NE GÜZELDİ ÇOCUKLUK VE DE ÇOCUKLUKTA KALANLAR...
NE GÜZELDİ ÇOCUKLUK VE DE ÇOCUKLUKTA KALANLAR...
Akşam evde tek başına oturup akşamın sessizliğini yazmaktan daha sıkıcı bir durum yoktur.
Tek başıma oturmuş etrafı seyrediyor olmak insanın canını çok yakıyor. İnsan; kendisinin hiçbir işe yaramadığını düşünmesi korkunç..
Akşamların, yalnız ve de boş geçmesi koca bir günü çöp bidonuna atılıyor gibi düşünmek çok rahatsız edici… Kafamda yığınla soruların olması, beynim ise sürekli bir şeyleri atıp yok etmek istemesi takdire şayan aslında.
Hayallere dalmak istiyorum sonsuz uçsuz bucaksız hayallere. Dünyanın en kalabalık, en mutlu insanları arasında yer almak şen kahkahalar atmak istiyorum eskisi gibi. Ne çok şımarıktım, ne kadar da mutluydum, ölüm döşeğindeki hasta gibi bir kaç saniye gibi kısa bir süre içerisinde hayatımı seyrediyorum. Sonra bakıyorum ki aslında hiç bir şey yok, hiç yaşamadıklarım duruyor karşımdaki akıp giden film şeridinde ve sinema izler gibi izliyorum karşımdaki yabancı kadını, kim bu kadın?
Eşleştirmek, karşılaştırmak istiyorum ama henüz neyi neden yapacağımı bulamıyorum
Anlamsız hıçkırıklarımı, içimi kemiren her ne ise onları kontrol edememenin yarattığı o garipliği yok etmeye çalışıyor olsam da henüz bunu başaramadım. Denetlenemeyen başıboş gezen duygularıma müdahale yapamamak var ya beni çok yoruyor..
İçimde var olan kırıklar bugünün kırıkları değil elbette ki. Yüreğime akan sızıları endişeyle seyrediyor olmak, insan kendini kocaman bir çukurda hissettirmesine neden oluyor.
Neden hiçbir şey değişmedi hayatımda? Deli sorularla yargılanıyorum
Yüreğimde ki kırıklar birer-birer bedenime batıyorlar ve sönmesi gereken ama sönmeyen bir volkan gibi harlanıp daha da yükselmesi, çok ilginç değil miydi?
Bunca zamandan sonra hala huzursuzum, hala mutsuzum ve git gide daha da yalnızlaşan bir ben var ortada; daha hırçın, daha çirkin bir ben. Benden biraz daha uzak, biraz daha yorgun bir ben.
Yol ortasında boylu boyunca serilmiş, sezgilerimi adeta boşa çıkarır gibi, dalga geçiyorlar benimle düşlerim ve bu durum çok ağırıma gidiyor, Dokunuyor, gururumu incitiyor yara alıyorum ama kimin umurunda?
Anlamsız şeyler var etrafımda. Kollarım boşuna sarılır birbirlerine. Ellerim boşu boşuna dövüyor avuçlarımı. Parmaklarımın utanmasını anlamak mümkün değildi.
Hayal kurmaya çalışıyorum ama olmuyor,. Hayal kurmanın neden bu kadar zorlaştığını soruyorum kendime? Yanıtını bulamıyorum bu sorunun….
Şose yolundan yürürken, o dönemeçleri nasıl döndüğümü bir türlü anlayamazdım
Her seferide bu soruyu sorardım kendime, ben neden bunun farkına varamıyorum?
Defalarca deneme yapıp, her seferinde başarısız oldum ve yine dönemece takılmadan dönmüş oluyordum.
, Bu gün tamam, bugün mutlaka fark edeceğim der bir süre sonra yine dönemecin önünde bulurdum kendimi.
Geçen zaman içerisinde Şose yolunun genişlemesi ve o dönemecin dönüşünü fark etmek çok daha zorlaşması anlamına da geliyordu ayrıca.
Evet, yolun geniş olmasından dolayı dönemeçten nasıl döndüğümün farkına varamıyordum, bunu anladığımda ise artık kocaman bir genç kızdım. Çok mutlu olmuş, muhteşem bir şey keşfettiğimi düşünmüştüm o an. Bunu arkadaşlarıma anlatıp onlarla paylaşmak istedim ama yapamadım çünkü benimle dalga geçmelerinden korktum ve ayrıca ben bir korkak olduğumun da farkına vardım
En son ne oldu biliyor musunuz? Çocukluğumdan beri bir türlü duvara toslayamıyordum ya, işte onu başardım ve bi de bakmışım ki duvardayım. Sevinmesi bile çok güzeldi. Sevinebilmek harika bir duygu ve mutluluktu, hele bu duygu çocukça bir duygu ise bu daha da başka bir mutluluktu benim için. . Ne güzeldi bu gülüşler, ne güzeldi o dönemeçler, harikaydı o çocuklukta kalan her şey
Gündüz YAVUZ.
YORUMLAR
Arkadaşım geçenlerde Hollanda'ya gitti. Geldiğinde bize anlattığı bir anıyı anlatacağım; Hollanda'da bir hafta kaldım, bildiğin koca bir düzlük. Kısa bir tümsek bile yok. Yanımızda bizi gezdiren arkadaşa sorduk burda hiç yokuş yok mu diye. Evet Eindhowen'de bir kasabada var bazen arkadaşlarla gidip o yokuşu inip inip çıkıyoruz. Dışardan bize bakanlarda ne yapıyor bu manyaklar diyor :)
Anı böyle.
Sanırım ki hayatımızda önce yokuşlardan bıkıyoruz, sonra yokuş olmayınca da yokuşu özlüyoruz.
Yine de şaşırmak enfes bir şey.
Keyifle okudum.
pomborya
Yaşadığım coğrafyada ise hiç düzlük yoktur, Düzlükleri ya dağı tırmandığımızda dağın zirvesini, arabaya binmek için indiğimizde araba yolunu görüyorduk.. Araba yoluda tahmin etmişsindir yılan gibi kıvrım kıvrım.Yürümeyi o gün bu gündür severim,o zaman dönemeçleri sayıyordum, yakın bir zamana kadar da kaldırım taşlarını saydım.. Çok memnun oldum,Okadar düzlükte yaşamak bana göre değil sanırım...