İşkence

• 26 Şubat 2020 Çarşamba 03:28:10

Pazardan alınmış yoğurt gibiyim. Eve geldim, borcama boca ettim, aldım elime çırpıcıyı,
çırp babam çırp ayran olana kadar.. At buzdolabına.. Yandığında içersin kana kana..

Bıyığından sakalından aşağıya dökülsün damla damla.. Kalanı da boca et başından aşağıya..

Doğal beslenmenin zararı mıdır bu, yoksa çimenlerde mi hormonla büyütüldü dağda kırda..

İçinden gelecek derler özünden.. Özler hormonlu bu çağda..Yoksa sende mi..

Özün kurumuş senin, ruhun kurumuş..

Düşmanlığın kime..

Tanrıya elbet.. Kaç yıldır ararım da bulamam, bir bulsam eşeği gönderip zemzem içmeye..

Gelinceye kadar, Tanrı ne verdiyse Tanrıya iade edeceğim..

Böyle bir çıkışı olmayan daire misali..Kendi kuyruğunu kovalayan Tanrı gibiyim..

Duman sarmış her hücremi.. Hayır hayır, ateş değil bu, dingin bir deniz gibiyim..

Fırtınası yok rüzgarı yok kıyısı yok... Her cihetim ufuksuz sınırsız bir beyaz ışık..

Beyazlar içindeyim yoğurt beyazı...

Ayağımın altında Tanrı, başımın üstündeki de Tanrı..Midemde öğüttüm de Tanrı,

Her yerimde içimde dışımda Tanrı.. Doğumsuz ölümsüz şarlatan bir Tanrı..

Komedi yazmış dünya için oynatıyor ne biliyorsan her şeyi canlı cansız arasında kalmış canlımsı

Kimi düşünüyorum, bir şeyler istediğim zamanlar Tanrıya neler söylerdim..Ne isterdim..

Kimi düşünüyorum, ne istediysem hep tersini verdi..Sahi terso bir Tanrım var benim..

Yok yok hakkını da vermeliyim Tanrının, arada derede şaşırıp bir şeyler verdiği de oldu..

Sanırım verdikleri de... Neyse diyeyim sen anla..

Adı Tanrı sadece, başka bir ehemniyeti yok.. Etkisiz bir elaman her şeyi etkileyen üç kağıtcı..

Varına yoğuna Tanrı gibi küfrettiğimin Tanrısıyla başım belada..

Ne kafa ama, bir yuvarlak kemiklerle kaplı, içi düşünce denen soyutluklarla doldurulmuş..

Rüyaların başladığı noktasına gömdüğümün Tanrısı..

Öyle basit öyle absürt öyle yok öyle uğraştırıcı bir virüs gibi..

Ne eril ne dişi ne de arasında kalmış bir Tanrı..

Dünyanın her yerine gök salmış, yetmemiş semaya çıkmış yıldız sayısınca ahtapot kollu bacaklı gözlü burunlu..

Soytarı gibi, soytarı da değil, rüzgar gibi, rüzgar da değil..

Kimse ne bulabilmiş, ne konuşabilmiş..

Şarlatanlar haber getirdiğini söylemiş amma ne de çok inanmıştım şarlatanlara..

Kimse haddini bildirememiş O... Tanrıya.. Bildiremeyecek de anlaşılan görülen öngörülen o..

Ölümlü yaratıkların isyanı, çığlığı, ağlaması, kahkahası geçmişte bugünde gelecekte de olacak olan ..

Bir anlık neşe, sevinçten bir gözyaşı belki huzur için çekilen onca çile..Şeyi şey ettiğimin şeysizlerin Tanrısıyla başım belada.. Belasını seveyim.. işte öyle..

Bu işkence daim...ah ölüm gel birlikte kuşanalım kılınçlarımızı toplarımızı bombalarımızı lazerlerimizi...

Ne diyorsun ölüm, seninde mi keyfin yok, ihtiyacın yok bu meydana.. Defol git o zaman sen de..

Ansız ana bağla, zamansız zamana bağlı, mekansız mekana bağlı bir ilüzyon..

Ruh denilen hokkabaz göğsümde.. Düşünce denilen sirk çadırı omuzlarımın üstünde..

Durmadan kırbaçlıyor içimi, içimde olanı..