlar misafirler için veya sizin çeyinize ’’demesi kadarda emir verici idi hayat.
Her hafta kırtasiyeye gidip yeni pullar geldi mi diye sormak kadar mutlu bir şeydi hayat.Ki çoğu zaman ’’Yine harçlıklarını onlara mı verdin ’’diye kızacak babamı umursayacak kadar özgürdü hayat.
Hafta sonlarında babam eve ugradığında yoğurtlu ekmeklerinizi öğlen yiyip,uyudunuz mu diye sorgulayıcıydı hayat.,
Cumartesi akşamları Kemal Sunal filmlerini ,pazar sabahları belgesel ve Ağaçkakan Woddy ’yi babamla izleyecek kadar da keyifli idi hayat.
İzmirde buzlu bademsatıp,geçinmek derdinde bahçede annemin ve babamın kırdığı bademleri benimde kırmak için verdiğim mücadele verdiğim kadardı hayat.
Şampuan kutusu içine yerleştirilmiş yüzen minik ayıcığı çıkartmak için gizlice evin bahçesinde bıçak oparsyonu ile kutuyu delip,o minik ayıcığı oyuncaklarımın içine saklamak kadar da hınzırca idi hayat.
Say say bitmeyen bir sürü şeyden itibaretti her şey.Bir sürü hayal bir sürü gerçek...
O zaman dilimlerinde bildigim tek gerçek bir gün büyüyüp koca bir dana olup,hayatla savaşmak gerçegiyle karşılaşma gücümün olmaması idi.
Ağaçlar çiçek açtı ,leylekler göçtü gel zaman git zaman..
Zaman sonsuzluğa akıp gitti.
Geçti mi geçti, güzel miydi, çok şükür.
Büyüdüm ve gözümün önünden hala o küçük kız hallerim gitmiyor.Uyandırmayın beni hala uykumun en güzel yerinde o günlerdeyim.
ARZU GÜNAL/YAŞAM NOTLARIM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.