- 1611 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BALA SARHOŞ, BALA SARHOŞ!
’Bala sarhoş...’ Erzurum yöresine ait güzel bir uzun hava. Eser, TRT Müzik Dairesi Başkanlığı THM Müdürlüğü tarafından derlenmiş. ’Kürdî Hoyrat’ olarak kaydedilmiş. Aysun Gültekin, o muhteşem sesiyle yorumlamış. Sözleri şöyle:
Oğul oğul.. bala sarhoş bala sarhoş
Yavrum beşikte bala sarhoş
Oğul oğul..
Hana bir nalbant gelmiş ey!
Mıh vurur nala sarhoş
Oğul oğul... bu haber ne haberdir
Yavrum sinem gabar gabardır
Oğul oğul
Bir yanım kurt kuş yemiş ey!
Bir yanım bi haberdir.
’Bala’ sözcüğü Erzurum yöresinde sık kullanılır. İhtiyarlar, on yaşına kadar olan çocuklara, ’balam’ diye seslenir ve sever. Beşikte her şeyden habersiz kendi dünyasında neşe içinde eveleyen, kahkaha atan yavru gibi, hana gelen nalbandın keyfince yaptığı konuşma, dertli bir anne için, ne yaptıklarını bilmeyen sarhoşların hali gibidir.
’Dertsizler mezarda imiş!’
Yaşıyorsan, illa ki senin de bir derdin vardır. İnsanın bir yanı kendidir, bir yanı çevresi. Dertlinin bir yanı, uzun havadaki şu, ’gabar gabar’ (dertle kabarmış) yüreği, ölmeyi sevimli görürken, ’kurda kuşa yem olmayı’ samimi arzularken, diğer yanı, çevresi, dertlinin halinden bihaber yaşar.
Her ne kadar bugün ’yakınlar arasındaki yakınlık’ eski kıvamında olmasa da, çoğu insan için ailesi, eşi, oğlu kızı, anası babası, bugün de canı ciğeridir. Hısım akrabası, konu komşusu da onlardan geri değildir, dertliye onlar da en azından ’ah, vah!’ ederler.
Lakin dert özneldir; kişi, kendi dert yükünü illa kendi çeker.
İçteki dert öyle bela bir şeydir ki kişiyi iflah etmez. Dert, derinden derine işler, durup durup alevlenir, vakit olur küllenir gibi gözükür, fakat ’dert közü’, külü altında hep durur, sönmez. Bir yüz, bir benzetiş, bir sesleniş, bir dal hışırtısı, penceredeki kızıl çiçekli sardunyanın kokusu, köşedeki tozlu sandalye, saçaktaki kumrunun ötüşü, pencereyle oynayan rüzgârın tıkırtısı, geçip giden günlerden bir gün, bir şey olur, o şey, küldeki dert közünü uyandırır; dert, ölmez oğuldur, vesselam!
Dert mi yok fani dünyada! Maddisinden manevisine nice dertler devreder devr-i âdemden beri. Ancak türkülere uzun havalara konu olan dert daha çok dünyevi elemi terennüm eder. Hani o, Yemene gidip de bir daha dönmeyen, ’belki gelirler’ diye yıllarca yolları gözlenen, o göz nuru evlatların, o gencecik kadınlara yaşama sevinci olmuş kocaların, derdi!
Veya günümüzün terör belasına siper olmuş ve genç yaşta toprakla buluşan genç annelerin, evlatların, ana-babaların onulmaz derdi!
Yani demem o ki, eski dertlerin yeni sürümüne feda olanların derdini, sen ben, çabuk unuturuz da ağam, analar unutmaz, yarlar unutmaz, evlatlar unutmaz!
Dert yükünü çekenler ve o yükün taşınmasına ortak olanlar mübarek insanlardır. Onlara rast gelirsen, ellerini saygıyla, şefkatle öp, dualarını al.
(M. Talât Uzunyaylalı)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.