- 355 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜMÜ ÖLDÜRENLER
ÖLÜMÜ ÖLDÜRENLER
Mehmet Emin Ercan, evinin bahçesindeki güvercinleri birer birer eline aldı, sevdi öptü hepsini ayrı ayrı. sonra saldı gök yüzüne uçurdu bir saatten fazla, hayran hayran seyretti. Bu arada içeri girdi ve öğlen namazını kıldı. Namaz sonrası gelmişlerine, geçmişlerine, tüm ümmeti Muhammed’e dua etti. Tekrar dışarı çıktı. Yem ekledi sularını değiştirdi, onları kümeslerine koydu.Ağacın dibindeki muslukta elini yüzünü yıkadı, havlusunu getiren çalışanına teşekkür etti. Bu sırada telefonu çaldı, çalışanı telefonu getirdi. ’Kimmiş?’ diye sordu. ’Orçun Bey yazıyor efendim,’ dedi. ’Orçun Bey mi? Ne işi olur artık benimle? Hayırdır? Ver bakalım ne diyormuş?’ dedi ve telefonu açtı.
Orçun Bey, ’Selamün aleyküm Hafız. Neler yapıyorsun?’
Mehmet Emin Ercan, ’Aleyküm selam Başkan.’
’Nerelerdesin? Aylardır uğramaz oldun.’
’İş-güç be Başkan. Ne olsun. Hayat bir şekilde devam ediyor.’
’Yarın gel de seninle bir iş görüşelim.’
’Yok be Başkan. Seninle görüşecek işim olmaz artık benim. Bıraktım o işleri. Biliyorsun tövbe ettim. İşlerimle ve güvercinlerimle vakit geçiriyorum. Gayrimeşru ile işim olmaz bu saatten sonra.’
’Ciddi misin Hafız? Şaka yaptığını söyle bana. Ben seni çağıracağım, sen bana olmaz diyeceksin. Şaşırtıyorsun beni. Bırak bu sütten çıkmış ak kaşık ayaklarını yarın gel. Şişli’deki ofisime bekliyorum.’
’Başkasını bul Başkan, ben ciddiyim, gelemem.’
’Hafız, dinle beni, seni şu an bulunduğun yerden aldırıp tıpış tıpış getirtebileceğimi en iyi sen biliyorsun.’
’Biliyorum Başkan, yaparsın.’
’Delirtme lan adamı! Yarın geleceksin dedim.’
’Ben de gelemem dedim Başkan, çevrende onlarca insan var, işlerini onlara yaptır.’
’Dün elimi eteğimi öperken, kapımı açarken, gözlerimin içine bakarken, çantamı taşırken, şimdi namuslu bir vatandaş mı oldun alçak? Getirtme beni oraya. Senin de güvercinlerinin de kafasını koparırım.’
’Güvercinlerimin değil kafasını koparmak, tüyüne zarar verenin kafasına sıkarım. Başkan maşkan demem. Ben de bunu yaparım. Bunu da sen bilirsin değil mi Başkan?’
’Bana bunları söyleme cesaretini nereden alıyorsun Hafız? Dün kapımızda büyüyen köpek, bugün bize saldırıyor. Şuna bak.’
’Abdestimle duruyorum ağzımı bozdurma. Söyleyecek başka bir şeyin yoksa kapatıyorum.’
’Kapat Hafız. Bir daha zaten telefon görüşmemiz olmayacak, yüz yüze görüşeceğim seninle. O zaman bu söylediklerini gözümün içine bakarak söylemeni isteyeceğim.’ dedi ve Orçun Bey telefonu kapattı.
Mehmet Emin Ercan evden çıktı ve lüks otomobiline bindi, iş yerine gitmek üzere yola çıktı. En sevdiği Türkü çalarken ona eşlik ederek ilerledi. ’Sen Sivas’ı Seyret Yar Ben de Seni’ İş yerinin girişinde çapraz ateşe alındı ve otomobilinin dört lastiği birden patlatıldı. Silahlı altı-yedi kişi etrafını sardı. Alelacele otomobilden yaka paça indirdiler ve minibüse bindirdiler.
Minibüsün içinde oturan Orçun Bey ’Evet Hafız, seni dinliyorum. Konuş bakalım. Biraz önce efelenip duruyordun. Şimdi aynı cümleleri kurmanı istiyorum.’ dedi.
’Ben de seni adam sanırdım. aşağılık biriymişsin.’
’Devam et Hafız, seni dinliyorum.’
’Bu kadar adileşebileceğini tahmin etmezdim. Şerefsizsin sen. Başkan bir şey dememi ister misin? Haydi sık kafama. Senin baskın altında uzun ömür yaşamaktansa şerefimle ölürüm adi herif! Senden korkacağımı mı sanıyorsun?’
Orçun Bey artık dinleyemedi, sinirden çenesi titremeye başladı. Belinden silahını çıkardı ve Mehmet Emin Ercan’ın (Hafız’ın) alnının ortasına dayadı, ’Son sözünü söyle Hafız,’ dedi.
Bu arada Mehmet Emin Ercan derin bir şekilde burnunu çekti ve Orçun Bey’in yüzüne tükürdü, ’Söz adama söylenir Başkan. Senin hakkın bu!’ dedi. Orçun Bey tetiğe tereddütsüz bastı. Fakat bir aksilik oldu, silah ateş almadı. ’Madem silah ateş almadı, seni öldürmeyeceğim Hafız. Şimdi kapıyı aç ve derhal burayı terk et,’ dedi.
’Söyle köpeklerine bana havlamasınlar.’
’O köpeklerin en büyüğü sendin bir zamanlar Hafız.’
’Geçmiş karıştırma Başkan, söyle şunlara yoksa acımam bilirsin.’
’Tamam sana kimse sataşmayacak şimdi gidebilirsin. ama bunu yanına koymayacağım Hafız.’
’Korkmuyorum Başkan, ne senden, ne adamlarından, ne de ölmekten. Ben ölümü öldürdüm Başkan.’
’Gitme Hafız. Dur.’
’Neden?’
’Ölümü nasıl öldürdün bana da öğret şunu.’
’Her nefis ölümü öldüremez Başkan. Görüyorum ki senin nefsin halen ön planda.’
’Haydi Hafız, anlat. Ben de ölümü öldürmek istiyorum Aşmışsın kendini. Ne mutlu sana Hafız. Nasıl başardın bunu anlat ne olursun.’
Ölümü öldürmek için Hayatın ve ölümün sahibine hayatı satmak lazım. Bunu başarırsan dünya viranesinde yolcu olduğunu kabul edip ulaşacağın menzile hazırlanma yoluna girersin. Zaten ölüm diye bir şey yok Başkan.’
’Nasıl yani?’
’Nasıl olacak? Yalnızca alem değişmesi var. Ölüm adını verdiğimiz fakat aslında alem değişmek olan olaya iyi bakmamız lazım. Ölümü sevmek lazım anlayacağın Başkan.’
’Ölüm sevilir mi Hafız?’
’Sevilir tabi. Ölümü sevmek için Allah’ı sevmek gerek yani Allah yolunda, Allah sevgisiyle yoğunlaşmak gerek. Unutma Başkan ölüm geçilen kapıdır. Yani kişi sevdiğine yakın olmak ister. Allah sevilir, dünya denen gurbetten Allah’a kavuşmanın adıdır ölüm Başkan.’
’Bundan sonra seni ayağıma çağırmayacağım Hafız. Ben sana geleceğim. Hem de koşa koşa.’
’Bu işlerden sıyrılmadan gelme Başkan. Az da olsa helalinden yemeye içmeye, yeni bir hayata başlamayı göze alıyorsan; gel, başım gözüm üstüne.’
Bu konuşma üstüne birbirlerine sarıldılar, iş yerine kadar onu bıraktılar. Mehmet Emin Ercan’ın otomobilini kısa sürede yaptırıp teslim ettiler. Orçun Bey’in de ölümü öldürmesi çok sürmedi.
İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.