( EN GÜNÜN ORTASINDA IŞIĞIN KAYBOLUŞU GİBİDİR YALNIZLIK...
( En günün ortasında, ışığın kayboluşu gibidir yalnızlık
Bugün, semt pazarını gezdim baştan sona, her tezgâha uğradım satılan her şeyin fiyatına baktım öyle bön- bön. İçim akmadı da değil hani. O al al kirazlar, boy- boy dizilen çilekler, ister reçel yap, ister öyle otur ye. Yeşil kocaman erikler havalıydı. Kayısılara bakarken, muzlar hiç heybetini bozmadan, öylece bakıyorlardı.
Kıvırcık soğan göz kırpıyordu, limon ise onlarla birlikte beni de al diyordu.
Sofraların nazlısı domates hiç unutulur mu?
Her şey ne kadarda al beni diyordu, ben ise sadece seyrediyordum
Bazıları benim gibi dolaşıyordu, bazıları ise eli kolu taşımıyordu.
Bazıları yanında yardımcı, bazıları eşiyle dolaşıyordu.
Ne garip bir dünya bu, ne biçim bir düzendi böyle.
Bir şey yapmalı ama ne?
Ben bu soruyu sormakla geç mi kaldım acaba?
Galiba ben bazı şeylere zamanında uzanamıyorum. Zamanın değerini ise hiç bilemedim.
Yapamadığım, yâda cesaret edemediğim şeylerin kabahatini hep başkalarında aradım.
Hep öyle yapmazlar mı? Vahlanmak için çok geçti artık.
Hayat: yoksul başladı, yoksul bitecek galiba:
İnadına yaşamak için direnmek hep, o inatta kırıldı galiba.
Kendimi çok kötü hissediyorum, kendimi biraz iyi hissetsem bile, hep bir yerde bir eksiklik oluyor.
Bir türlü bir araya toplayamıyorum kısa gelen uçları
Bir şeylerin sürekli oradan oraya dağılması bende yarattığı rahatsızlığı bir türlü yenemedim
Ben artık kendi kendimin kararını verdim, ben beceriksizin biriyim.
Alıp bu başı nerelere gideyim diyorum?
Başımı alıp gideyim, günlerce yürüyeyim, bağırayım -çığlıklar atayım kimse ama hiç kimse bana soru sormasın, kimseler yoluma çıkmasın, Kimse ama hiç kimse bana dokunmasın
Vurayım kendimi yollara, dağlara. Doluyum çok doluyum da bakma boşalamıyorum.
Belki bu şekilde gururumun önüne geçer de ağlar rahatlarım biraz. Doya- doya hem de hiç silmeden gözyaşlarıma hiç dokunmadan aksınlar istiyorum.
Hiç mendil kullanmadan, ellerim kollarım ne güne duruyor, onlar yılların birikimidir.
Onlar da acı var hüzün var ve gariplik var. En önemlisi, yalnızlık var.
Üzgünüm bütün bunları yaşadığım için
Üzgünüm bütün bunları kendime çektirdiğim için.
Üzgünüm her şey için.
Üzgünüm bütün bunları söylemek zorunda kaldığım için
Üzgünüm hem de çok üzgünüm
Her nereye baksam bu duygularla karşılaştım, bu duygular ağırladı beni
Ben bu dünyaya üzüntü çekmek için gelmişim meğer; kabullendiğim için üzgünüm.
Bu dünyaya geldiğim için de üzgünüm
Ne yapabilirim ki başka?
Nafile bir yaşam, nafile bir hayat demek.
Yıkık virane şehir gibi içerim
Dumanı tütüyor bak hala çok sıcak
Ne ocakta pişen yemeğin kokusudur bu
Nede keyifle içilen demli bir çaydır kaynayan
İnleyen nağmelerin derinliği ise hiç değil.
Kök salamamış ağaçlar gibi sallanır durur duygularım.
Hayat nafile olmuş tıpkı yaşamak gibi..
,,,,,,Gündüz YAVUZ…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.