- 461 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Berdel
Yaşı kırk ve üzeri olanlar yazdıklarımı daha iyi kavrarlar. Çünkü yetmişli yılların sonununda bu hikaye maalesef yaşanmıştır.
Polis okulunu bitiren Nedim Çankırı da göreve başlamıştı.Altı aylık zorlu eğitim nihayet bitmiş ilçeden iki arkadaşıyla beraber çakı gibi polis olmuşlardı.En çokta yavuklusu Nevin için istiyordu göreve başlamayı.İlçede dillere destan aşkları vardı.
Nedim her türlü zorluğa göğüs gerip Nevin’e kavuşacağı günlerin hayalini kuruyordu.Zavallı ana babasını dördüncü kez yollamıştı Nevin’lerin kapısına.Her defasında "Onun gibi çulsuza,işsiz güçsüz adama verecek kızımız yok" diyor başka bir şey demiyorlardı.
Kızın babası Abdullah amca iyi adamdı, ortalığı karıştıran anası olacak cadı Emine’ydi.Her gidişte şartlara birini daha ekleyip işi iyice yokuşa sürüyordu.Son gidişte bir de " O culsuza söyleyin karnını doyurdu da içki zıkkımlanması mı kaldı"demişti.
Bu son söz, Nedim’in çok zoruna gitmişti.Evet, eş dost meclisinde,düğünde dernekte bir kaç defa içmişliği vardı ama hepsi o kadardı.Canı iyice sıkılan Nedim, o akşam samimi arkadaşlarını toplamış ;
"Polis olmasının şerefine ziyafet vereceğini " söylemiş ve Baba dostu," Kebapçı Pala Dayının" yerini kapatmıştı.
Sabaha kadar ,yemiş içmiş zil zurna sarhoş oldukları yere sızmışlardı.Sabah dükkanı açmaya gelen Pala Dayı onları ite kaka zar zor uyandırmıştı.Hatta Nedime kızmış ve "Ne demeye bu kadar içip bu hale geldiniz." demişti.Bu durum Abdullah amca ve Emine teyzenin kulağına kadar gitmişti.Emine teyze bu durumu eşine ve çocuklarına elini dizine vura vura yüzünü ekşiterek;
" Ben size demedim mi o ayyaşın teki diye.Yazik ki o Hacı Adil’in oğlu olmuş.
Adam içkiyi görse ayran zanneder.Bu koftik kime çekti bilemedim.
Ben biliyorum,ne olduysa o polis okulunda oldu.Gitti kim bilir oralarda ite kopuğa,berdoşlara uydu da bu hale geldi.Polis olup geldiğinde kızı verecektim.
Ama bu saatten sonra ona değil kız, kapıdaki kazımı vermem." Deyip etrafa göz dağı veriyordu.
Nedim ,hassas yapılı olduğu için kimseye derdini söylemiyor,içine atıyordu.Bu olaydan sonra Nevin’i de göremezdi.
Yanlış yapmıştı.Artık içmeyecek ,kötü arkadaşlara uymayacaktı.Bu durumu babasına anlatmış ona söz vermişti.İzini yarıda kesmişti.Memleketten biraz uzaklaşıp ortalığın durulmasını beklemek iyi olacaktı.İlk otobüsle Çankırı’ya gitmiş göreve başlamıştı.Orada bulduğu iki bekar arkadaşla ev bile tutmuşlardı.Sağ -sol davasının memleketi yakıp kavurduğu yıllardı.
Adil amcanın altı oğlu,üç kızı vardı.Emekli olup soba tamiri yapıyordu.Durumları iyiydi.Kızlarını, büyük oğlu İbrahim’i ve Hayriyi’de evlendirmişti.
Nedim, Recep, Rıza ve Ömer bekâr idiler.Rıza ve Ömer ilk okula, Recep lise sona gidiyordu.Recep’te abisi Nedim gibi polis olmak istiyordu.Abisi o resmi elbiseleri giyip kepini taktığında onun da içine bir yumruk otururdu.Şu lise bir bitse de o da polislik sınavlarına girseydi.
Nedim altı ay sonra çıkıp memlekete geldi.Nevini çok özlemiş içi içine sığmıyordu. Yazdığı mektupların hiç birine cevap alamamış,günleri gecesine karışmıştı. Durumu evdekilere anlatmış, altı ay boyunca yemeyip içmeyip yüz grama yakın altın biriktirmişti.
Annesine altınların hepsini vermiş;
"Emine cadısı parayı,altını sever.Bunları ona verip kızı bir kez daha isteyin,yoksa yemin ederim kaçıracağım."Dedi ve kapıyı çekip gitti.
Emine ,zar zor ikna olmuş,üç bilezik bir de zincir şartı koşmuştu.Düğünde takılmak şartıyla söz kesilmişti.Nevin ve Nedim , artık dünyanın en mutlu insanları idiler.
Muratlarına ermiş,gelen tebrikler kabul ediyorlardı.Sokak fotoğrafçısında nişan resim çekimleri yapıldı.İki kare resim için saatlerce uğraştılar.
Düğün yapılmış, yatak yorgan denk edilmişti.Erzurum’dan Çankırı’ya uzun ve mutlu bur yolculuk baslamıştı.
Nedim, Çankırı’da ki evini zil düzen kurmuş, eşine sürpriz yapacaktı.Nevin kapıyı açtığında mutluluktan adeta göklere uçacak Nedim’in boynuna sarılacaktı.Nevin, dizlerinin üstüne çökmüş mutluluktan ağlamıştı.
Recep, polislik hayalleri kuruyor,Terzi Necdet’ in kızı Semra’yla mektuplaşıyordu.
Mektupları, İbrahim abi’sinin oğlu Selim’le gönderiyordu.Her seferinde tozlu leblebi,tipi tip sakız almaktan bıkmış usanmıştı.
Selim ise onları almadan mektubu götürmem diyor hak diyordu.Semra’nın gülen gözlerle uzaktan da olsa bakışına değerdi.Günler bu minvalde geçiyordu.
YBNedim evleneli bir yıl olmuş, Nevin yedi aylık hamileydi.Nedim bir aylık yıllık izin alıp memlekete geldiler.
Çankırıdan bir sürü hediye getirmişti Nedim.Pişmaniye denilen tatlıyı ilk defa görüyordu Selim.Hele o kahverengi iskarpine ne demeliydi.Giyip hemen sokağa koştu.Arkadaşlarına göstermeliydi. Öylede oldu. Bütün arkadaşları kara lastikleri ile Selim’in peşinden koşup meşin iskarpine dokunmak istiyorlardı.
Nedim, iç huzurla çarşıya çıkmış kahvehanede arkadaşlarının yanına gelmişti."Maltepe "sigarasını dahi zor bulan arkadaşlarına birer paket "Samsun 216 " getirmişti.Kese kağıdından çıkarıp tam dağıtırken,kahvehanenin camlarına taramalı tüfek ve tabancalarla saldırılmıştı. Sıkılan kurşunlardan biri Nedimin sağ şakağından girip beynini dağıtmıştı.Olduğu yere yığılan Nedim ve beş kişi oracıkta can vermiştiler.
Nedim’in ana babası kahrolmuştu.Ya Nevin ,karnında bebesiyle dul kalmıştı.
Ortalık kan revan ve gözyaşıydı.
Taziyeye gelenler gidenler.Derken Nedimin kırkı çıkmıştı.
Aile meclisi toplandı.Berdel yapılacaktı.
Karnı burnunda yenge Nevin,daha liseyi yeni bitirmiş ve polis okulu sınavına girecek olan Semra’ya aşık Recep ile nikahlanacaktı.
Nevin ve Recep ortalığı yıkıp "Hayır" diye haykırarak ağlıyorlardı.
Aile meclisi ve mahalleli kararı vermişti bu yolun kaçışı yoktu .Berdel olacaktı.