- 623 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
TEBESSÜM
Geçmişin kodları silinmez şekilde belleğimize yapışmışken geleceğe dair kurduğumuz hayallerin çapını ayarlayamıyoruz. İnsan denilen varlık öngörüsüz şekilde hareket ederken bugününü de yarınını da yok ediyor. Hem kendisiyle çatışıyor hem de çevresindekilerle çatışıyor. Kendi iç dünyasında ruhi ve fiziksel çatışmayı yaşıyor çevresindekilerle de hangi mülahaza ile yaptığını bilemiyorum ama çatışarak birbirini yok ediyor.
İnsanoğlunun çatışmasının sebebini gerçek anlamda anlamış değilim. Belki diğer canlılarda olduğu gibi varoluş mücadelesidir. Evet var oluş mücadelesi yeryüzünün yaratıldığı ilk günden beri vardır. Hayatta kalma mücadelesi bazen öyle acımasız hal alıyor ki avla avcıyı her an karşı karşıya getirebiliyor. Kaçan kovalanıyor, iyi strateji yapan avını yakalıyor ve hayatta kalıyor ya da avcıdan kaçan hayatta kalabiliyor.
İnsanlar arasında çatışmanın gerçek anlamda var olma mücadelesi olmadığını düşünüyorum. Dünyada kaynaklar dünyada yaratılmış tüm insanlara yeteceği aşikardır. Lakin çatışmanın sebebi başka. İnsanoğlu’nun çatışmasının yaşandığı ilk güne kadar gitmek gerekiyor belki. Mesele salt ayakta kalma meselesi olmadığına göre meselenin özünde şu veya bu şekilde insanın birbirine tahammülsüzlüğüdür.
Hayatın merkezinde maalesef çıkar mülahazaları var. Hayatı kendimize göre speküle ediyoruz. Bazen öyle speküle ediyoruz ki başka muhatapları tamamen yok sayabildiğimiz gibi gündelik varoluşlarımız kalıcı nitelikli çabalarımıza izin vermiyor. Sanatı, siyaseti, sporu ve bunun gibi onlarca kavramı kendi eksenimiz etrafında yönetiyoruz.
Başka varsayımları düşünmeden yaptığımız planlar öyle hatalara sevk ediyor ki işin içinden çıkılmaz hal alıyor. Yaptığımız planlar programlar ve kurduğumuz stratejiler kendi ayaklarımıza dolanıyor. Sorular çoğaldıkça sorunlarda büyüyüp gidiyor. Yanıtlayamayacağımız onca sorudan sonra yeni bir arayışa giriyoruz ki iş işten geçmiş oluyor.
Gerçek anlamda sorunlar için çözümlemeler yapsak ne şahsi olarak sorun yaşarız ne de toplumsal olarak sorun yaşarız. Başta da belirtiğim gibi geçmişin kodları yakamızı bırakmıyor. Esas olan geçmişten sıyrılıp günün sorunları üzerinde durmamız gerekiyor. Geçmişi değiştirmek mümkün olmayacağına göre neden geçmişte yaşadıklarımızı kaşıyıp kaşıyıp temcit pilavı gibi önümüze koyuyoruz anlamıyorum. Her devrin kendine göre sorunu vardı. Bugünden geçmişe bakıyoruz geçmişi yorumluyoruz. Geçmişte yaşanan büyük sorunlar, bugün komik geliyor. Lakin bugün içimizde yaşadığımız çatışmalarda aynı şekilde komik değil mi? Var olma mücadelesi her kuşağın mücadelesiydi. Dün öyleydi bugünde öyle yarında öyle olacağını düşünüyorum.
Çatışma yerine paylaşmayı tercih etsek daha çok kazanım olmaz mı? Yaşlı dünyamız kurtulacaksa çatık kaşlar yerine tebessüm eden simalarla kurtulacaktır. En çok bağıran en çok sesi çıkan dünyayı değiştiremeyecektir. Dünya giderek yaşanılmaz bir hal almaktadır. Bir tarafta silahlar olabildiğince yeryüzünü tarumar ederken diğer tarafta kaynağı ne olduğu belli olmayan hastalıklar hepimizi tehdit ediyor. Hayat çok basit , doğ yaşa ve öl. Ölümden ötesi yok zaten. Hepimiz birgün aynı sonla karşılaşacağımıza göre tebessüm etmek en güzeli değil mi? O halde hep birlikte dünya sofrası kuralım yaşayalım ve yaşama tebessüm edelim.
TEBESSÜM DOLU GÜNLER DİLERİM.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.