- 501 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Çaban
"Karda izim, yarda gözüm kaldı" müziği anonim, sözü kendine ait yeni bir bestenin ayak sesleriydi galiba.Bunu bir kaç defa tekrar etti."Unutmadan yazmalı bu sözleri." Elini ceketinin ceplerine attı.Ne kalem ne de kağıt vardı.Başka zaman olsa tomarla kağıt.sayısızda kalem olurdu.Zaten hep aksilikler onu buluyordu.Elini neye atsa ya kuruyor ya çürüyordu.Beste ve müziğe merakı tamamen yaptığı işle alakalıydı.Çok iyi kaval çalıyordu. Hatta dilsiz kavala şiir bile yazmıştı.
Yüzelli kadar dostları ile her gün aynı işi yapa yapa ustalaşmıştı..../
Gençliğinde de çok güzel şiirler yazar,denemeler denerdi.Edebiyattan anlayan bir kaç eş dost devam etmesini,kendisini geliştirmesini istemişlerdi. O da öyle yapmıştı.Ancak bir arpa boyu yol alamıyordu.Hece de son yazdığı şiir 8+8 ,sarmal kafiyeli idi. Yedi kıta yazmış sesli sesli dostlarına okumuştu.Onlar dinlemiş ama yorum yapmamışlardı.
Okuduğu önemli şair ve yazarların eserlerinde rastladığı ilginç tema ve kalıplar hoşuna giderdi.Bazen "Benim aklıma neden gelmedi ki" kıskançlığına kapıldığı bile olurdu.Serbest şiire mesafeliydi.Bir kaç kez teşebbüste bulunmustu.Zevkli olduğunu görünce ara ara yazmaya gayret etti.Babası çok kızıyordu ona.
" Boş işlerle uğraştığını,onunla karnının doyamayacağını, aklı varsa ticaret yapmasını" öğütlüyordu.Kitap okuma ve yazı yazma işini genellikle onlar uyuduğu zaman gece yarılarında yapıyordu.
Yıllar geçmiş, şiirler,denemeler,hikayeler çoğalmış çoğalmış ama kendi avuntusu hariç bir işe yaramayan karalamalar yığınından başka bir şey olmadığı kanaatine varmıştı. Yayınevlerine bir kaç yıl arayla farklı çalışmalarını göndermiş ama hepsinden olumsuz cevap almıştı.
Ara ara rüyalarında memleketin en iyi yazar ve şairlerinden biri olduğunu görüyor bununla avunuyordu.Lakin, bu da sadece rüyadan ibaretti.
Yine de gönlünü bi türlü bu işten vaz geçiremiyordu.Dostlarıyla beraberken yoldan geçen biri yanına gelip oturmuş.
"Selamunaleykum kalemi ve kelâmı dolu kardeşim." Demişti.
Ayaklarını uzatıp sırtını verdiği ağacın gölgesinde neye uğradığını şaşırdı.İlk defa gördüğü biri onun kalem erbabı olduğunu nasıl anlamıştı.Hızır mı,ermiş miydi neydi ?Kekeleyerek cevap verdi.
"Aleykümselam, lakin, siz benim kelâm veya kalemle uğraştığımı nerden anladınız?"
Yolcu, elindeki değneği yere bıraktı.
Cebinden çıkardığı mendille alnının terini sildi.O da ağaca sırtını verdi.Şapkasını çıkartıp dizine bir kaç kez vurup temizledi.
Sonra,gülümseyerek cevap verdi;
"Bunu bilmeyecek ne var kulağındaki kalemle,elindeki kağıttan."
Gülme sırası kendisinde idi.Kulağindaki kalemi gayri ihtiyari alıp cevap verdi.
" Evet,koyunları meraya yayıp bir şeyler yazmaya başlayınca dalıp gidiyorum.
Kalemi ne ara kulağıma koyuyorum hatırlamıyorum.Sonra da ara ki bulasın"
"Şu an ne yazıyorsun" dedi yolcu.
"Şiir, ama öylesine" dedi çoban.
"Yazdıklarını kimselere okuyor musun ?"
"Evet, dostlarıma okuyorum.Onlar çok güzel dinliyorlar.Ama yorum yapamıyorlar."
"Koyunlar yorum yapmazlar,onlar sadece dinler ve kafa sallar" dedi yolcu.
"Peki ne yapmalıyım?"
"Kendini aşmalısın, hem de bil ki;
Edebiyat çok çatallı bir yol kendine birini seçmelisin" Dedi yolcu.
Çoban , "nasıl yani "derken etrafta kimsenin olmadığını fark etti.Artık kafayı yediğini düşündü.
"Yazmak bana iyi geliyor,.fazla düşünmek değil." Dedi ve koyunlara doğru giderken yine o ses ; "Çaban boşa mı çoban ? " Dedi.
YORUMLAR
Mesaj doluydu Aziz Hocam:)
Anlatım, her zamanki gibi; bir içim su!
Saygımla...