- 427 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CAN SİMİDİ
CAN SİMİDİ
Gemi, tıpkı bir fındık kabuğu gibi çılgın dalgaların önünde bir oyana, bir buyana savrulmaya başladı. Kaptanın güvertede, çaresizlik içinde korkudan tirim tirim titrediğini gördüm. Bir ara gözlerim bir kara parçasına ilişti, -benden başka da gören olmamıştı- sevincimden ne yapacağımı bilemedim. Yanına giderek, ’Kaptan, ileride kara görünüyor fark ettin mi? Sağ tarafa doğru bak!’ dedim. Kaptan başını çevirir çevirmez gemimiz küt diye bir kaya parçasına çarptı. Gemi tam ortadan ikiye ayrıldı ve çarpmanın şiddetiyle ne kadar insan varsa hepsi okyanusun karanlık sularına dağıldılar. Kafasını çıkarıp yüzmeye çalışanları da hırçın dalgalar kayalara çarparak kafalarını paramparça etti. Bir ben şanslıydım onca insanın içinde. Savrulmayla metrelerce yukarı fırlayıp, kayaların sivri bir yerinden zorla da olsa tutunabildim. Savrulan, bağıran, inleyen, çırpınan, kafaları parçalanan insanları; kayaların etrafında suların kana bulandığını görmek; buradan nasıl sağ kurtulabileceğini düşünmek şans sayılırsa tabi. Sivri kayalıklardan tutundum ama soğuktan ellerim tutunamaz oldu. Ellerimin kaydığını düşünmek bile istemiyorum. Diğerlerinin akıbetine razı olmam demekti bu. Yani ölüm saçan zalim dalgaların kayalara çarpması sonucu paramparça olmam demekti bu. Can havliyle biraz yukarıdaki kayanın sivri yerinden tutunmaya çalıştım ama başaramadım. Yavaş yavaş kaymaya başladım karanlık dalgaların soğuk kucağına doğru. Kaydıkça kaydım, bildiğim tüm duaları okurken ayaklarımın suya değdiğini hissettim. Kendimi bırakmak üzereyken tam burnumun ucunda bir can simidi sallandığını fark ettim. Sağlam bir iple bağlanmış olan can simidine sıkıca tutundum. Yavaş yavaş çekti beni yukarı doğru. Hafif düzce bir yerde ayaklarımı basabildim. Derin bir nefes aldım. Başımı kaldırdığımda sakallı, iri yarı bir adamla göz göze geldim. ’Çok teşekkür ederim. Kimsiniz? Burada ne işiniz var? Beni nasıl fark ettiniz?’ diye peş peşe sorular sordum. Nereden bileyim adamın Türkçe bilmediğini? Adam eliyle ’Benimle gel’ der gibi eliyle işaret etti ve yukarı doğru çıkmaya başladı. Zirveye çıktığımızda gözlerime inanamadım. Yemyeşil uçsuz bucaksız bir ovanın güzelliğiyle büyülendim. Kayalardan aşağı indikten sonra sakallı adamın tek katlı evine gittik. Bana kuru kıyafetler ve yiyecek bir şeyler verdi. Daha sonra birlikte ovanın tam ortasında bir kasabaya gittik. Biraz dolaştıktan sonra Türk Hava Yollarının bürosu dikkatimi çekti. Adamla birlikte oraya girdik. Başımdan geçenleri anlattım. Beni Türk Büyük Elçiliği’ne götürdüler. Bir Afrika Ülkesinde gizemli bir can simidiyle hayata yeniden tutunmanın sevinciyle ülkeme, güzel Türkiye’me gelmenin mutluluğunu yaşadım.
İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.