- 647 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Takkeci İbrahim Ağa Caminin İlginç Hikayesi
Takyeci (Takkeci) İbrahim Ağa Cami’nin İlginç Hikayesi
Topkapı Şehir Parkı dahilinde Arakiyeci (Takkeci) İbrahim Ağa Camii 16. yy mimari eserlerindendir.
İstanbul Topkapı’da sur dışında Topkapı Şehir Parkı dahilinde Arakiyeci (Takkeci) İbrahim Ağa Camii olarak bilinen harika caminin harika bir hikayesi var. Onu sizlerle paylaşmak istedim.
Tarih kokan bu müthiş camiyi İbrahim Çavuş1591-92 yıllarında yaptırmıştır. Takkeci İbrahim Ağa’nın bu camiyi yaptırma hikâyesi de oldukça ilginçtir. İbrahim Ağa engin bir tevazu ve tevekkül içinde takke yaparak geçinen aza kanaat eden yoksul bir adamdı. Bu yoksulluğuna rağmen büyük arzusu bir cami yaptırmaktı. Onun bu isteğini duyan, bilen arkadaşları bazen ona takılır, ’İbrahim Efendi, daha ekmeğini zor kazanıyorsun camiyi neyle yaptıracaksın?’ derlermiş. Bütün kalbiyle bunu isteyen Takkeci İbrahim Efendi hiçbir zaman ümidini yitirmez, devamlı dua edermiş, ’Umulur ki derya tutuşa,’ dermiş. İçinde beslediği cami yaptırma arzusunu hiçbir zaman kaybetmemiş.
Bir gece rüyasında, ’Bağdat’a git, Köprünün karşısında hurma ağacının altındaki asmada senin üç üzüm tanesi kısmetin vardır, onu al ye!’ diyen bir zat görür. ’Üç üzüm tanesi için aylarca sürecek meşakkatli ve tehlikeli bir yolculuk yapılır mı?’ der kendi kendine. Bundan dolay İbrahim Ağa önceleri rüyasını pek önemsemez. Fakat ertesi gece ve daha birçok geceler rüyası tekrarlanır. ’Bağdat’a git, üç üzüm tanesi kısmetini al!’ denir.
’Vardır bunda da bir hayır,’ diyen İbrahim Ağa hazırlanır ve aylardan sonra Bağdat’a varır. Medinet’üs-selam Köprüsü’nün karşısındaki bir aşçı dükkanın önündeki tahta sedire oturur. Gözüne hurma ağacına sarılmış bir asma ilişir. Kalkar olgun bir salkımdan üç tane kopararak ağzına atar.
Bu sırada yanına bir ihtiyar gelir, ’ Arkadaş, yolculuk nereden nereye?, Bağdat’a niçin geldin?’ diye sorar.
İbrahim Ağa, meraklı ihtiyara rüyasını anlatır.
Adam alaycı bir kahkaha atar, ’Ne saf adammışsın be kardeşim. Ben üç seneden beri rüya görürüm ve bana İstanbul’da Topkapı dışında Topçular’da bir Takkecinin kömürlüğünün altında üç küp altın var. Git, aç, al,’ derler de ciddiye alıp da gitmem. Aklımın ucundan bile geçmez.. Sen üç üzüm tanesi için Bağdat’a gelmişsin, doğrusu pek saf adammışsın,’ der.
İbrahim Ağa adamla daha fazla konuşmaz. Bir kervana katılır ve İstanbul’a gelir. Tarif edilen yer kendi kömürlüğüdür. Kömürlüğü kazar, silme dolu üç küp altını bulur ve camiyi yaptırır.
16.yy. mimari eseri olan bu yer; Cami, mektep, kuyu ve sebilden meydana gelmiştir. Taş levha ve iri dikmelerle inşa edilmiş bir duvarla çevrelenmiş, üç kapılı geniş bir avlu içindedir. Kubbesi ahşaptır. Eteklerini altın yaldızlı salkımlar süslemektedir. 16.yy.’ın en güzel İznik işi örnekleriyle pencerelerin kemer tepelerine kadar bütün duvarlar çiniyle kaplanmıştır. Ayrıca ahşap üstü kalem işleri caminin girişini süslemektedir. Cami birkaç kez hırsızların tecavüzüne uğramış, panolardan yüzlerce kıymetli parça çalınmıştır. Bazı panolar da sökülerek alınmış ve yerlerine baskı tekniğiyle yapılmış yenileri konulmuştur. Bunlardan bazılarının Lizbon’daki Salazar Müzesi’ne hediye edildiği bilinmektedir. Bir kısım araştırmacılar bu caminin Mimar Sinan’ın eseri olduğunu söylese de kapının üstündeki on iki mısralık kitabeden öğrendiğimize göre cami Mimar Sinan öldükten tam dört sene sonra yapılmıştır. Cami içindeki kitabelere ise göre kızı Ayşe anası Emine Hatun ile oğulları Mustafa ve Halil Çavuş İbrahim Ağa’nın hayratını kuvvetlendirmek için ilave vakıflar yaptırmışlardır. Haziresindeki 1759 tarihli Takyeci(Takkeci) İbrahim Camii, Şeyhi Ali Efendi’nin kabir taşından ve Hadika’daki ifadeden anlaşıldığına göre bir dönem Halvetî Tekkesi olarak da kullanılmıştır. 1830’da esaslı bir onarım görmüştür. 1985’te Vakıflar İdaresi’nin yaptığı çalışmalarda da mahfil tavan ve dikme ve kemerlerinde orijinal altın yaldızlı nakışlar bulunmuştur.
İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.