- 584 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NİCONAR PARRA
Şilili şair Nicanor Parra 1914 yılında doğdu. Şili folklorundan aldığı unsurlarla Şili şiirine yeni bir hava getirdi. Antipoemas, yani karşı şiir akımını başlattı. Bu akımın amacı, şiiri yadsımak değil, şiirde yoğunluğu sağlamaktı. Parra, şiirlerinde grotesk biçimini kullanarak, makineleşmiş kapitalist bir toplumda, insan hayatının trajik yanını gösterir. Yapıtları: Adsız Şarkıcı, Şiirler ve Karşı Şiirler, Salon Mısraları ve Rus Şarkılarıdır. Parra üzerine söylenecek çok söz var ama ben yazımı onun Bireyin Söylevi adlı şiiriyle bitiriyorum:
Birey’im ben.
Bir kovukta yaşıyordum önceleri
(Birtakım şeyler çizdim kayalara)
Sonra daha uygun bir yer aradım.
Birey’im ben.
Yiyecek bulmam gerekiyordu,
Balık bulmam, kuş bulmam, odun bulmam,
(Sıra sonra gelecekti başka şeylere).
Ateş yakmam gerekiyordu sonra.
Ateş yakmak için odun bulmam,
Odun bulmam gerekiyordu.
Birey’im ben.
Kendi kendime sordum
Hava dolu bir uçuruma gidip,
Bir ses yanıtladı beni:
Birey’im ben,
Bir başka kovuğa geçtim sonra da,
Oraya bir şeyler çizdim,
Bir ırmak çizdim,
Birey’im ben.
Hayır. Bakıyordum artık yaptıklarımdan
Ateşten bıkmıştım,
Başka şeyler görmek istiyordum artık,
Brey’im ben.
Bir vadiye gittim, bir ırmak kıyısına,
Orada buldum istediğimi,
İlkel insanlar buldum,
Bir kabile,
Birey’im ben.
Değişik şeyler oluyordu orada,
Kayalara bir şeyler çiziyorlardı,
Ateş yakıyorlardı onlar da!
Birey’im ben.
Nereden geldiğimi sordular bana.
Bazı sorularına evet dedim,
Karşılıksız bıraktım bazı sorularını,
Bilmem dedim, bilmiyorum ne yapacağımı.
Peki.
Irmakta bulduğum bir taşı parlattım,
Pırıl pırıl yaptım onu
Yaşamımın bir parçası yaptım.
Ama uzun sürer bunlar şimdi.
Ağaçları kesip bir sal yaptım.
Balık aradım ırmakta,
Başka şeyler aradım
(Birey’im ben).
Derken sıkıldım.
Fırtınalar sıktı beni,
Gök gürültüsü, şimşekler sıktı,
Birey’im ben,
Peki. Bir şey düşündüm.
Saçma sapan sorular geldi aklıma,
Gerçek dışı sorunlar.
Bazı ormanlarda dolaştım sonra.
Bir ağaca, bir başka ağaca vardım,
Bir hendeğe vardım,
Fareler dolaşıyordu hendekte.
Geldim işte dedim,
Buralarda bir kabile gördünüz mü,
Ateş yakan ilkel insanlar?
Sonra batıya gittim
Başkalarıyla birlikte,
Daha doğrusu, kendi kendime,
İnanmak gerekir görmek için,
Böyle dediler bana,
Birey’im ben.
Bazı şeyler gördüm karanlıkta,
Bulutlar gördüm belki,
Bulutlar, çakan şimşekler gördüm,
Bu arada günler geçti,
Öleceğimi anladım;
Bir kaç makine yarattım,
Saatler yaptım,
Silahlar, gereçler yaptım,
Birey’im ben.
Ölümü gömmeye bile vaktim olmadı,
Birey’im ben
Bazı şeyler düşündüm bir kaç yıl sonra,
Bazı biçimler,
Sınırlar geçtim,
Hücre gibi bir yerde çakılıp kaldım,
Kırk gün kırk gece giden bir gemide,
Birey’im ben.
Kıtlıklar geldi sonra,
Savaşlar geldi,
Başka renk insanlar geldi vadiye,
İlerlemem gerekiyordu,
Üretmem, yaratmam gerekiyordu.
Bilimi yarattım, doğruları,
Heykelleri yarattım,
Biner sayfalık kitaplar yarattım,
Aydınlandı yüzüm,
Bir gramofon yaptım,
Bir dikiş makinesi,
İlk otomobiller görünmeye başladı,
Birey’im ben
Gezegenler yaratmış biri,
Ağaçlar yaratmış!
Araçlar yarattım ben,
Eşyalar, kağıtlar yarattım;
Birey’im ben.
Kentler kuruldu
Yollar yapıldı,
Modası geçti dinsel kurumların,
Mutluluk aradı herkes,
Sevinç aradı,
Birey’im ben
Bir anahtar deliğinden baktım,
Evet, baktım, dediğim gibi,
Kuşkulardan kurtulayım diye
Perdelerin arkasını araştırdım,
Birey’im ben.
Peki.
Dönsem o vadiye, belki daha iyiydi,
İlk kovuğuma dönsem yine,
Bir şeyler çizsem kayalara,
Sondan başlayarak başa dönsem,
Tersine çevirsem dünyayı,
O dünyayı çizsem daha iyiydi.
Ama hayır,