- 426 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Afyonu Patlattık
Hz. Ali’ye atfedilen bir söz var;
" Çocuklarınızı gelecek zamana göre terbiye edin, eğitin, çünkü onlar o zaman yaşayacaklar."
Bu söz üzerine kendimi şöyle bir sigaya çektim ve çocuğumu gelecek zamana göre yetiştiremediğimi fark ettim. Çünkü ben gelecek zamanın neler getireceğini bilmiyordum.
İnsanoğlunun ortak kültür geliştirme tarihi günümüzden 40 bin sene öncesine dayandırılıyor.
Sen 40 bin senenin, 40 bin senesinde hep aynı kültürle yaşamını idame ettir ve hep böyle yaşıyacağını san, sonra son iki yüz yılda hayal edemeyeceğin kadar değişik bir dünyada bul kendini. İçimde oluşan kaosu düşünebiliyor musunuz?
Atım, eşeğim, faytonum, kağnımla; sabanım, tırmığım, dirgenim, yabamla; koyunum, yünüm, iğim, çıkrığımla uyumlu, belli bir aile düzeni içinde yaşayıp giderken; 1800 lerin ortalarında insanlığın kullanım alanına giren elektrik ve petrol o günden bu güne yaşantımı alt üst eden bir döngüye soktu beni. Çok rahatladım. İşlerimi, alışverişlerimi oturduğum yerden yapıyorum. Dünya’nın bir ucundan diğerine 15 saatte gidiyorum. Birebir savaş yerine teknolojik, biyolojik silahlarla savaşıyorum… Güvercinle haberleşme, buharlı gemiler, ateşsiz silahlar yerine bugün; telsizler, telefonlar, jetler, feribotlar, atom bombaları kondu elime. Dünyayı kucaklıyorum...
Bütün bunlar karakterimi ve alışkanlıklarımı aşan cinsten. Dünyayı kucaklarken yakın çevremden uzaklaşıyorum. Dışarıda çocuğumu görsem tanımayacak haldeyim. Herkes kendi hayatını yaşıyor. Gönlümün bir tarafı "Yaşasın rahatlık!" diye nara atarken, bir tarafı yara almış, derin bir acının, suskunluğun içinde.
Dünya üzerinde yaşamının %99’unu avcı, toplayıcı olarak geçiren insanoğlunun bir bireyi olarak ( ki ülkemizde 1960-70 den önce doğanlar ilk çağın içine doğdular.) bünyem bu yenilikleri kaldıramıyor, korkutuyor beni, daha bir örfüme, adetime sarılıyorum. Oysa çocuklarım bu gelişimin içine doğdular, bu yüzden gelişime daha rahat adapte oldular. Hele de birini hazmedemeden, diğeriyle haşır neşir olmaları onları iyice çılgınlaştırdı, ben baskı yaptıkça daha çok sarıldılar onlara.
Ve ben şimdi "Dinsiz! Kültürsüz! Ahlaksız !" diye yaftalıyorum onları.
Yalnızca benim çocuklarım mı kültür ve ahlak yoksunu? Merak ettim, bu konuda bir araştırma yaptım ve gördüm ki bütün dünya bu dertten mustarip. Ancak gelişmiş ülkeler ilimle, bilimle buldukları icatların faydasını, zararını, nedenini, çözümünü daha önceden düşündükleri ve onu yapma aşamasında bu gelişime milletini hazırladıkları için rahatlıkla ve güvenle kullanabiliyorlar bulduklarını. Kendi yetiştirdiği ağacın meyvesini yer gibi bu yaşam zevk veriyor onlara. Fazlasını pazara çıkarıyorlar, hem de kendi inanç ve kültürleriyle...
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerse; İlimden, bilimden bihaber, aynı anda hem oruç tutmak, hem kafa çekmek isteyen keşler gibi "Nasıl içilir? Ne zaman içilir? Bana dokunur mu?" Hiç düşünmeden alıyoruz onların afyonunu (icatları) yutuyoruz. Ve sonun da afyon içimizde patlıyor. Tuttuğumuz oruç da murdar oluyor, konuştuğumuz dil de, akıl iyice uyuşuyor. Bundan sonrası daimi bir sarhoşluk. Davranış bozukluğu, kimliğini kaybetme, güvensizlik, dövme, öldürme, taciz etme, çalıp çırpma, toplumdan uzaklaşma, yalnızlık, teknoloji bağımlılığı, maddiyayçılık, körü körüne bir yerlere bağlanma ... Kısacası benlik duygusunun devleştiği yerde cüce bir toplum oluşturuyoruz.
Biz; bize ait, bunu da biz icat ettik diyeceğimiz teknolojik ürün tasarlasaydık, bunu hazmede hazmede kabullenseydik kötü mü olurdu? Bu yüzden; Suçu tamamen gençlere, teknolojiye yüklemeyelim. Eskitmeyelim gençlerimizin gençliklerini, ilimle, bilimle uğraşan bir neslin yetişmesi için dua edelim . Ne yazık ki bizim duadan başka becerebildiğimiz bir şey yok.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.