iyiliğin karanlık adımları
1,bölüm
Yorucuydu...
Her gece gibi acımasızdı bu gecede. Dışarıda yanan her ışık yalnızlığımızı , kuytu mahallenin karanlık sokakları ise vahşiliğimizi hatırlatıyordu. Görüş alanımız uçsuz bucaksız bir patika misali...
Kapının tıklanması ile irkildim "Gir!". Ne kadar katı bir ses çıkarmaya çalışsam da sesimin kırgınlığı "hassasım ben!" diye bağırıyordu. Mercan şuan burada olsa dalga bile geçebilirdi ama şansıma Zehra Hanım gelmişti. " Yemek hazır Gece Hanım. Dilan Hanım sizi ve Mercan Hanımı bekliyor." kafamı sallamam ile odamda yalnız bırakmıştı beni. Şimdi ise aşağı inip Mercan’ın evde olmayışı ile ilgili yalanlar söyleyeceğim bir adet Dilan vardı. Derin bir nefes aldım üstümü düzeltip yavaş adımlarla odamdan çıktım. Tahta merdivenlerin her basamağı sessiz çığlıklar atıyordu. Masaya yaklaştığımda Dilan bıçağı ile oynarken Murat mum ateşinde parmaklarını gezdiriyordu. İkisinin buz gibi suratlarındaki o mavi gözleri beni bulmuştu.
" O nerede?" Murat’ın net sorusu sırtımda karıncalanmaya sebep olmuştu.
"İşi varmış?" cümlelerim onu kurtarmaya yetmezdi. Hiçbir zaman onun kadar iyi bir yalancı olamamıştım. Dilan dibimde bitmişti bile.
" Ne tarz bir işmiş bu?"
"Bilmiyorum"
Her zaman ki gibi Dilan sinirlenmişti. Omuzlarımdan tutup sert bir şekilde duvardan duvara savuşturuyordu. Başımı doğrultup Murat’a bakmıştım ama her zaman benim hatamdı. İkisinden de insancıl bir davranış beklenmezdi. Duyduğum topuklu ayakkabı tıkırtısı bu gece bu evde ’ŞİDDET’ diye bağırıyordu. Bana uzanan el yerden kalkmama yardımcı olmuştu ve bu tabi ki Mercan’dan başkası değildi. Dilan onu görmemezlikten gelmesine deliriyordu.
"Zehra yemek servisi lütfen" bana o sinsi gülücüğünü atmayı da unutmuyordu.
"Nereden geliyordun?" Murat’ın cevap almayacağını bile bile bu şekilde soru sorması boş bakışları üzerine çekmesine neden oluyordu.
"Sizi ilgilendirmez!"
Az pişmiş hafif kırmızı eti severdi Mercan ve karşısında o yemeği göresi dudaklarını yalamasına sebep olmuştu.
"Herkes bizi aile sanıyor ve anne rolü oynamak beni iğrendiriyor!" Dilan akşam şikayetlerine başlamıştı.
"Daha genç gösteren bir yaratık olsaydın o zaman. böylelikle iğrenmezdin kendinden."
Beyaz gömleğinin düğme kısmında olan kan damlacıkları tek benim dikkatimi çekmiş olacak ki kimse bunun nedenini sormamıştı ona.
"Kan?" sorum karşısında bana dakikalarca bakmış ve bir şey olmamış gibi yemeğine devam etmeye başlamıştı.
"Ne kanı o Mercan?" Dilan’ın sorusu ayağa kalkmasını sağlamıştı.
"Mert’in kanı." o kadar rahat davranıyordu ki hepimizi çıldırtıyordu. Herkesin ses tonu yükselmiş ona bağırıyorduk.
"Senin sorunun ne?"
"Salakları sevmiyorum ve bende sende dikkatli olmalısın Dilan!" yavaş adımlarıyla merdivene yönelmişti.
"Hemen toplanmalı ve kaçmalıyız!" Dilan deliler gibi kendince konuşup etrafta dolanıyordu ve Mercan onu merdivenlere dayanmış gülümseyerek izliyordu.
"Hiç bir yere gitmiyoruz!" ve odasına geçmişti. biz ise masada öylece oturmuş sakinleşmeye çalışıyorduk.
"Sonumuzu o getirecek."
"Onun her zaman bir planı vardır ve biz o planlara uyacağız." masadan kalkarken son cümlelerimi söylemiş konuyu resmen kestirip atmıştım.
Odama mı gitmeliydim yoksa onun yanına mı?
Yanına gidecek gücü kendimde bulamamıştım ve odama yöneldim. Dışarıda ki manzarayı saatlerce izlemiş ve gözlerim karanlığa gömülmüştü.
Sabah lanet olası dersler için kalkmıştım. Yılların alışmama izin vermediği tek şey okuldu. Kalkıp hazırlanmış Mercan’ın gelmesini beklerken de kahvemi içiyordum.
"Vücuduna zararlı" eveet süper. Sabah bir adet suratsız Murat kazanmıştım.
"Sizin gibi çirkin varlıklar için geçerli o " ve Mercan maçı kazanmıştı. Bunun üzerine Murat’ın bir şey demesi savaş demekti ki Murat’ın bunu isteyeceğini hiç sanmıyordum. Bende sesimi bile çıkarmadan öylece izledim.
"Sizi okula ben bırakacağım."
"Dedi yan sanayi anne adayı." Mercan yine sabah sabah tersinden kalkmıştı belli ki.
Arabaya binerken birbirimize bakıp gülüşüp durmuştuk . Dışarıyı izlemeye başlamışken Mercan’ın arada bana bakıp beni kontrol ettiğini hissediyordum.
Okulda herkes Mert’i konuşuyordu. Nasıl öldüğü konusunda ise atıp tutuyorlardı. Dersler akıp gidiyordu. Esra’nın bana uzattığı kağıt ’DEDİKODU’ diye bağırıyordu.
"HEY GÜZELLİK
ESKİ SEVGİLİN MERT ( KABUL EDELİM SEXİ BİR ÇOCUKTU.) YENİ SEVGİLİSİ YAREN’İN EVİNDE FAZLA UYUŞTURUCU ALMIŞ VE O OROSPUSU NUN SİLAHI İLE İLK ONU SONRA KENDİNİ PENİSİNDEN VURMUŞ. ADAM ÖLÜRKEN BİLE UÇKURUNU DÜŞÜNÜYOR."
Mercan kağıdı hızlıca elimden almış arka sıraya sert bir bakış atmıştı. Sonrası ise beklemediğim bir oyunculuk.
" Siz nasıl insanlarsınız. Onlar birbirlerini seviyorlardı. Acısı var ve konuşma tarzınız onun canını yakıyor. İğrençsiniz . O artık öldü ama siz ığğ iğrençsiniz."
Parmağını üç kere masaya vurmuştu ve bu "ağlama rolü yap ve sınıfı terk et " demekti ve bende hiç karşı gelmeden dediğini yaptım. Sınıftan çıkmamdan iki dakika sonra oda çıktı ve beraber arka bahçeye çıkmıştık.
Sigarasını yaktı ve karşı ormanlık alanı izlemeye başlamıştı.
"Onu neden öldürdün?"
Bana o sinsi gülüşünü atıyordu ve bu onun kötü oluşunu aklıma getiriyordu.
" Çünkü seni aldatmıştı ve sen sadece ondan ayrıldın. Tam havalı bir hareket yaptığını düşünüp seni tebrik edecekken sen herkesin içinde ağladın ve kendini küçük gösterdin"
"Sana ihtiyacım yok!"
"Emin misin? Cenazede görüşürüz Gece." ve beni yalnız bırakmıştı. İzlediği manzaraya ben dalmıştım.
" Bir dakika beni önemsediği için mi yaptı!"