- 422 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİMİTÇİ
SİMİTÇİ
Bu, arka tarafında yemyeşil orman, ön tarafında tertemiz uzun kumsal, uçsuz bucaksız masmavi deniz, tarihi yapıları ve Arnavut kaldırımlı dar yolları olan yere geleli üç yıl olmuştu. Denize paralel uzanan kumsala altı- yedi metre mesafede körfeze boylu boyunca bir gerdanlık gibi oturmuş genişçe bir yol ve bu yola dikey olarak bağlanan onlarca geniş ve dar sokak bulunuyordu. Sahildeki meydanda -halen çalışan ve halka zamanı gösteren- tarihi bir saat kulesi mevcuttu. Saat kulesinin biraz ilerisinde liman ve iskele bulunuyordu.
Benim doğduğum yerde deniz yoktu. İlk kez burada gördüm. Gördüm evet gördüm ve aşık oldum adeta denize ve bu eşsiz yerleşim birimine. Balıkçılar, martılar, gemiler, tekneler, sandallar, balıkçıların vazgeçilmesi ağlar... Sevdim burayı, çok ama çok sevdim.
İlk günlerde midyecide çalıştım. Denizden midye topladım, sonra onları kaynattım, gece de sahil yolunda, sokak lambasının ışığında sattım gece yarılarına kadar. Bir ara kendi işimi kurmak istedim. İşten ayrıldım ve midye toplayıp kaynattım, akşam sahilde satmak için geldiğimde tanımadığım üç kişi geldi ve tezgahımı tekmelediler, beni de tekme tokat dövdüler. ’Burada midye satma, akıllı ol,’ dediler ve gittiler. Kimsem yoktu ki gidip şikayet edeyim, gücüm de yetmedi. Yediğim dayakla kaldım. Birkaç gün her yerim ağrıdı, çalışamadım. Sonra bir lokantacı çağırdı beni, önceleri midye müşterimizdi. Garsonu askere gitmiş, ’Gel çalış yanımda,’ dedi. Ben de işsizdim zaten ’Tamam yarın gelip iş başı yaparım,’ dedim. ’Yarın değil, şimdi gel başla. Lokantada garson yok,’ dedi. O gün başladım. Çok da sevdim işimi. Maaşım da iyiydi. Bir sonra askerden geldi benden önceki garson. Bana yol göründü. Kaldım işsiz. Gezdim dolaştım orayı, burayı, sordum soruşturdum iş yok. Biriktirdiğim paramdan yedim iki ay. Başka yerlerde iş buldular bana, burayı bırakıp gitmedim.
Bir simitçi fırını vardı, hemen hemen her gün simit alır yerdim. Simit alırken sordum patrona. ’Bana göre iş var mı Halil Abi?’ dedim. ’İş olmaz mı oğlum? Seyyar arabalarından birini al, hemen sokaklara çık,’ dedi. Hiç düşünmedim. Arabalardan birine elli simit koydum ve sahile çıkan sokağa girdim. Tüm simitçilerin akşama kadar bitirebildikleri elli simidi dört saatte bitirdim ve fırına geldim. Başta Halil Abi olmak üzere herkes şaşırdı bu duruma. İnanmayanlar bile oldu. Patronun kızı Pelin Hanım’a sattığım simitlerin parasını verince hepsi inandı. Aldığım elli simidi de karanlık kavuşmadan bitirdim.
Günler geçti, aylar geçti. Bir gün Zonguldaklı Mehmet ’Abi, Pelin Hanım’la aranızda ne var?’ diye sordu. Dondum kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. ’Nasıl soru o Mehmet? Beni işten mi attıracaksın?’ diye çıkıştım. ’Neden işten attırayım? Sen burada işe başladığından beri parfüm kullanmaya başladı, daha şık giyinmeye başladı. Hem sana nasıl bakıyor? Fark etmiyor musun gerçekten?’ dedi. ’Hayır,’ dedim şaşkınlığım geçmedi henüz ’nereden çıkarıyorsunuz? anlamış değilim.’ diye ekledim, ’hem ekmeğini yediğimiz adamın kızına bakmak bize yakışır mı?’ dedim. ’Herkes bunun farkında, bir sen değilsin galiba. Nasıl fark etmezsin? Sokaktan çıkana kadar senin arkandan bile bakıyor. Bir tek sen giderken çıkıyor kapının önüne. Hem bunda kötü olan ne var ki? Eşin olur işte. Ekmeğini yediğin adamın damadı olursun. Zaten başka çocuğu yok. İşin başına da sen geçersin.’ dedi. ’Bana bakar mı oğlum? Zengin kızı o, bense iş yerinde çalışan bir elemanım.’ diye cevap verdim. ’Kız sana aşık. Aşkın zengini fakiri olmaz. Patron da seni çok seviyor zaten. Senden iyi damat mı bulacak?’ dedi. Bir an hayal ettim, ayaklarım yerden kesildi. Böyle güzel bir şey olabilir mi? Hem güzeller güzeli bir kız bana aşık olacak, hem beni seven ve bana çok güvenen patronumun damadı olacağım, düşünmesi bile çok mutlu ediyor beni. ’ Gerçekten kız bana aşık mı Mehmet? diye emin olmak için sordum. ’Evet, dedi. Herkes bunu fark etti de bir sen mi fark edemedin? Belki patronun bile haberi var,’ dediğinde inandım gerçekten. Ama içimden ’Herkes bunun farkında da bir ben neden değilim? Ben iyi niyetli miyim? Yoksa duygulardan yoksun bir öküz müyüm?’ dedim.
Her şey Mehmet’in söylediği gibiymiş gerçekten. Altı ay sonra Patronun kızı Pelin’le evlendim. Patronun sahildeki müstakil evine yerleştik. İşlerin başına ben geçtim. Herkes bana SİMİTÇİ demeye başladı. Eşim de en büyük yardımcım oldu. Bu yerleşim yerine olan aşkımda bir hayır varmış. Hayatımın aşkını buldum. Çok mutluyum, çok mutluyuz.
19/02/2020 Çarşamba İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.