- 410 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ANI
ANI
Onu en son birkaç fotoğrafıyla hatırlıyorum. Unutamamışım demek ki! Anılar hatırladıklarımız mı, unutamadıklarımız mıdır yoksa? Ne gam! İşte. Geldi ve gitti. Ilık bir meltemde saçlarını savura savura, kırıta kırıta, etrafa şehvet dalgaları yayan beyaz uzun elbisesinin dekoltesi kendinden çok daha dikkat çekici, göğüsleri dik bir peri gibi geçip gitti bahar ve aşk.. ardında bıraktıklarını yakıp yıkarak...
Uzaklara gitmişti, benden çok uzaklara, memleketi Girit’e yakın bir sahil kasabasında bana günleri geçmek bilmezmiş gibi gelen uzun bir yazda yaşlanmıştı. Mavi, lacivert, kimi zaman tenini okşayan su yeşili deniz eskitmişti sanki tenini. Hâlâ bir oyun,hâlâ oyuncuydu…
Oysa sadece bir yaz öncesinde aşık olmayı aklıma koyduğum adam o olmuştu. İşte böyle. Aşk akla konulmuyor...
Aşk var dersem inanmayın. Aşk yok dersem… İşte o zaman sakın ha inanmayın, bu hayal kırıklığına uğramış, yaşına baksanız çok güngörmüş geçirmiş diyebileceğiniz ve elbette hiç bir şeyin gerçeklerle düpedüz örtüşmediğini bildiğimiz dünyada benim gerçeğimin başka bir şey olduğunu hayal edin. Ben polyanna değilim. Ama garip bir iyimserliğim var, inanmazsınız halen var, tüm başıma gelenlere rağmen.Ama artık istesem de polyanna olamam… Zaten polyannalık akla zarar, bünyeye aykırı, mantıktan uzak.
Mantıkla işim olmadı nedense bu yaşıma kadar. Hep sıradışı olsun istedim hayatım. Hep var eden olmaya çalışmanın bedelini belki de yok olmakla ödedim.. Pişman mıyım?Henüz pişman olacak kadar yılmadım hayattan, vazgeçmedim…
Bir zamanlar büyük bir sahil kentinde başımı omzuna yaslayıp, gökyüzüne tanrı tarafından serpilmiş tuz tanecikleri gibi dağınık, ışıltılı, parlaklıkları gözümü alan yıldızları birlikte seyretmiştik. Bir yıldız kayıvermiş, çok uzağımıza düşmüştü. İkimizin de aklından aynı şey geçmiş olsa gerekti ki aynı anda birbirimizin yüzüne bakıp, göz göze gelmiştik. Ben onun gözlerinde gördüğüm yıldızsı ışıltının hiç solmamasını dilemiştim. O bir dilek dilemiş miydi ,ne sormuştum, ne de söylemişti. Oysa, oysa ölü yıldız ışıltılarıyla oyun oynamamak lâzımmış… Şimdi geceleri dört bir tarafta gökyüzünü bir cenk alanına dönüştürürcesine, havai fişeklerin cansızlığında ölü yıldızlar kayıyorlar…sanki bir mucize gibi.. Ama ben artık inanmıyorum … Yıldızlara mı? Elbette değil.
Sadece onların ışıltısını yansıtan ölü gözlerin sahiplerine…!
Temmuz Ağustos 2011
YORUMLAR
Yine öyle olacak.Başınızı yasladığınız harfler insanlardan daha vefalı çıkacak. Kelimeler girecek kolunuza ve her şeyi bir kaç cümleye gömeceksiniz.Kirpikleriniz elleriniz olacak , gözleriniz yüzünüz. Amin diyeceksiniz. İki yıldız daha kayacak, bu defa yer yüzüne gözlerinizden.
hayırlı sabahlar kardeşim. Hayırlı ömür