- 683 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Corona Virüsü
Dünyada ve ülkemizde yeni yılla birlikte üzerimize çöken bunca kara bulutun nedenleri sonuçları üzerine düşünürken oğlum elindeki telefondan Nasa kaynaklı yeni bir haber aktardı:
--- Nisan ayının sonuna doğru çapı 4 km boyutunda olan bir göktaşı dünyaya çarpabilirmiş.
Haberi duyunca gülesim geldi. Rahmetli dedem bazen sıkıntılı zamanlarda şunu derdi:
‘’Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi’’
Bir sen eksiktin göktaşı. Oldu olacak sen de gel. Ne olacaksa olsun artık.
Yetmedi bir haber daha:
Güneyden gelen çekirge sürüsü bizim de güney doğu bölgemizin bir kısmını istila edecekmiş.
Onları da ’’Hoplayıver, zıplayıver çekirge’’ şarkısıyla mı def etsek acaba?
Şimdi dünya da olup biten ve olabilecek doğal afetleri bir şekilde tevekkülle karşılıyoruz da, insan unsurlu, mantığa uymayan akla zarar sorumsuz davranışların yarattığı stresi kabul edemiyoruz.
Malumunuz corona virüsü de sorumsuz ve duyarsız insanların eseri olarak tüm dünyayı etkisi altına aldı.
Farkında mısınız bilmiyorum, artık elbirliği ile dünyanın sonunu hazırlıyoruz. Bunu söylerken yine çocuk felci aşısının mucidi Jonas Edward Salk’ın sözünü düşünüyorum:
’’Eğer bütün böcekler dünyadan yok olacak olsaydı, 50 yıl içerisinde dünyada hayat sona ererdi. Eğer insanoğlu dünyadan yok olsaydı, 50 yıl içerisinde bütün yaşam kendini yeniler ve gelişirdi.’’
Sizce de öyle değil mi? Evrende yaşayan insan türü dışında tüm canlı varlıklar bir şekilde belirgin bir ahenk içinde yaşamı pay ederek, ezmeden zarar vermeden, yok etmeden yaşıyorlar.
Ormandaki ağaçlara bakıyorum: bir sürü çeşit çeşit bitki türleri toprağın altında ve üstünde yaşamın içinde olan kuşlar, böcekler, bitkiler kendi alanlarında şartları nasıl uygunluk içindeyse öylece yaşıyorlar.
Vahşi hayvanların yaşamına bakıyorum onlarda bile bir düzen ve uyumlu bir akış var. Aslanlar avladıkları bir ceylanı ailece yedikten sonra bir tane daha avlayalım da yarınki yemek hazır olsun demiyorlar. O gün yaşanmış ve bitmiştir. Yarın varsa ve yaşam olacaksa içgüdüleriyle muhakkak bir şeyler yapacaklardır.
Biz insanlara bakıyorum akla zarar bir hengâme içindeyiz. Bir olumsuz durum olmaya görsün. Anında senaryolar yazılır, panik havası oluşturulur, yaşam anlaşılmaz bir hale bürünür.
Japonya’da seneler önce meydana gelen 9 şiddetindeki deprem, tusunami felaketi ve nükleer santralin sızıntısında insanlar ne kadar sakin ve soğukkanlı davranıyorlardı hatırlayın lütfen. Marketlerden tuz almak için kuyruğa giren insanlar birer paket alıp çıkıyorlardı. Birbirlerini ezmeden, hırpalamadan kazıklamadan, saygıyla dayanışma içinde.
Bir de ülkemiz insanlarına bakıyorum inanamıyorum şu yaşananlara. Sanki sonsuz bir kıtlığa düşecekmişiz gibi marketlerde raflara hücum edilip gıda maddeleri, temizlik ürünleri stoklanıyor.
Halbuki işin uzmanlarına azıcık kulak verilse yaşam daha kolay olacak. Sadece yarım dakikalık basit bir gayretle ellerimizi parmak aralarını bol sabunlu suyla temizlemek, mümkünse toplu taşıma araçlarını kullanmamak, kalabalık ortamlardan uzak kalmak ve sağlıklı beslenme ile herkesin bireysel çabası ile atlatılacak bir durumu nasıl stres meselesi yaptık böyle.
Bir dostla bu durumu konuşurken muzurca gülerek şöyle yorum yaptı: Deprem olacak diyorlar eve giremiyoruz, virüs bulaşacak dediklerinde evden çıkamıyoruz. Yahu öleceksek hayırlısı ile sağ salim ölsek de şu felaketler bizden bir kurtulsa :)
Geçecek inanın geçecek. Dünya da, ülkemiz de neler yaşamış ne felaketler geçirmişte bugünlere gelmişiz? Yeter ki sakin kalmayı, duyarlı davranmayı, paylaşımcı olabilmeyi başaralım. Yeter ki geldiğimiz gibi insan olarak insan kalmayı becerelim.
Sağlıkla huzurla kalın.
Gülsen Dede