Anı Yaşa / CARPE DİEM - Quintus Horatius Flaccus
Carpe diem, Latin edebiyatının ünlü şairi Quintus Horatius Flaccus’un dizelerinde geçen (Od’lar I, xi?) “gününü gün et”; “zamanın tadını çıkar” ya da “günü yakala” veya "an’ı yaşa" yahut "günü yaşa" anlamındaki özdeyişidir.
Bu özdeyiş Hedonizm’in (hazcı felsefe) bir savunusu gibi görünse de aslında gelecekle ilgili kaygı duymak yerine, yaşanılan anın önemine dikkat çeken bir uyarıdır. 19. yüzyıl başlarında Byron’ın yapıtlarında sık sık geçen “günü yakala” (seize the day), deneyimdeki hazzı, yaşanmış yaşanmıştaki önemi gözden kaçırmamayı salık verir. Kimi batılı manzumelerindeyse “günü anlamlı yaşa” anlamında kullanılan carpe diem, insanların bedenlerini uykuya hazırlamak yerine, ruhlarını ölüme hazırlamaları gerektiğini vurgulama konusunda örtük bir uyarı barındırır.Yarının (geleceğin) ne olacağı bilinmediği için, içinde bulunulan zamanın kıymetinin bilinmesi, yarına (geleceğe) mümkün olduğunca az güvenilmesi gerektiği vurgusu var. Bu sözün çok geçtiği ölü ozanlar derneği filminde sadece 1 tane hayatınız var ve şimdi yapmayacaksınızda ölünce mi yapacaksınız ifadeleri ile anın değerini bilip an’a göre hareket etmeyi anlatıyor.
‘Anı yaşamak’
Cārvāka, Hint materyalist felsefe akımlarının en eskilerinden biridir. Aslında hedonizm hakkında yazılı en eski kaynaktır. Cārvāka felsefesinin en karakteristik özelliği şüphecilik ve egoist hedonizmdir. Cārvāka akımına göre doğru bir eylem, o eylemi gerçekleştiren bireye en fazla haz sağlayan eylemdir. Bu akıma göre bazı acılar sık sık zevk ile beraber bulunur. Böylesi acılarda zevk kadar değerlidir.
Aslında zevkler bireyseldir. Öyleyse herkesin kendi zevki doğrultusunda hareket etmeleri gerektiği savunmak yanlış değildir. Bir çok kişi zihinsel zevklerden ziyade bedensel hazların daha değerli olduğuna inanır. Çünkü bedensel zevkler daha canlı bir şekilde yaşanabilir. Bu da onların daha güvenli bir yöntem olduğunun kanıtını sayılabilir. Hem şu an alacağımız zevk, gelecekte alacağımızı sandığımız, düşlediğimiz zevklerden daha değerlidir. Tartışma götürmez ki geleceğin garantisi yoktur…
Yaşama bir anlam yükleme sorumluluğu da bir hayatı tutkuyla, ciddiyetle ve "otantik" yaşama sorumluluğu da örflerin ya da dinlerin değil, sadece ama sadece bireyin omuzlarında mıdır?
Bir çok kişi tarafından yanlış yorumlandı. Geçmişi gâib görmek, yok bellemek… Yaşanılan zamanın kanını emmek… Var olan değerleri hiç saymak… Sanki gelmeyecekmiş gibi yarını piç sanmak… Kristal bir kalbi taşa çalmak… Bütün dinsel öğretileri tiye almak gibi zihinsel ve bedensel bir haz yolculuğu… Öyle mi?
Hem sorgulamak kimin kararıyla ‘’Dinsizlik’’ oldu? Kaç zamdır?
Varoluş; özden önce mi gelir?
Peki ya din!
"An’ı yaşamak" ezelle ebed arası… Heba olan bir ömrün delikanlısı, gözü karası, ağababası olmak! Yiten bir ömrün sonunda ‘’Cenne’e’’ bel bağlamak, kolaya kaçmak bana göre…
Oysa!
‘’Sınav Alemi’’ olarak adlandırılan dünya hayatında gördüğüm en yaygın ve en büyük ‘’Toplu Kopya’’ yöntemidir; Körürüne inanmak...
CENNET: Lezzeti tasfir edilirken şarapla kıyaslanan ‘’Kevser Irmağı’na ya da ondördünü geçmemiş bakireler kadar taze ve körpe olarak nitelendirilen ‘Huri’ler diyarına gidebilme hayaliyle güdümlenen’’, bütünüyle ömürleri çalınan insanları düşünün…
Ben onlara zavallı ‘’Tin’sizler’’ diyorum…
Hangisi sizce?
Çağımızda çok yüceltilip, ütopik bir kült haline dönüşen ‘Anı yaşamak’ tarafınızdan hiç sorgulandı mı? Ağız-burun dağıtır mı? Kafa-göz kırar mı? Şiddet yanlısı yani kavgacı mı, bu bir anlık, buharlaşma ya da erime hali?
Anı bağımsızlaştırdığında, evvelle hesaplaşabilir mi kişi? Peki nasıl tasarlar yarını?
Yine de "An’ı yaşamak"
‘’Gününü gün etmek!’’ anlamına gelmiyor benim için… Her daim birilerinin hayatında yer alıyor olmak, yer alabildiğim oranda kendimi ‘’var olmuş, var oluyor’’ hissetmektir.
"An’ı yaşamak"
Ömrüm süresince, azami sayıda insanın hayatına hatta gönlüne dokunabilmekti, oysa…
Sarmal felsefik bir durum... Derin... Öyle bir bakışla, bir okuyuşla kavranılası değil...
Her an değerlendirmeli mi? Hayatın her dakikası, çok özel biriyle mi paylaşılmalı? Zamanıza ortak edebileceğiniz kadar özel bulduğunuz kişiler var mı çevrenizde? Ya da o özel kişiler bulunubaliyor mu artık?
Unutmayın ki! Zaman hiç kimse için durmaz… Geçmiş tarihtir, derstir. İnsanı insan yapar ezeli… Gelecek mechullerle bezeli… Sırlar, dünden gelip tam da bugünden yarına fısıldarlar…
Günü mü yaşamalı? Yoksa günü anlamlı mı yaşamalı?
Zaman hiç kimseyi beklemez…
Dün artık mazi oldu.
Yarın ise muamma…
Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır…
Ben, günü anlamlı yaşamayı tercih ettim...
Ve bu sebeptendir ki ’’KEŞKE’’lerin yerine ’’İYİ Kİ’’lerim oldu hep...
Antakya, 13 Mart 2013
Ali ASAFOĞULLARI
......................................
"Sadece bir tane hayatınız var ve şimdi yapmayacaksınız da ölünce mi yapacaksınız?" vazgeçme, erteleme... Yaşamı umursa! Kendi gerçeğini bulmak istiyorsan, düşünü kovala. ÖZGÜN OL!
- Yapabileceklerini yapmak için acaba yapmaya çok mu geç başladılar.
- Yaşadığınız günü kavrayın çocuklar hayatınızı olağandışı yapın.
Geç kalmış olmak, geriye dönüp baktığınızda sizi mutsuz edecek pişmanlıklarla uğraşmak istemiyorsanız, hayatınıza yön verebileceğiniz gerçeğini kabullenmeniz şart. Bu durumda bir hedef ve hedefe ulaşma yolunda bazı kontrol noktaları belirlemeniz gerekiyor. Amaç edinmek; yaşından büyük olmak, gençliğini yaşayamamak, hep çalışmak zorunda olmak, arkadaşlardan uzak kalmak veya tamamen bir şablona uymak demek değil. Bir plan yapmak demek. Bu, yola çıkarken bir pusula almak, bir harita edinmek, bindiğiniz aracın direksiyonuna geçerek nereye gideceğinize kendi kendinize karar vermeniz demek. Plan bize, ulaşacağımız hedefi ve hedefin neresinde olduğumuzu; yaptığımız yanlışları, yapamadıklarımızı, telafi yollarını anlamamız için yardımcı olacaktır. Mutlaka plandaki gibi ilerleyemediğinizi düşündürecek olaylar olacaktır. Mağlubiyetler, pişmanlıklar, beklenenin olmaması, bir şeyler kaybetmek, aşık olmak, terkedilmek, yalnız kalmak gibi birçok etken ortaya çıkabilir. Önemli olan hayatın getirdiği şeylerle hayatta olmak istediğimiz şey arasındaki farkı ayırdedebilmektir.’’
......................................
........ Ölü Ozanlar Derneği’nden İlham Veren 15 Replik
1 Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
2 İnsanlar sadece hayalleri peşinde özgür olur. Her zaman böyleydi, her zaman böyle olacak.
3 Ağlamak değil, gülmek için sebepler arayın.
4 Bilemediniz. Ama önemli olan yarışmaktı. Çünkü hepimiz solucan yemi olacağız, arkadaşlar! Buna ister inanın, ister inanmayın; her birimiz bir gün nefes almayı kesecek ve öleceğiz. Şimdi öne doğru bir adım atın.
5 Eğer insan, güvenle hayallerinin peşinden giderse hiç beklemediği başarıyla karşılaşır.
6 Hayatın iliğini emmek, kemiği boğazına kaçırmak değildir. Akıllı insan ne zaman duracağını, ne zaman adım atacağını bilmelidir.
7 Aptalca hayaller peşinde koşmayan bir kalp gösterin, ben de size mutlu bir insan göstereyim.
8 Eğer biz gölgeler haddimizi aşmışsak, her şeyin tatlıya bağlandığını düşünün. Aslında bu görüntüler oluşurken siz kazara burada bulundunuz.
9 Ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben hep daha az kullanılanı seçtim. Bu hayatımdaki tüm farkı yarattı.
10 Hepimizin kabullenmeye ihtiyacı var ama inançlarınızın size özgü olduğuna güvenin.
11 Ormana gittim; çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum. Yaşam dolu olmayan her şeyi bozguna uğratmak ve ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamamış olduğumu fark etmemek için.
12 Millet, kendi sesinizi bulmak için çabalamalısınız. Çünkü ne kadar uzun beklerseniz, bulmanız o kadar zor olur. Thereau demiştir ki, “Çoğu insan hayatını büyük bir çaresizlik içerisinde geçirir.” Siz böyle olmayın! Bırakın bunu!
13 Bu bir savaş, muharebe; kalpleriniz ve ruhunuz yara alabilir.
14 Dikkat edilmesi gereken ve cesaretli olunması gereken zaman vardır ve mantıklı bir kişi hangisi olduğunu bilir.
15 Carpe Diem’i dinleyin. O size yol gösterecektir.
......................................
* Hedonizm yada diğer adıyla hazcılık, hazzın en yüksek iyi olduğunu ileri süren felsefi görüştür. Yunanca ἡδονή(hēdonē) kelimesinden türetilmiş bir kavramdır. Bu akıma göre hayatın gerçek manada anlamı haz peşinde koşmaktır. Ayrıca bu akıma göre iyi veya kötünün mutlak ölçütü hazza göre belirlenir.
…..
YORUMLAR
Düşünmek, dinle sınırlanır elbette, çünkü din 'sorgusuz - sualsiz itaat' ister. O nedenledir ki bazı kavramlara ya da fikirlere karşı duruşun altında da 'izin verilen' açıdan bakmak var... Oysa, 'geniş' düşünmek, sınırları zorrlayaka gerçekleşir.
'anı yaşamak' üzerine faklı algıları kıyaslayarak fikirsel bir savurma yaşatan güzel bir yazı...
Kutlarım Ali Bey.
Saygılarımla.