- 578 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Su yok değil fakat bardak ters
Polisiyelerin kırılmayan döngüsüdür: Katil kaçtıkça cinayeti onu yakalar. Yalanların sayısını çoğaltmak kaçışı asla kolaylamaz. Argümanlar yığıldıkça ehl-i dikkatin farkedeceği ’hişt-pişt’ler de çoğalır. Hatta, bir noktadan sonra, ortak bir doğrudan beslenmekten mahrum oldukları için, sözleri sahiplerinin ifşacısı olmaya başlarlar. Aleyhinize köstebeklik ederler. Siz tam tersini söylerken onlar hakikati söylerler. Kuyrukları birbirine dolanır. Yolları birbiriyle kesişir. Bir çapraz sorgulamada foyalar meydana dökülür. Evet. Yalanlar birbirine paralel değildir. Çakışır. Çatışır. Çelişir. Fakat, ne tuhaftır, yalancılar kendi tezatlarını en son farkedenler olur. Sanki kurguları onları da aldatmıştır.
Sahi. Sanki yokluğumuzdur varlığımız bizim. Ne kadar onu bilirsek o kadar başkasını biliyoruz. Boşaldıkça doluyoruz. Eksiklerimizi diğerlerinin bilgisiyle dolduruyoruz. Sözgelimi: Allah’ı biliyoruz. Ama hep muhtaçlığımızdan. Güçsüzlüğümüzden. Yarımlığımızdan. Dilerken yaratamayışımızdan. Arzularken varedemeyişimizden. Özlerken ulaşamayışımızdan. Sezerken kuşatamayışımızdan.
Kibirlendikçe marifetini yitiriyoruz. Bizi kendimizden ibaret kıldıkça gururumuz ötemize karşı da körleşiyoruz. Misal: Hatalarımızın sorumluluğunu almamız da esasında bir yokluk yüklenmesi. Yokluğun bedelinin yüklenmesi. Enkazın, olabilecekken olmayanın, yanlış olanın, noksan kalanın, yıkımın yükünün sırtlanması. Kendimizi tenzihle bundan kaçındığımızda günahlarımızı da yokediyoruz. Yokluğunu üstlenmediğimizde günahlarımızın vücudu da yokoluyor. Yok. Hâşâ. Sanki hüner oluyorlar. Sûret değiştiriyorlar. Şaşırtıyorlar. Şaşırıyoruz. Yanlış yere konulan yapboz parçası gibi bütünü bozuyorlar. Göremiyoruz. Nefsimizi temize çıkarmak şeylerin hakikatini değiştirmiyor. Sonuçlardan belli. Pişmanlıklardan belli. Acılardan belli. Ama onlara karşı körleşebilmemizi sağlıyor.
Küfrün ’örtmek’ manasına gelmesi ne kadar manidardır. Bu örtmeyi biraz da ’görünüşünü değiştirmek’ anlamında düşünmeli. Çünkü örtmek görüneni de değiştirir. Hatta dilimize yerleşmiş bir tabir var: Örtbas etmek. Kapatmak yetmiyor yani. Bir de üzerine basıp şeklini belirsizleştirmeye gayret ediyoruz. Evet. Allah’a dair İslamca konulmuş ölçüleri yitirdiğiniz an bir ’oynama’ mesaisidir başlıyor. Bir kere zümrüd-ü ankaya ’baykuş’ dediniz. Yok. ’Karga’ dediniz. Yok. ’Tavuk’ dediniz. ’Yok’ dediniz. ’İki’ dediniz. ’Üç’ dediniz. Nihayetinde ’tevhidden çok’ dediniz. ’Var ama hiçbirşeye karışmaz!’ dediniz. Dediniz. Bir sürü şeyler zırvaladınız. Hepsi inkârın bir şeklini barındırıyordu.
Şimdi, yola bu inkârla adım attığınız için, yani dansa/halaya yanlış ayakla başladığınız için, alttaki tuğlaları doğru koyamadığınız için, yukarı çıkılırken birçok şeyi yerinden oynatmaya devam ettiniz. Üzerini neyle örterseniz örtün. Örtüyü elinizden bırakamazsınız artık. Örtmeye devam edeceksiniz. Herbir parçanız bu örtüden bir parça taşıyacak. Kur’an’ın şirke "Pek büyük bir zulüm!" demesi elbette boşuna değil. Çünkü artık bütün bir hayatı ’öyleleri böyle yapmaya didinerek’ geçiriyorsunuz. Hiçbir anınız dışında kalmıyor. İllüzyon sürüyor. Başkalarının örtüsüzlüğü çağrıştırır şeyler yapması da hoşunuza gitmiyor. Ezan bile dokunuyor. Açıktan ’Allah’ deseler canınız sıkılıyor.
Canınızı sıkan Allah değil örtü. Yalanın tabiatında varolan bir kusur sizi giderek büyüyen bir stresin altına sokuyor. Bir toz zerreciğiyken halının altına itelediğiniz şeyler büyüdükçe büyüdü. Devasa yanılgılar oldu. Halı üzerlerini kapatmıyor. Basmakla çıkıntısı yokedilmiyor. ’Mış gibi’lerle kendinizi kandırmakta zorlanıyorsunuz. Mesela: ’Hiçlik olmasını’ o kadar da önemsemediğinizi sanrıladığınız ölüm ’hiç’ olmasını ’hiç istemediğiniz’ kimseleri de yanına almaya başladı. Eşikte bir tıkırtı var. Örtünün altında birşeyler kıpırdanıyor. Adımları yaklaşıyor. Göz kapamanın yetmediği yere yaklaştınız. Korkuyorsunuz. Kızıyorsunuz. Ama gerek yok. Örtüyü kaldırınız. Ki yokluğunuz varolsun. Perdeliğinizi esirgediğinizde boşluğu hakikat dolduracak. Su yok değil fakat bardak ters.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.