6
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1475
Okunma
Son haftalar da Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan korona virüsü, yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine ve binlerce insanın da karantina altına alınmasına sebep oldu. Umarım ve dilerim en kısa zaman da virüs salgınına çözüm olacak aşı geliştirilir ve Çin Halk Cumhuriyeti rahat bir nefes alır.
Akademik düzeyde, virüsün türü, işlevi ve genel tanımıyla ilgili henüz bilimsel bir açıklama yapmamışken, sosyal medyada korona virüs ile ilgili ortaya atılan çeşitli iddialar ve üretilen teoriler, virüsün yayılma hızını bile geçerek, insanlar arasında konuşulan öncelikli paylaşımlar haline geldi. Sosyal medyada paylaşılan o teorilerden birine göre!. Çin de yaşanan virüs salgının asıl nedeni, Çin’in 1949 yılından bu yana hakimiyeti altında tuttuğu Doğu Türkistan’a reva gördüğü baskıcı uygulamalar ve Uygur Türklerine yaptığı zulmün vicdani rövanşı veya bir tür ilahi bir hesaplaşmanın duygusal kuramı şeklinde oldu.
Diğer bir iddiaya göre de, Korona virüsün üremesi ve bu kadar hızlı yayılmasının başlıca nedeninin, Çinlilerin mutfak kültürü, yani yeme içme alışkanlığının kaçınılmaz bir sonucu olduğuydu. Kısacası yürüyen hareket eden her canlının, yenile bilirliğine bakmazsızın, porsiyon muamelesi yapmalarıydı.
Sosyal medyayı çok iyi takip eden bir arkadaşımın denk geldiği ve bana da anlattığı bir başka iddiaya göre! Çin’in Vuhan şehrinde yaşanan virüs salgının sorumlusu Amerika birleşik devletlerinin olduğu iddiası idi! Bu şaşırtıcı ve bir o kadar da düşündürücü iddiaya göre! Amerika korona virüsünü laboratuvar ortamında hazırlamış ve ajanları aracılığıyla insanlara bulaştırıp hızla yayılmasını sağlamıştı. Başka bir deyişle son haftalar da Vuhan kentinde görülen ölümcül virüs vakaları Amerika ile Çin arasında yaşanan ticaret savaşlarının korkutucu ve acımasız bir sonucuymuş!’’
Asıl korkutucu ve acımasız olanı ise,henüz adı bile konmamış kuluçka döneminde olduğu söylenen ‘’çok yeni’’ bir virüsün, ileri bir zaman da kullanılmak üzere yine Amerika tarafından bir kenarda bekletildiğinin iddiası idi.! Güya gelişim sürecini tamamlaması beklenilen kuluçka dönemindeki virüsü, Amerika’nın günü geldiğinde başta Çin, olmak üzere, gelişimini ve güçlenmesini istemediği ülkeler de kullanacağını söyledi.Dolayısıyla sonuçları itibariyle bu durum, Çin’in ekonomik ve siyasal anlamda çöküşü ve resmen sonu olacakmış!
Arkadaşımdan öğrendiğim sosyal medyada gezen bu korkunç iddianın doğruluğuna itiraz ederek, yok artık dedim. Ne yani şimdi, Amerika ekonomik anlamda Çin’i alt etmek için laboratuvar ortamında yeni bir virüs mü geliştirmiş? Tamam da, eğer korona virüsünü iddia edildiği gibi Amerika üretip insanlara bulaştırmışsa o zaman yeni bir virüse ne gerek var! Korona virüsünün etkisini daha da artırır ve ülke geneline yayılmasını sağlar olur biter. Böylece hem daha fazla insanı öldürür hem de Çin’i ekonomik olarak çökertir. Kaldı ki, Amerika ekonomik olarak Çin’i dünya piyasalarından silmek onu siyasal güç olarak ortadan kaldırmak istiyorsa bu öyle imkansız ve çok zor bir iş falan değil. Çünkü bunun finansal anlamda küresel piyasalarda bir sürü ticari teknikleri var.
Sonuçları itibariyle bana saçma gelen yeni geliştirilmiş bir virüsün ileride kullanılmak üzere Amerika tarafından bir kenarda bekletildiğinin hikayesini arkadaşımın ciddi ciddi savunduğunu görünce bende arkadaşımdan savunduğu iddianın mantığını açıklamasını istedim. Komplo teorileri konusunda uç noktalar da fantezileri olan arkadaşımda başladı anlatmaya...
‘’Amerika’nın ürettiği iddia edilen o virüsün, insanlar üzerindeki zararlı etkisinin fiziksel etkiden çok, zihinsel olacağını söyledi. Nasıl yani?!’’ Diye sordum. O da anlatmaya devam etti.
‘’Amerika, o virüs sayesinde Çin’in gelişimini dumura uğratıp ekonomisini felç edecekmiş! Öyle ki imparatorluk geçmişi olan Çin’i adı sanı duyulmamış ülkelerin bile gerisinde bırakacakmış. Bunu da Laboratuvar ortamında oluşturduğu o virüsten etkilenen insanlar sayesinde yapacağını söyledi. Konu giderek ilginç bir hal almaya başlamış ve merakım iyice artmıştı.
‘’ Temas ve nefes yoluyla bulaşacak o virüsten zihinsel olarak etkilenecek Çinliler de görülecek en temel davranış ve düşünce bozukluğu, anlamsızca Çin’in gelişimine karşı çıkmak, ülkenin ilerlemesine mani olup ayak diretmek şeklinde olacakmış! Devletin veya özel sektörün yaptığı ya da yapacağı her yatırıma şuursuzca itiraz edip, mümkünse engel olmak için yoğun çaba sarf etmek olacağını söyledi.
Arkadaşımın anlattıklarını pür dikkat dinlemeye devam ediyordum. Sanırım o virüs ten istenen şey, anlamsızca her şeye itiraz eden (istemezük) şeklinde otomatik davranış kalıpları geliştirebilen insan tipini oluşturmasıydı. Özetle virüsün bünyedeki kimyasal etkileşimi olumlu her girişimi sabote edebilecek fitneci düşünce yapısına sahip insan türünün oluşumunu sağlamak şeklinde olacaktı.
Kısacası anladığım kadarıyla o virüsten etkilenen insanlardan beklenen davranış ve düşünce yapısı, tam da Siyonizm’in istediği gibi, Amerika’nın ve diğer emperyalist güçlerin çıkarlarına hizmet eden ve onların gönüllü işbirlikçisi konumuna geçip adeta tüm değerini yitirmiş bir yaratığa dönüşmesi isteniyordu.
Amerikalılar tarafından yeni geliştirdiği iddia edilen o virüsün, birey ve toplum üzerindeki etkileri bana bir yerlerden tanıdık geliyordu ama nereden?!’’Hadi hayırlısı…
Yaklaşık on yıldır tanıdığım üniversite mezunu ve müthiş bir matematik zekasına sahip olduğunu bildiğim arkadaşımın sosyal medyada denk geldiği bu saçma sapan iddiadan etkilenip gerçekliği tartışmaya açık o iddiayı mutlak doğru gibi ısrarla savunmaya devam etmesinden rahatsız olmuştum. Ancak tepkimi dışa vurmayıp normal davranmaya gayret ettim. Takıntılı ruh halinden çıkmasını istediğim arkadaşımın sosyal medyada denk geldiği bu iddianın saçmalığını daha iyi anlaması için, bu garip iddiaya veya teoriye, farklı ve abartılı bir boyut kazandırmaya karar verdim. Bunun içinde işe önce, zihnimde bir kompozisyon oluşturup, kendimce geliştirdiğim bazı soru örnekleriyle başladım.
Ne yani, bu virüsün insanlar üzerindeki diğer etkileri, kendi tarihlerini inkar etmek, tarihi şahsiyetlerine yalan ve iftirayla saldırmak ve öz kültürlerinden utanmak şeklinde mi olacak? Üstelik bununla da yetinmeyip başka ülkelerin kendi ülkelerine yatırım yapmasına engel olmak için yurt dışındaki yatırımcılara haince çağrıda bulunup ülkelerine yatırım yapmamalarını önerip yaparlarsa zarar edeceklerini mi söyleyecekler?!’’ Hatta turist dahi göndermemeleri konusunda kendi ülkelerini kötülemek için canhıraş mücadele edip kahpece ülkelerinin güvenli bir yer olmadığını mı söyleyecekler? Yani bir bakıma kişi başına milli gelirde kendi ülkelerini dünyanın en fakir on altı ülkesi arasına sokarak devletlerini diz çöktürüp yetmiş sente muhtaç hale mi düşürecekler?’’Yok artık. Olur, mu öyle saçma şey dedim.
Ülkelerinin üreteceği yeni bir sanayi ürününü ( mesela bu bir araba veya uçak ya da bir tank olsun) Devletleri dünya pazarına sunmak ve pazarın nabzını ölçmek için bir tanıtım organizasyonu düzenlese ve tanıtımdan etkilenen uluslararası şirketler, o ürünleri çok beğendiğini ve ön anlaşma yapmak istediğini söylese bile, o virüsten etkilenen bazı insanlar yinede o anlaşmaya engel olmaya çalışırlar mı? Mesela, sosyal medya üzerinden veya bulabildikleri her iletişim aracı ile sanayicilerin üretmeyi planladığı o ürünleri kötüleyip kendi ülkelerinin, o ürünleri üretilemeyeceğini mi söyleyecekler? Yani o yatırımları sabote edip, sipariş vermeyi düşünen şirket ceo larının kafasını karıştırıp vazgeçmelerini mi sağlayacaklar?!’’ Hadi canım o kadar da olur mu? Diyerek diğer örnekleri sıralamaya devam ettim.
Ya da diyelim ki, ülkelerinin bir şehrinde deprem olsa ve hükümetleri anında deprem bölgesine ulaşsa ve muazzam bir organizasyonla depremzedelere devletin yardımı elini uzatsa yinede nankörlük edip oturdukları yerden ve sosyal medya üzerinden yapılan özverili mücadeleleri inkar ederler mi?’’ Üstelik geçmiş dönemlerde yaşanan deprem felaketinde enkaz altında devletin yardımının günlerce ve çaresizlik içerisinde beklendiğini bildikleri halde depremzedelere yardım fiyaskosunun ve rezilliğinin dibine kadar yaşandığı o yılları görmezden gelip, başarıyla sürdürülen afet koordinasyon uygulamalarını ve muazzam yardım organizasyonlarını içlerindeki engellenemez hainlik dürtüsüyle, iftira atarak karalayıp nankörlüğün ve yalancılığın gereğini yaparlar mı?
Onunla da yetinmeyip kendi devletine dönük iftira atarak deprem için toplanan bağışları çalıyorlar diye uluslar arası kamuoyunda ahlaksızca yaygara koparıp kendi ülkelerinin itibarını sarsıp devletini hırsız yerine koyup milletini küçük düşürürler mi? Pes artık gerçekten pes… olacak şey mi akıl var mantık var dedim ve Amerika’nın ileride kullanmak üzere bir kenarda beklettiği iddia edilen o virüsün, insanlar üzerindeki muhtemel etkilerinin bu şekil de mi olacağını sordum?!’’
Arkadaşımın kafasının karıştığını ve boş ifadelerle yüzüme bakmaya başladığını görünce soru içerikli örnekler vermekten vazgeçtim.
Amerika’nın siyasi ve ekonomik çıkarları için ileride kullanmak üzere laboratuvar ortamında geliştirdiği iddia edilen yeni bir virüsün varlığına inanmıyordum. Çünkü nankörlük ve hainlik gibi olumsuz düşünce yapısının büyük oranda genetik etkileşimle doğrudan ilgili olduğuna inan birisiyim. Yok, eğer komplo teorisyenlerinin iddia ettiği gibi öyle bir virüsün varlığı gerçek ve dışarıdan müdahaleyle bulaşa biliyorsa o zaman da yaşamsal tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki, o yeni geliştirilmiş bir virüs falan değildir. Büyük olasılıkla bin dokuz yüzlü yılların başlarında bazı ülkelerde kullanmıştı. Üstelik o virüsün etkisi çok uzun yıllar sürüdüğü gibi maalesef herhangi bir aşısı ve tedavisi de yok.
Bu nedenle yapılacak en önemli şey, o virüsten korunma yollarını aramak ve bazı teknikleri uygulamaktır. Bunun içinde uyulması gereken en temel kural, öncelikle o virüsün belirtilerinin görüldüğü hastalıklı zihniyetlerden uzak durmaktır. Eğer uzak olmak gibi bir şans yoksa o zaman da yapılacak şey, cepte bulundurulacak yüz maskesini ağız ve burnu iyice kapatacak şekilde kullanmaktır.
Alınacak bu küçük önlem, sağlıklı düşünebilen, kültürel değerlerine bağlı, gerçek vatanseverleri çok büyük ve tehlikeli o virüsten ve virüsün bulaştığı hastalıklı zihniyetlerden koruyacaktır.
Serhat BİNGÖL. 15.02.2020