- 827 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SARI SICAK 2
YAZI DÜKKANI
AKADEMİ YAZARLARI
SİBEL KARAGÖZ
SARI SICAK (2)
İkinci bölüm
—SARI SICAK KIZARDI AL AL gerdanından saçıldı turunçlar bal bal...
Sevdalı matbaacı kuşlar gibi tünüyor iş çıkışları konduğu daldan salınıyor kapının koluna girip dansa kaldır beni diye inliyordu...
Sarı Sıcak merdivenleri su perisinden hallice uçarak akarak geliyor...
Sevdalı matbaacı yer ile gök arasında
Uçsa kuş değil
Açsa kök değil
Sarı sıcak kollarında artık yer gök aşk
Günle gece kavuşmuş artık vakit sarı sıcak...
Yıldızlar kayıyor
Gözler kapanıyor dudaktan kalbe ağıl ağıl bir türkü söyleniyor.
Hayaller, umutlar ,düşler arasında körebe oynuyorlar...
Matbaacı bir oğlumuz olsun, adı atadan, çehresini senden, yüreği benden olsun der...
Umudu terkisine atardı.
O günde Sarı Sıcak muhabbetini alarak eve gitmişti. Ertesi gün iş çıkışı diye konuştu her gün gibi..,
Matbaacı iş çıkışında bekledi
Bekledi
Tırnaklarını yedi.
Kapıyla kavga etti, küfürler havada uçuştu...
Ama gelen giden yok
Sordu her çıkana...
Bugün gelmedi.
Gelmedi.
Haberiniz var mı?
Adresi?
Ya da nasıl ulaşırım?
Kimseden cevap alamadı..,
Kudurdu.
Nafile.
Sanki hiç yokmuş, tanımamış gibi…
Her gün gitti iş yerinin kapısına
YOK...
Sırra kadem bastı..,
Matbaacı artık sapıtmıştı. Her gün önce beraber gittikleri kafeler, restoranlar ardından meyhaneler, unutmak için içiyordu zil zurna oluncaya kadar..,
Uzun bir zaman böylesi devam etti .
Artık yoldan çıkıyor diye annesini aradı matbaanın sahibi, durumu anlattı davet etti ve annesini otagardan aldı .
Oğlunun halini gören anne hemen evlendirmek lazım dedi. Bir iki güne kalmadan memleketten bir kız buldular.
Bir akşam sarhoş matbaacı ile imam nikahı kıydılar..,
Matbaacıya ne zaman sorsam nasıl evlendin diye, abi çok sarhoştum girmeyelim o konuya der...
Bir oğlu oldu matbaacının adını atasından canını babasından çehresi sarı sıcak sevdasından..,
Her gün oğlunu alır Sarı sıcaklı kahvelere gider; aynı masa, aynı sandalye bir eksik oturur bekler..,
Aklından geçer hayalleri...
Atasından addaş candan oğluna bakar, Sarı Sıcak’la yaptığı konuşmalar aklına düşer.
-şunları söyledi, oğlunla babanla kuramadığın ilişkiyi kur, bu sefer rolleri değiştir babandan daha iyi bir baba ol! İncinen, öykünen yerlerini sar oğul babanla...
Öyle de yaptı matbaacı. Şimdi atadan gelen yaralar kanamıyor. Sarı Sıcak’ın açtığı yara oluk oluk kanıyor...
Günler geçiyor oğul okula başlıyor.
Çantalar, kitaplar alırken şaşkınlıktan küçük dilini yutuyor matbaacı...
Nerdeyse oğlunu kaybedecek o kadar şaşkın...
Sarı sıcak orada oda alışveriş yapıyor, pembe çanta görüyor elinde..,
Önce anlayamıyor
-Anne ne buldum diye konuşan, koşan kıvırcık siyah saçlı bir kız çocuğu ..,
Matbaacı dışarı çıkıyor. Elinden tuttuğu oğluyla bir banka oturuyor, titreyen bacaklarına sahip çıkmak için...
Nice sonra
Sarı Sıcak görünüyor elinden tuttuğu kızıyla. İçim acıyor gördüklerime inanamıyorum...
Önümden geçiyorlar şakıyan küçük Sarı Sıcak minik bir serçe...
Görmüyorlar beni ve oğlumu ...
Ardından bakakalıyorum, sanki yürüyen benim hayallerim, her adımda uzaklaşıyor düşüm, gecem gündüzüm...
Ayaklarıma hakim olamadım peşinden sürüklendim oğulla ...
Sürekli bir ses kulaklarımda
Baba nereye?
Baba nereye?
Acıktım.
Yoruldum.
Neden sonra duruyorum.
Sarı sıcaklar bir apartmana girdi.
Biraz daha bekledim, ikinci katta ışık yandı ...
Anladım ki akşam olmuş ...
Etrafıma baktım, iyice baktım sonra, oğlumu kucağıma alıp eve döndüm.
Şimdi merak had safhada...
Ne oldu da terk edildim. Tek söz havalanmadan...
İlk fırsatta hesap verecek en azından bir sebep...
Gün ışımaya başlarken yola düştüm
işte...
Binayı karşıma aldım duvarı sırtıma bekliyorum bir açıklama.
Otobüsler işlemeye, insanlar karınca gibi koşturmaya başladı ; arıyorum Sarı Sıcak bir yüzde şimşekler çaktıran gülümsemeyi...
Çıktı kapıdan otobüs durağına doğru yürüyor saatine bakıp bakıp...
Tam karşısındayım görmüyor.
Otobüse el etti bindi ardından bende bindim.
Kartlar basıldı gölge gibi izliyorum.
Cam kenarına oturdu yanına oturdum.
Farketmedi...
İçim daha bir sızladı beynim zonkluyor ama sesim çıkmıyor...
Kendimle çebelleşirken ellerine takıldı gözlerim aradı yüzük; ama yoktu...
Ohhh dedim...
Kendime şaşırıyordum.
Aptallaşma seni hatırlamayan umursamayan Sarı Sıcak, sen hala yüzüğe bakıyorsun...
Sanki ben çöpsüz üzüm.
Düşünceler içinde kendimle savaş ederken izin verirseniz inebilirmiyim dedi
Yüzüne baktım kaldım...
Gözlerimiz buluştu, öyle ne kadar kaldık bilmiyorum...
Sonra özür dedi devam edemedi göz yaşları sel oldu gitti
Soramadım ; saramadım
Kal geldi ...
Hadi inelim konuşacaklarımız var dedi.
Kedi gibi takip ettim.
En dipte bir masa seçti ve oturduk.
Garson geldi iki çay dedi ve anlatmaya başladı...
Ailem dedi...
Ağlamaya başladı..,
Kelimeler ağzında yuvarlanıyor bir türlü anlatamıyordu...
Bekledim mantıklı bir açıklama...
Sensizliğin içinde kayboldum bile diyemedim...
Sonunda döküldü sözcükler. Ailem üniversiteden mezun olduktan sonra baskı yapıyordu, ben de öteliyordum.
En son buluştuğumuz gece eve döndüğüm de kapıyı açtılar; apar topar zorla, döve, söve götürdüler dinlemediler. Telefonumu çantamı aldılar. Karga tulumba arabaya bindirdiler. Zorla evlendirip kendilerince baş göz ettiler.
Kız kısmı kendi başına yaşayamazmış.
Bir kaç sene sürdü işkenceden farksız evlilik, ayrıldım; ilk fırsatta kızımı alarak kaçtım. Bir süre kadın sığınma evlerinde kaldım. Tehditlerden korunmak için kızımın ve kendi ismimi değiştirdik. Devlet korumasında iş bulundu, ev, derken yaşıyoruz. Silmeye çalışıyorum belleğimden acıyı; tek hatıra kalsın o da sen ...
Sade ve sadece SEN...
Çok sevdim çok...
Ben seni terketmedim ...
Ben benden çalındım...
İlikledim yarama senden kalan hatıraları.
İzlerim geçmişi bir eksik.
Dolanırım kahkaların kol gezdiği masalarda ararım senli dizeleri.
Ahhh dönebilsek!
O mutlu günlere.
Sade ve sadece,
Bir çift göz,
Bekleyen,
Matbaacıya,
Ahhh dönebilsek!..
Arkası yarın
#yazıdükkanıkültürsanateğitimyazıları
#sibelkaragözşubatyazıları
#sarısıcak2
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.