- 814 Okunma
- 12 Yorum
- 6 Beğeni
Birazda Fakir Edebiyatı Yapalım
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Fakiiiiir Haus Gereteeeee... Yok ya bu fakir değildi bizim edebiyatını yapacağımız fakir... Fakir Edebiyatı bu nasıl yapılır ki? Yok işte adamlarda... Aslında herkes de birbirine göre az ya da çok fakir... Rahmi Koç’a göre Eczacıbaşı az fakir... Eczacıbaşına göre beş fabrikası olan kodaman da biraz fakir... Beş fabrikası olan kodamana göre iki fabrikası olan daha fakir...
Ben de sobalı ev de oturdum oniki yaşına kadar... Bir de sobalı ev de oturup da odun kömür alamayanlar vardı mutlaka.... Onlara bakıp da halimize şükretmek gerekir diye düşünüyorum... Babamın gençlik zamanlarında Hacı Murat’ımız vardı, hani şu Tofaş’ın ilk arabalarından... Ama bir de Mersedesi olanlar vardı tabi ki... Kıskandık mı? Yok canım, niye kıskanalım ki?
Bana sene de bir çift ayakkabı alırdı babam, bir yazlık bir kışlık elbise, tabi bir de okul elbisesi alınırdı. Altı yedi kardeş olup da birbirinin elbiseleri ile ayakkabıları ile önlükleri ile, çantaları ile okullarına giden bir dolu kardeşlerimiz vardı... Belki gaz lambasında ders çalışırlardı ama, sınıflarınında en çalışkanları olurlardı genellikle ...
Tereyağını, balı, Çikita Muzu bir çoklarımız resimlerde görmüştük o zamanlar... Siyah Beyaz Televizyonlar mahalleye geldiğinde herkes uzaydan bir yaratık gelmiş gibi etrafında döner incelerdi... Televizyonu olan evlerde akşamları toplanılır, hep beraber eski Türk Filmlerine salya sümük ağlanırdı ki selpak mendiller bile daha çıkmamıştı o yıllarda...
Mahalleler, evler fakir de olsa çok güzel komşular ve komşuluklar vardı... Hatır bilir, gönül bilir insanlardılar hepsi... Birinci sigarasını çok kişinin elinde görürdük. Bir ağızlığa takıp tüttürür dururulardı...
Ceplerimizde yeşil yeşil dolarlar yoktu. Almancılar da bazen mark olurdu, onu da polis yakaladı mı karakola götürür sorgulardı zaman zaman... Kimse tutup da yüz lirayla ya da bin lirayla sigarasını yakmazdı... 216 Samsun ki herkes bulamazdı, bulanlarda bayram ederdi ve otlakçıları çok olurdu...
Fakir Baykurt diye de toplumcu bir yazarımız vardı geçmişte, romanları binlerce okura ulaşmış... Onun yaptığına da tabi ki fakir edebiyatı denmezdi, harbi iyi bir edebiyatçı idi adam... Köy Enstitülü Öğretmenlerin çoğu o tarihte görev yapıyorlardı Anadolu’nun çeşitli yerlerinde...
Televizyonlarda ya bir ya da iki tane yerli dizi olurdu... Geri kalan diziler Sam Amca’nın bizlere cebren ve hile ile kakaladığı dizilerden oluşurdu... Yıllar sonra da biz o dizilerin birebir olmasa bile isimleri farklı ancak içerikleri üç aşağı beş yukarı benzerlerini yapıp topluma iyi mi olur kötü mü olur düşünmeden sunduk...
Nayırlı nolmazlı Türk Filmlerimiz, Türkan Sultanlı Cüneyt Arkınlı sinemamız vardı... Açık Hava Sinemalarında babalarımıza annelerimize zırlayarak frigo buz aldırır ve oturur paşa paşa seyrederdik. Çıtladığımız çekirdekleri de kimi yere kimi torbaya atar, görevlilerden de bir dolu küfür yerdik... Tarkan Çizgi Romanının bir sonraki günde yayınlanacak kısmını hasret ile özlem ile beklerdik...
Yine de fakirlik zor zanaat... Allah kimseleri gördüğünden geri koymasın. Ne diyelim helal kazanıp da helal yemeye çalışırsak daha mutlu bir hayat da önümüze serilecektir... İlim de kendimizden ileride olanlar bakıp feyiz almalı fakirlikte de kendimizden aşağıda olanlar bakıp şükretmek en akıllıca olandır diyorum...
YORUMLAR
Geçmiş içimde yaradır diye bir klasik söz vardı. Tam şu anda ki durumumuzu ne güzel betimliyor bu söz. Evet, geçmiş güzeldi. gelenek ve göreneklerimiz erozyona uğramamıştı.
O güzel günleri usta kaleminizle ne kadar güzel betimlediniz saygın kalem Ahmet bey.
Kutlarım algı gücünüzün enginliğini ve akıcı anlatımınızın güzelliğini.
Emeğe ve sanata saygımla.
Ne güzeldi eski günler..pazar günleri öğlen 12 de televizyon kapanirdi 1 saat..o gün TRT de kovboy filmleri olurdu..merdaneli çamaşır makinesi vardı..TV antenleri çatıya takılır hafta sonları çatıya çıkılır anten düzeltilirdi.
Büyük kardeşin kıyafeti küçüğe giydirilirdi hiç şikayet etmezdik..
Daha bir sürü şey.. azdı özdü herkeste olan buydu kimse kimseye özenmezdi olanla yetinmeyi bilirdi biz öyle büyüdük..
Mükemmel bir yazı okudum.. kaleminize sağlık
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci
Tebrikler Ahmet kardeşim.
Hep bekliyordum.
Nasip bu güneymiş. Çok sevindim.
Selamlar...
Ahmet Zeytinci
şükür bilen kendinide bilir
elimizdekilerin değerini bilip mutluluktan pay koparabiliyorsak kafi
karın bır ekmeklede veya pirzolaylada doyar önemli olan çalmadan doyabılmek
nasihatname diyelim bugunku yazına
eyvallah
Ahmet Zeytinci
Sizin ki harbi harbi geçmişe özlem edebiyatı olmuş.İçten içe o eski fakir günlerimizi değil mutlu ve paylaşımcı günleri özlemişiz.Sağol be abi bir anlıkta olsa o mutlu günleri hatırlayıp mutlu olduk.Saygılarımla
Ahmet Zeytinci
Ne kadar samimi bir yazı bu böyle?
Yazında,yazdıklarında kendimi gördüm Ahmet kardeşim.
Ve o günlerin özlemini bir daha yaşadım.
Tebrikler.
Teşekkürler.